Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

06 Ekim '15

 
Kategori
Güncel
 

Ahmet Hakanlar...

Ahmet Hakanlar...
 

Ahmet Hakanlar...


Cumhuriyet tarihimizde çok aydınımızı öldürdük, hem onların hem de memleketin ışığını söndürdük... Kimi zaman kurşunlayarak, kimi zaman arabalarına bomba koyarak, kimi zaman da Madımak'ta olduğu gibi diri diri yakarak yaptık bunu... Kiminde teker teker, kiminde topluca ama her seferinde canice kıydık bu canlara... Kıymaya da devam ediyoruz…

Canına kıydığımız aydınların yanı sıra bir de kendileri için planlanan ölümlerden kıl payı kurtulanlar var...  İşte Ahmet Hakan da bu saldırılara maruz kalan ve kıl payı kurtulan insanların sonuncusu... Ancak bu bizi barbarlıktan kurtarmaz. Çünkü ha Uğur Mumcular öldürülmüş, ha Ahmet Hakanlar dövülmüş... Ne fark eder? İkisi de barbarlık!

Ertuğrul Özkök Ahmet Hakan'a yapılan saldırı için Gabriel Garcia Marquez'in Kırmızı Pazartesi adlı kitabına atıfta bulunarak "...Açık bir Kırmızı Pazartesi olayı bu...." dedi. Gerçekten çok doğru bir tespitti. Nitekim bu kitapta, işleneceğini herkesin bilmesine rağmen işlenmemesi için hiç kimsenin bir şey yapmadığı bir namus cinayetinin öyküsü anlatılıyor... Ahmet Hakan'a yapılan saldırıda da her geçen gün tırmanan bir gerginlik söz konusuydu. Ve süreçten haberi olan herkes sonucu tahmin edebiliyordu. Fakat bir şeyler yapılmadı ya da çok yavaş yapıldı. Neyse ki daha kötü şeyler olmadı.

Olayın ardından herkes Ahmet Hakan'a destek olmaya, onu yalnız bırakmamaya çalışıyor! Oysa o hiç de yalnız değil! Çünkü koca bir ülke onunla aynı durumda... Nitekim her gün eğitimciler, sağlıkçılar, basın mensupları; kadınlar, çocuklar; masumlar, korumasızlar şiddete maruz kalıyor... Ve birçoğundan haberimiz dahi olmuyor. İşte asıl yalnız olanlar, onlar!

Olay çok kirli bir olay olduğundan olayı açıklamak için hemen birçoğu akla yatkın komplo teorilerine başvuruyoruz… Oysa işin aslı şu ki biz şiddete meyilliyiz! Şiddete nasıl meyilli olmayalım ki? Boğazımıza kadar şiddete batmışız! Bir bakın etrafınıza! Bir bakın ve görün ne kadar insanımızın şiddete maruz kaldığını… Ya da şiddete maruz kalmayan insanımızın kalıp kalmadığını!

Evde anne, en ufak bir çaresizlikte çocuğunu hatta bebeğini dövüyor… Isırılarak, boğularak öldürülen bebekleri medyadan takip etmişsinizdir… Evde şiddetten kaçan, okulda akranlarından gelen şiddete maruz kalıyor… Akran şiddetinden kurtulan, olumsuz şartlar sayesinde iyice yetersizleşen öğretmen şiddetine maruz kalıyor… Kendi ailesinde şiddet görmeyen, evlenip kocasından görüyor şiddeti… Okulda şiddete maruz kalmayan, iş hayatında şiddetin misliyle karşılaşıyor… Ve bütün bunlara en çok maruz kalan, kadınlar oluyor maalesef…

Toplumda şiddet bu kadar yaygın olunca şiddetin toplumdan uzaklaştırılması kolay olmuyor. Öyle şiddet karşıtı bir iki sloganla, üç yüz beş yüz metre yürüyüş yapmakla şiddet toplumdan sökülüp atılamıyor… Sonuçta hemen her şey gibi şiddet de öğreniliyor… Hayatının her aşamasında şiddete maruz kalan bireyler, fırsat ellerine geçtiğinde şiddet uygulamaktan geri kalmıyor hatta bunu bir hak, bir görev sayıyor! Derken onmaz bir kısır döngü içine giriyoruz...

Bu noktada belirtmekte fayda var: Şiddet, sadece dayak değil! Maddi veya manevi çıkar için karşısındakine fiziksel, sözlü, psikolojik ya da işaretler yardımı ile yaptığımız her şey, şiddettir!

Şiddete bu gözle baktığımızda bir öğrencinin, bir annenin, bir devlet memurunun, bir patronun, bir CEO’nun, bir siyasetçinin  gün içerisinde kaç kez şiddete başvurduğunu hesaplayabiliriz… Ya da bizzat kendimizin gün içerisinde kaç kez şiddete başvurduğumuzu, en ufak sorun karşısında şiddeti birinci tercih olarak kullandığımızı fark edebiliriz!

Ahmet Hakan’ın başına gelen öyle bir olay ki dikkatsizce söylenecek her söz olayı meşrulaştırabilir! Buna rağmen koca koca kanaat önderleri, kerli ferli yazarlar “Amalı” cümleler kuruyor… Oysa şiddete karşı olmakla şiddet bitmiyor. Bunu her hareketimizle desteklememiz gerekiyor...

Unutmayalım... Biz olumsuz bir davranışın olumsuz olduğuna inanır ama davranışı sergilemeye devam edersek, çocuklarımız da o davranışın olumsuz olduğuna inanır ama davranışı sergilemeye devam eder. Biz olumsuz bir davranışın olumsuz olduğuna inanır ve o davranışı sergilemezsek işte o zaman çocuklarımız da o davranışın olumsuz olduğuna inanır ve o davranışı sergilemekten vazgeçer!

 
Toplam blog
: 103
: 409
Kayıt tarihi
: 10.09.10
 
 

Kısaca kendimi tanıtacak olursam "Evlat, eş, baba, öğretmen, yönetici, yazar ve tabii ki okur." y..