- Kategori
- Müzik
Ah bu türkülerin gözü kör olsun !!!
Geçtiğimiz zamanlarda bir cd doldurmuştum kendime.
İçinde ise sevdiğim nice türkü yer almıştı ve ben o hani sevmediğim şehrin kenarında denize karşı az mı gözyaşı dökmüştüm türküleri dinlerken. Gurbet acısıyla.
Şimdi arabamda işe giderken koyuyorum cd 'mi. İlk kez dinliyorum bozkıra karşı kendi topraklarımda. İçimde bir duygu bu uçsuz, bucaksız bozkıra bağlıyor beni bağlamasına ama !
Yine bir boşluk bir hüzün. Elimde olmadan gözyaşlarım akıyor. Türkülere eşlik edemiyorum , sesim kısılıyor, ağlıyorum .
" Hastane önünde incir ağacı ,
Annem acı ! Doktor bulamadı bana ilacı ,
Annem ilacı ...."
Zara'nın sesi ılık ılık içime akıyor ...
Hikayesini düşünüyorum türkünün. İçimde ki boşluğu düşünüyorum ! Yoksa annemi mi özledim ?
Türkü bitiyor ellerim otomatik olarak tuşlara gidiyor yeni parçamın numarasını tuşluyorum ....
"Elif dedim B dedim amman !
Yar ben sana ne dedim ? "
İçim acıyor genç bir kızın zorla evlendirilmesine . Düşünemiyorum, beynim uyuşuyor. Ve ağlıyorum bu kız için ....
" Yetiş anam, yetiş babam
Ah çeyizim bohçalandı .
Yetiş anam, yetiş babam,
Ah ... mezarım tahtalandı."
Gözyaşlarım nedensiz yere akmaya devam ediyor. Zara'nın sesi ağlıyor " yetiş anam , yetiş babam derken "
Ben ağlıyorum bu kıza ; medet ummaya çalışmasına, çığlıklar atarak türkü yakmasına.
Türküler sırasıyla ilerlerken ben iş yerime doğru yaklaşıyorum ....
Erken gelmişim . Arabamda oturmaya devam ediyorum . İçimdeki boşluğa ve hüzne bir anlam verebilsem ??
"Böyle olmaz !" diyorum kendi kendime. Olmaz olmasına ama son bir türkü seçmeliyim ....
Emel Taşçıoğlu'nun o çok sevdiğim nefis sesini seçiyorum bu kez ....
" Kar mı yağmış yüce dağlar başına,
Merhamet eylemez gözlerimin yaşına.
Daha değmemiştim on beş yaşıma
Vurdu felek kırdı kollarımı dalından
Nerelere gidem ? arz edeyim halimden .....
Bu dünyanın vefasını görmedim ...
Geçti cahil ömrüm bir murada ermedi .
Eller gibi devir devran sürmedim
Vurdu felek kırdı kollarımı dalımdan
Nerelere gidem , arz edeyim halimden "
Ah ah....
Ne cahilce tüketiyoruz ömürlerimizi ....
Geçmişin anılarıyla; boşa geçmiş günlerimle bu an iç içe geçiyor. Tanımadığım , başka bir zamandan gelen adamın duygularıyla bir köprü kuruluyor içimde. Aradan belkide yüz yıl geçti . Ve biz beraber aynı acıları çekip ah ediyoruz boşa geçirdiğimiz ömrümüze , isyan ediyoruz şansızlıklarımıza .....
Türkülerimiz ; bizleri kah sevindiren , güldüren ve çoğunlukla da ağlatan .Internette geziniyorum. Değerli Emin Aldemir ; "Beyaz giyme toz olur " diyor demesine ama ben hakkında doğru düzgün bilgi bulamıyorum . Ali Ekber Çiçek , Emel Taşçıoğlu, Sille 'li İbrahim, Sümer Ezgü, Neşet Ertaş, Aşık Veysel .Ve şu an ismini anımsayamadığım bir çok ozan ve değerli derlemecilerimiz .Google 'da arıyorum , karşıma tatmin edici bilgiler çıkmıyor . "Yazık" diyorum kendi kendime.Türkü sözleriyle yetinmem gerekecek galiba sadece , başkaca bişey yazmıyor çünkü nice ozanın ve sanatçımızın hakkında.
Hüseyin Turan sımsıcak sesiyle söylerken tekrar hüzünleniyorum adamın birinin beni cebinde taşımak istememesine ;
"Adam cebinde taşırda senin gibi gelini
Uy Asiye Asiye tütün koydum kesiye
Anan seni veriyorda
Bir bağ parasına oy sevdiğim oy "........
Sevdalarımız ! Yüzlerce yıl geçsede aradan , İncir ağacıyla , Sis dağıyla , kesik çayırıyla bağlıyız birbirimize. Aradan yüz değil bin yıl da geçse kıskanmaya, sakınmaya devam edeceğiz galiba " Mühür gözlümüzü" Ve birde hangi koşulda ve hangi zamanda olursak olalım ;
" Canım benim Anadolu gideyim mi senden gayri " demek istemeyeceğiz.......................