Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

01 Ağustos '10

 
Kategori
Blog yazarları tartışıyor!
 

Aha!.. Deneyim konuşuyor burada! 2/2

Aha!.. Deneyim konuşuyor burada! 2/2
 

Kaynak:İnternet


Evet, ne demiştik: Bir şekilde aşık oluyor insan! Hissedilen aşk mı çakması mı işler orada biraz karışıyor gerçi ama en şiddetli ayaklarımızın yerden kesilmesine aşk diyoruz; daha fazlası olur, olmaz, şartlar uygun düşmez, vesaire… Neyse, her bir kişinin aşk ölçümünü yapacak değilim şu anda!

Aşkın gücünden daha üstün bir güç tanımıyorum, bunu bir kenara yazalım lütfen! Bakınız: http://blog.milliyet.com.tr/Ask/Blog/?BlogNo=91005

……

Gelelim sorunun yanıtına: Evlilik aşkı öldürüyor, bu gerçek!

Ama nasıl öldürüyor: Aslında aşk kendi kendini tüketiyor bir süre sonra, evlilik ise bu süreci hızlandırıyor!...

Yani, lafın gelişi öldürmek, sonu hızlandırıyor demek daha doğru olsa gerek!

……

Aşk büyülü bir duygudur, yoğun bir tutkudur; ille de karşındaki kişi başının üstünde taşınır! Sakil davranışlarını görmek istemeyiz, bu nedenle ceplerimizde hep bahanelerimiz ile dolaşırız; sanıyorum diğer türlüsünü ona yakıştıramayız diye düşünürüz ama aslında yakıştıramadığımız kendimizizdir!

Görmezden, duymazdan geldiğimiz şeyler aslında bilinçaltımızda toplanmaktadır birer birer, o arada gönüllü olarak özverilerde bulunmaya başlar insan yavaştan yavaştan…

Evlenilmese de aşk ömrünü tamamlayacaktır bir süre içinde; daha seyrek görüşenlerde bu süreç genelde daha uzun seyreder, zira özlem aşkın yapı taşlarındandır denilir ama işin aslı büyünün bozulması için yeterli gerçeklerle yeterince karşılaşmamış olmaktandır, yani bence!

……

Birbirine aşık çift evlendiğinde her şey güllük gülistanlıktır elbette, hele ki bizim gibi görücü usulü, berdel gibi evliliklerin yaşandığı bir ülkede şanstır bir kere!

Erkek tarafının yaşadıklarını pek bilemem ilk etapta, erkek cinsinden edindiğim bilgiler daha çok bitme aşamasına ait olanlardır, ancak dişi tarafını pek iyi bilirim ki, sanıyorum ilk hayal kırıklığını yaşamaya başlayan dişilerin ta kendisidir!

Ayol, o gözünü senden ayırmayan adam bir bakıyorsun ki televizyona kilitleyivermiş gözlerini! Hayda!...

Üşümeyesin diye sırtından ceketini çıkarıp omzuna asan adam, bir bakıyorsun yorganın dörtte üçüne sahip olmuş, eyvah!

Yahu gülmeyin, koyuyor vallaha o zamanlarda insana!

Eee, diyorsun, bu adam böyle değildi!

Değildi tabii, kısıtlı görüşmelerde sen nasıl özenli bezenliysen, o da öyleydi; sen nasıl ki evine gittiğinde eşofmanlarını çekiyorsan üzerine, o da televizyonun başına geçiyordu, falan filan…

……

Evliliğin bir de şöyle bir olumsuz etkisi var aşka: Aşk büyülü bir duygu dedik ya, evlilik ise sorumlulukların sınandığı bir kurum!

Romantizm ve realite bir anda güreş minderinde buluyor kendini, kol kola gezemiyorlar ne hikmetse, tabii özellikle genç ve ilk evliliklerde!

Alınmalar, kırılmalar hızla yerini almaya başlıyor podyumda, bilinçaltı da boş durmuyor elbet bu arada, kusup kusup duruyor; o kustukça minicik bir problem balon gibi şişiyor! Karşı taraf bunu anlayamıyor, doğal olarak “Gereksiz yere büyütüyorsun!” diyor, ah işte bu laf insana bir dokunuyor ki sormayın!

……

Bir de sosyal baskıyı suçlamak istiyorum ben, aşkın da, evliliğin de, insanın da içine eden en büyük faktör olarak!

Mesela, sevgiliyken adam diyor ki: Hayranım şu gülüşüne!

Yüzünde bin kat güller açıyor; evlendikten beş ay sonra yine aynı adam diyor ki: Biraz yavaş gülsen, herkes bize bakacak yoksa birazdan!

Hayda!... Ne değişti beş ayda?

Haa, sevgiliyken hoş geliyordu, karısı olunca utanıyor mu? Eee, ne demek şimdi bu?

O zaman bir problem var diye düşünüyor insan doğal olarak, özellikle yaş ilerlemiş olan evliliklerde, zira gençlikte biraz daha kolay kaldırıyor insan kocasının travmalarını, çünkü aşkın ve evliliğin doğasında var olduğunu düşünüyor garibim, hatayı hep kabullenme ve değişmeye çalışma dürtüsü de bu konudaki cahilliğinden geliyor!

Diyor ki insan, doğal olarak, bu adam beni bu halimle sevmedi mi? Ben değiştim mi: Hayır! Adamı kandırdım mı? Hayır! Eee, sevgililik ve evlilik arası bu değişim niye?

Onuru kırılıyor insanın, oysa aşkın en muhteşem tarafı olduğun halinle kabul edilip, o halinle sevilmen değil miydi? Her halinin ona hoş, güzel gelmesi değil miydi?

……

Bizim gibi formlar ile kuşatılarak yaşamayı sürdürmeye çalışan insanların var olduğu toplumlarda karı ve kocanın davranışları, tavırları formalara göre belirlenmiştir; uymayana mahalle baskısı uygulanır.

İlle belirlenen kriterlere göre davranmak zorunluluğunu hisseder topluma ille de uyacağım diye düşünen kişiler, ama bu arada neleri ve kimleri neler ve kimler için gözden çıkardıklarını düşünemezler!

Düşünebilseler zaten bireyselliklerini önemseyecekler!

……

Her türlü ilişkide kişin bireysel gelişimi önemlidir: Aşk, evlilik, iş… Anne ve babalık da dahil! Teyzelik, amcalık da…

Bireysel olarak kendini bulmuş kişilerden oluşan toplumlarda üçüncü şahısların ilişkiler üzerinde önemi ve dolayısıyla etkisi yoktur: Üçüncü şahıslar bireysel saygınlıklarının dışında ikili ilişkilere karıştırılmazlar, üçüncü şahıslar için de yaşamaz oralarda yaşayan vatandaşlar! Doğal olarak da üçüncü şahısların işlerine de karışmazlar!

Bize bir bakalım: Konu komşumuz en çekindiğimiz kişilerdir, aman bunu demesinler, yanlış anlamasınlar, ah bir dillerine düşersek falan filan…

Bu kaygılar doğrultusunda onların da hayatlarına burunlarını sokma hakkına sahip olduklarına inanırlar; bir açığımı açıklarsa, bende bir açıklarını bulayım mantığı işler!

En azından, evde karısını döver, dışarıda ne iyi adam denilsin ister! Bu nedenle konu ve komşu duymasın ister!

……

Aşk gün gelir biter, sümküren bir adam ve kadına, kakasını yapana, horlayana dayanmaz aşk! Böyle insanüstü bir duygudur yani, oysa her insan hem kaka yapar, hem de sümkürür, hiç horlamayan dahi an gelir horlar, olmadı yıllar sonra horlamaya başlar; her aşık olunan da insandır, yani…

Aşk sevgiye dönüşürse kalıcı olur, sevgiye dönüşmesi için de dünyaya benzer bakan kişilerle bir arada olmuş olmak, kişiliğine, yani bireyselliğine karşılıklı olarak saygılı ve hoşgörülü olmak, ille de kendime benzeteceğim diye tutunmamak gerekiyor, ki bireyselliğine saygı duyulduğunda zaten değişmesi için dayatmaz normal şartlarda bir insan!

Her iki kişi de kendini birbirinin yanında özgür hissediyorsa, biri bir diğerini tahakküm altına almaya çalışmıyorsa, bir şekilde ortak paydalar ile farklı hobiler tanımlaması yapılmış, taraflardan yalnızca biri diğerini taşımıyorsa yani demem o ki yaşamda ikili olarak bir denge tutturuyorlarsa zorunlulukların dışında, aşk hoş bir anı olarak değerini o ilişkide zaten hep taşıyacaktır; o ilişkiyi yaşatan aşk olmayacaktır ama yapı taşlarının sağlamlığını sağlayacaktır!

Yoksa, aşk kendi başına bir yapıyı yapamayacak kadar hovardadır!

……

Her ne bedel ödenirse ödensin, aşk ile kalınız yine de derim!

Gülgün Karaoğlu

Ağustos,01/2010

http://blog.milliyet.com.tr/Aha____Deneyim_konusuyor_burada__1_2/Blog/?BlogNo=256429

 
Toplam blog
: 1269
: 1343
Kayıt tarihi
: 18.09.07
 
 

İzmir, 1963 doğumluyum. Dokuz Eylül Üniversitesi İngilizce bölümü mezunuyum ve özel bir şirkette ..