- Kategori
- Eğitim
Adıyaman'ın Akçadağ Köy Enstitüsü mezunu öğretmenleri

Hacı Demirel, Bekir Okşak, Hüseyin Ekici
1940’lı yıllarda Adıyaman Malatya iline bağlı bir ilçeydi. Malatya Akçadağ Köy Enstitüsü kurulduğunda Adıyamanlı öğrencileri bu okul alıyordu. Okul 1938 yılında Eğitmen Kursu olarak açılmış. Şerif Tekben bu kursun şefidir. 1940 yılında Köy Enstitüleri yasası ile bu kurs, Köy Enstitüsü’ne dönüştürülür. Şerif Tekben Eğitim Başı (Eğitim Şefi) olarak görevlendirilir. Okul müdürü Şinasi Tamer’dir. Şerif Tekben 1942 yılında da okulun müdürlüğüne getirilir. Okul Akçadağ’ın Karapınar ve Yeşilyurt ilçesi Kırlangıç Köyü arazileri üzerine kurulmuş. Malatya’ya 30 km, Akçadağ’a 26 km uzaklığı vardır. Arazi bozkırdır. Ancak öğrencilerin tarım ve ziraat derslerinde yaptıkları uygulamalarla yeşererek, bağlar, bahçeler oluşmaya başlamış. Yine öğrencilerin yaptıkları yatakhane, yemekhane, işlikler ve dersliklerle küçük bir kasabaya dönüştü. Öyle ki Sultan Suyu ırmağı kenarında bir Hidroelektrik santrali da kurarak, her şeyi ile kendi kendilerine yeten bir kuruluş oldu. O yıllar kıtlık yıllarıydı. Bu nedenle diğer Köy Enstitülü öğrenciler gibi, Akçadağ Köy Enstitüsü öğrencileri de devlete yük olmadan kendi üretimlerini gerçekleştirip zorlukları yenmeyi başardılar. Tarlardan buğday ve arpa elde ettiler. Oluşturdukları bahçelerden sebzelerini elde edip, yemekhanenin mutfağında yemeğe dönüştürdüler. Ahırlar oluşturarak hayvanların sütünden yararlanıp peynir yaptılar. Kümeslerinde tavuk besleyerek yumurtalarından yararlandılar. Şerif Tekben’in çabaları ile kurdukları matbaada kendi şiirlerini, öykülerini yazıp, kendilerinin çıkardıkları dergi sayfalarında paylaştılar. Derginin adı “Akçadağ” idi. Bu matbaa ilgisi Akçadağ mezunu rahmetli Nakip Üstün’ü de sarmış olmalı ki, Adıyaman’da bir süre matbaa işleri uğraştı.
Onların çalışkanlığı ve iş bilir olmaları okulda aldıkları pratik ve teknik uygulama veren işliklerde gördükleri derslerin sonucudur. Bu nitelik, onların eli öpülecek öğretmen olarak yetişmelerini sağladı.
“Köy Enstitüleri ve Yurtseverlik”(1)adlı kitabımı oluştururken çok büyük bir eksikliğim vardı. Çoğunu öğrenci iken tanıdığım, Akçadağ Köy Enstitüsü mezunu öğretmenleri yazamamıştım. Oysa onlar, Yeniyol (Cumhuriyet)İlkokulu’nda öğretmenlerim ve okulun yöneticileri idiler. Daha sonra Bir arlık İlkokulu’na geçmiştik. Burada da öğretmenlerimin çoğu Akçadağ Köy Enstitüsü çıkışlı idiler. Çocukluğumuzun ve öğrenciliğimizin heyecanı içinde, onların öğrettiklerini öğrenmeye çalışıyor, onları canla başla dinleyip öğreniyorduk. Daha sonra Gazi Eğitim Enstitüsü Resim Bölümünde okurken bu öğretmenlerimle yakın ilişkiler içinde oldum. Çünkü ben de öğretmen olacaktım. Bu ustalardan yararlanmam gerektiğini seziyordum. Bazen onlarla derslere giriyor, uygulama(staj) yapar gibi, onların öğretmenliğin ilkelerini öğrenmeye çalışıyordum. Bu günlerde çok keyifli ve bilgi dolu dönemler yaşıyordum. Bekir Önder, Nakip Üstün, Ali Taş, Ali Yaşar, Mehmet Görücü, Hasan Tunç, Ahmet Savaş, Abdurrahman Karalök, Ali Karalök, Mehmet Özdüzen, Tevfik Baykan, Hacı Uzun, Mustafa Boybey, Abdullah Ünal, Yusuf Çetin ve Bekir Yıldırım gibi öğretmenleri unutmak olası değil. Daha adını sayamadığım öğretmenler de var. Onları da saygı ile anıyorum.
İşte Adıyaman’a her gidişimde bu anılarla dolup taşarken, bir gün arkadaşım M. Hacı Gelir, yaşayan Köy Enstitülüleri, bu eğitim çınarları ile bir araya gelmeyi planladı. Buna büyük bir özlem duyduğunu biliyordum. Bekir Okşak o çınarlardan biriydi. Akçadağ Köy Enstitüsü’nden mezun Hacı Demirel ve Hüseyin Ekinci öğretmenleri de alarak Bekir Okşak öğretmene gitmeyi planladık. Bu üç öğretmen de yaşlıydı. Bekir Okşak ve Hacı Demirel 91, Hüseyin Ekici 86 yaşındaydı.
Hacı Demirel, ilkokulu bitirdikten sonra köy yazmanlığı (katipliği) yapıyordu. Bir gün okula uğradığında Akçadağ’daki okuldan söz ettiler kendisine. Okuma aşkıyla doluydu. Hemen harekete geçmiş. Ancak okula nasıl gittiğini, nasıl kaydolduğunu anımsayamıyor. Yaşı biraz büyüktü. Belki bu nedenle öğrenci başkanlığı seçimlerinde okul başkanlığını hep o alıyordu. O dönemlerde okul başkanı yetkileri çoktu. Bir yönetici gibi tüm öğrenci işlerini bu başkan ve diğer kol başkanları yürütürdü. Öğretmen ve yöneticiler işlerin düzenli yürütülmesin salt denetler, hiç etkileme girişimlerinde bulunmaz, öğretmen olacak bu adayların her şeyi öğrenmeleri bu yolla sağlanırdı. İşte Hacı Demirel, öğrenci başkanlığını uzun süre yürütmüş, deyim yerindeyse tam bir yönetici nitelikleri ile donanmıştı. Bu nedenledir ki, öğretmenliği ilk beş yıl sürmüş, geri kalan yılları tümden okullarda yönetici olarak sürdürmüştür.
Hüseyin Ekici öğretmen Akçadağ’a nasıl gittiğini anımsayamıyor. Ancak kendisini önce okula almıyorlar. Geri dönerken kendisine, “Git Hacı Demirel’i bul. O öğrenci başkanı, seninle ilgilenir. Hem de Adıyamanlı. “ Bu öneriye uymuş, Hacı Demirel’i bulup durumu anlatmış ve Hacı Demirel’in ilgisiyle okula kaydı yapılmış.”O olmasaydı beni okula almayacaklardı ve okuyamayacaktım” diyor.
Bekir Okşak, Hasankendi köyünde uzun süre öğretmenlik yapmış. Askerlik görevi için ayrılmış. Askerliği bitnce başka bir yere atanacakken, Hasankendi köylüleri onu bırakmayıp, yeniden kendi köylerine atanmasını sağlarlar. Severek uzun süre burada çalışır. Arkasından Yeniyol(Cumhuriyet) İlkokuluna ataması yapılır. Öğretmenlik ve yöneticilik yaptı. Bir süre de Yetiştirme Yurdu müdürlüğü görevinde bulundu ve buradan emekli oldu.
Evine gittiğimizde hasta yatağında dinleniyordu. Bizleri görünce heyecanlandı. Hemen kalktı. Arkadaşlarına baktı, gözleri doldu. Bir süre konuşamadan onları izledi. “Beni çok duygulandırdınız” diyebildi. Bir süre durdu, arkadaşlarına sevgiyle baktı.
Birlikte kendi dersliklerini, yatakhanelerini yapmışlardı. Açtıkları çukurlara ağaçlar dikerek okulu birlikte ağaçlandırmışlar, birlikte sebze ve tahıl yetiştirmişlerdi. Coşarak anlattılar. Üçü de yapı kolu mezunuydular. Yapıcı olarak yetişmişlerdi. Gittikleri köylerde okul yapısı yoksa yaparlar, yıkıksa onarırlardı. Tuttukları her işte köy halkına örnek olmuşlar, bağlar, bahçeler dikmişler. Hayvan bakımı ve sağlığı konusunda yol göstermişler, gerektiğinde kendileri de hayvan besleyerek köylüye örnek olmuşlar. Bunları anlatırken o günleri yeniden yaşıyorlar gibi heyecanlıydılar. Ve de mutluydular. Çünkü aydınlanma görevlerini tam olarak sürdürmüş, binlerce öğrenci yetiştirmişler.
Yaşlıydılar.
Yorgundular.
Ne var ki, her şeyden önce yaptıkları ile mutluydular.
Onların bu mutlulukları bizi de mutlu etti. Bekir Okşak öğretmenden istemeyerek izin diledik. Yorulmuşlardı.
Bekir Okşak öğretmenin ellerini öperek oradan ayrıldık.
Bu öğretmenlerimize sağlıklar diliyoruz.