- Kategori
- İlişkiler
Ah Üstadım
İnandım üstadım...
Kaç sene yaşayacağımı bilmeden süreceğim bu hayatta en çok bir şeye inandım.
Büyüdükçe büyürdü içimde o hayal üstadım. Geceleyin karanlıkların içine bir perde açılırdı ve ben tavanda her gece o filmi bıkmadan izlerdim.
Körü körüne bağlanmak mıydı bu üstadım? Asla!
İnanmıştım üstadım...
Bir gün ben de orada olacaktım. Vardığımda, "işte ait olduğum yerdeyim" diye şükredecektim.
Tohumunu ellerimle ekip, fidanını özene bezene büyüttüğüm hayal sonraları sığmayacaktı içime. Görenler olacaktı, duyanlar olacaktı. "Meyvesi güzel olacak" diyeceklerdi. Doğru diyeceklerdi üstadım. Ancak, bir gün onları meyveleri dallarından koparırlarken göreceğimi bilmeyecektim.
Hepsini alalım derken güzelim dalları da kırdılar üstadım. Koştum, yetişemedim; seslendim, duyuramadım.
Kırılan dal değildi sadece, yıkılan dünyaydı başıma!
Hayal kırıklığı, tarifi zor bir duygu üstadım.
Kime neyi anlatacağını, kimden hesap soracağını, kime kızacağını, kime sığınacağını şaşırıyorsun.
İnanıyorum üstadım...
Kendimi taşımak bile ağır gelse de bazen, kollarımda derman kalmasa da halen, bu gemiyi yürütmeye niyet ettim ben.
"Oğlum bu işin aslı yok." deyip atma kenara üstadım. Nesli inanmak olunca, aslı neden gerçek olmasın?
Kürek çekmeden rotaya ulaşılmaz üstadım, akıntıya bırakmamalı işi.
Dalgalar alabora mı edecek dersin gemiyi? Bundan mıdır boş verişin?
Bilmiyorum üstadım...
Bunu kabullendiğimde kaç yaşımda olacağım, inan bilmiyorum üstadım.
Ah üstadım…