Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

15 Ekim '07

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Ağustos böceğiyim ben...

Ağustos böceğiyim ben...
 

Ağustos böceğiyim ben… Bir türlü karınca olmayı beceremeyen... Denedim mi hiç, bilmiyorum… hatırlamıyorum.

Yaz geldi mi sokakların kızı olurum ben. O deniz senin, bu orman, şu koy, o dere benim. Yerimde, yurdumda, evimde duramam hiç. Sokakların büyüsü, bir anafor gibi çeker içine beni. Anafordan kurtulmak isteyen kim?

Ağustos böceğiyim ben.

Yaz oldu mu, evler boğar beni. Odalar, duvarlar üstüme üstüme gelir. O yazın kavurucu sıcağında, ocağın başında yemek yapmak adeta bir işkencedir. Buzdolabımın içine yanlışlıkla düşen kafasını yarar kesinlikle.. İçi yemek dolu tencere, tava hak getire. Soğuk içecekler ve meyva belki…Hem sokaklarda yemekten bol ne var. O piknik yeri senin, bu gölbaşı , şu bahçe benim… Kapalı mekanlar boğar beni. Sokağa atılmış minik bir masa ve tabure , bazen da yeterde artar bile bana. Hele kenardan köşeden belli belirsiz duyulan gönlüme uygun bir de müzik sesi varsa…dokunmayın keyfime. Bir de kır çiçekleri olsun isterim masamın üstünde. Hele mor olursa renkleri…

Ağustos böceğiyim ben.

Yazları evimin odalarını kalın toz bulutları kaplar da…Umrumda bile olmaz! Koltuklar, sehpalar… hepsi nasibini alsa da. Sakız gibi tertemiz çarşaflı bir yatağım olsun yeter bana. Ama perdelerim açık olmalı mutlaka. Yattığım yerden yıldızları seyretmeliyim. Ve karşı parktaki ağaçların siluetini… Nefret ederim perdeleri sıkısıkıya kapalı pencelerden. Boğulurum… nefes alamam…

Ağustos böceğiyim ben...

Güneşi gördü mü, kendini doğanın koynuna atıp , elinde sazı, özgürlük türküleri söyleyen…

Denizin koynunda hayat bulan yunusum ben.

Buz gibi deredeki kırmızı benekli alabalık.

Haşhaş tarlaların üstünde uçan kırlangıcım.

Kayınların arasında bir eğrelti otu.

Çoktan unutulmuş bir evin bahçesinde, açmaktan hiç vazgeçmeyen mor menekşeyim ben. Tozlu dağ yollarındaki hatmi çiçeği…

Kış yüzünü gösterdi mi evinin kollarına kendini atan. Ocağın başında kırk çeşit yemekler yapıp, dolabı dolduran. Tembel ev kedileri gibi, koltuğun üzerine kıvrılıp pinekleyen .Cama vuran yağmurun sesi ile kendinden geçen… O film senin, bu sinema, şu kitap benim. Koskoca tabloları bir gecede bitiren…Bilgisayar başında sürekli okuyup, blog(!) yazan.Geceyarılarına kadar uykusuz kalıp, MSN da altı blogcuyla doyumsuz sohbetler eden…Memleket meselelerine kafayı takıp, ne olacak bu ülkenin hali diye, milleti kurtarmaya kalkan…

Ne oldu?

Sanki kış gelince karıncaya dönüşemez miyim yani?

Ağustos böceği olduksa, ille de çatlayarak ölmeli miyim, kış gelince?

Kışları karıncaya dönüşen bir ağustos böceğiyim ben …






http://blog.milliyet.com.tr/Blog.aspx?BlogNo=45243 " Anadolu'da bir kızım var, öğretmen olacak " projemizin bloğu

 
Toplam blog
: 171
: 2319
Kayıt tarihi
: 15.02.07
 
 

Düşünen, üreten, kendine, insana, çağına sorumlu, tavırlı, taraflı , çağdaş ve yüzü aydınlığa dön..