Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

21 Aralık '09

 
Kategori
Bilim
 

Ahmet Secer’e cevabımdır

Ahmet Secer’e cevabımdır
 

dinozorlar ve memelilerde kulak


Blog yazarlarından Ahmet Secer adımı kullanarak ‘vücudumuzda evrimin izleri’ başlıklı yazımı ‘eleştirmiş.’ Oldukça gülmüş. Teşekkür ediyor. Ben de sevindim. Gülmek güldürmek iyidir. İnsan neşelenir enerji gelir, beynine kan gider. Ama benim söylemediğim bazı şeyleri yazımın üstüne yaratıcılığı sayesinde eklemiş. Neyse olur o kadar hata, önemli değil. Evrimcilerin son çırpınışları diyor Ahmet Secer. Ne hikmetse çırpınıp çırpınıp bir türlü ölemiyoruz. Türkiye’de insanların %95’i evrime inanmıyormuş. Dünya yaratılış inancına yöneliyormuş. Evrim teorisini bilim değil inanç olarak görüyor galiba. Kendisi ile pek iyi haberleşemiyoruz, çünkü bütün yazıları yoruma kapalı. Mesaj yazıyorum yayınlamıyor. Hiç kimseden yorum kabul etmiyor. Ama kendisi her yere ve herkese sanki bir ayrıcalığı varmış gibi yalan yanlış, insanları aldatan sitelerin adreslerini bırakıyor. Üstüne üstlük bana da yayınlayayım diye mesaj yolluyor. Bir tanesini yayınladım. Cevabını da verdim ama o kadar. Yine bir yorum gönderdi ama yazılarını açmadığı sürece başka yorumunu yayınlamayacağım.

Şimdi yazısına cevabı buradan veriyorum. Akciğer solunumu yapan balıklar olduğunu yazmıştım. Bana diyor ki al bir balık karaya at, bakalım ne olacak. Ahmet Secer’in nasıl bir düşünce yapısı olduğunu anlamaya çalışıyorum. Benden milyonlarca yıl içinde olmuş bir şeyi bir saniyede yapmamı istiyor sonra da “gördün mü bak yapamıyorsun” deyip haklı çıkıyor. Çok hoş, çünkü bu sözle dünyadan ne kadar habersiz olduğu da anlaşılıyor. Türkiye'de bile mevcut balık türleri arasında 24 saat suyun dışında yaşayabilen balıklardan haberi yok. Bana inanmıyorsa Türkiye'nin herhangi bir Su Ürünleri Fakültesi'nden acı gerçeği öğrenebilir. Tesadüfen dün sayfamda akciğer solunumu yapan bir balık türü galerisi açmıştım. İsteyen görebilir.

Ben de düşünüyorum. Bu arkadaş çok bilgili olmalı. Çünkü 11 Mart 2009 tarihinde Milliyet Bloga kayıt olmuş, o günden bu yana 305 günde 764 blog yazmış. Günlere bölecek olursak günde 2.5 blog yapar. Bir taraftan da işte çalışıyor. Bravo doğrusu çok iyi iş çıkarmış. Ben bu kadar verimli olamam. Ama o kadar çok şey yazmış ki yazdıklarını artık hatırlamıyor. Bir yazısında ‘mutasyonlar genellikle iyi sonuçlara yol açmazlar’ diye yazmış. Halbuki burada ‘mutasyonlar canlıya zarardan başka bir şey vermezler’ diyor. Zaten arkadaşın evrimden, mutasyondan hiçbir şey anlamadığını biliyoruz. Bir çelişkiye düşmüş ama farkında değil. Bence alıntı yaptığı önceki sözü daha doğru. Mutasyon ve doğal seçilim, birlikte iyi olanı seçerler. Doğal seçilim üzerine yazılarımı okuyabilirsiniz.

Sürüngenler ayaklarını birbirine çırpınca kanat olmuş. Evrimciler bunu savunuyormuş.

Sinirlenince ellerimizin terlemesi örneğine çok gülmüş. İyi iyi sevindim. Sonra evrimi savunan ünlü kişilerden Richard Dawkins’i örnek veriyor. Şaşılacak bir şey. Yaratılışçılar kendileri bir şey söylemiyor hep evrimi savunanlar yaratılış sitelerinde yaratılışı savunuyorlar. İyi bari bana da bir yer açsınlar orada. Kulaklarımızın solungaçlardan evrim geçirerek şimdiki durumuna geldiğini söyledim. Bunu da kullanabilirler.

Kendi sayfamda henüz her şeyi yazabilmiş değilim. İmkan olursa yavaş yavaş hepsini çıkaracağım. Zamana ihtiyacım var.

Ben somut olarak o yazımda şu anda vücudumuzda bulabileceğimiz izleri yazdım. Arkadaş bu yazıya bakıp benden ara fosil istiyor. Ara fosil iki benzer canlı türü arasında geçiş görevi yapan canlılardan kalma, büyük ölçüde şu anda yaşamayan, soyu tükenmiş canlıların taşlaşmış örneklerine denir. Bu konuyu biraz açmak zorundayım. Ara fosilden ne anlıyorlar onu söylemeliyim. Yaratılışçılar ara fosil getirene 10 trilyon verecekmiş. Ancak bazı şartları var. Bu ara fosil düzgün bir canlı olmayacak. Yamuk yumuk, bir kanadı, bir kolu, bacağı eksik olacak. Beş altı tane gözü olacak. Çünkü onlara göre ara fosil düzgün bir canlı olamaz. Peki düzgün canlılar bile çevreye uyum sağlayamadığı için yaşayamayıp soyu tükenebildiğine göre –insana benzeyen Neanderthal insanı buna dahildir- vücut olarak özürlü bir canlının çocuğu olacak kadar yaşayabilme ihtimali ne kadardır? Çocuğu olana kadar diyorum, çünkü yaratılışçıların dediğine göre bu canlının ikinci kanadı veya ikinci kolu o zaman çıkacak.

Düşünce bu olunca düzgün bir canlı gösterildiğinde, “Sayılmaz! Çünkü bu mükemmel, ” diyorlar. Sonuç olarak onların kafalarına göre hiç ara fosil olmuyor. İki canlı aynı türdense zaten türdeştir. Ama biraz farklıysa o zaman ‘mükemmel bir başka tür’dür. O zaman da ara fosil, ara canlı filan yok. Mantığı böyle kurunca belki 10 trilyon –dolar mı, tl mi- az gelir. Şöyle diyor arkadaş bana: “Yalnız tam gelişmiş ve mükemmel yaratılmış canlıları ara fosil diye getirmeye kalkmasın, bunu kimse yutmaz baştan söyleyeyim.” Genler arasındaki benzerlikler? "Onun kıymeti harbiyesi yok."

Ondan sonra Kuran’dan alınan birkaç sure, yazı bitiyor.

Şu ‘mükemmel’ kelimesi üzerine de birkaç söz söylemek istiyorum. Hiçbir canlı, insan dahil mükemmel değildir. Yazılarımda bunun üzerine epeyce yazdım. Örnek olarak gözümüzde bir kör nokta vardır. Orayı göremeyiz ve beynimiz bizi kandırır. Devamını ‘Göz yanılması’nda okuyabilirsiniz. Genlerimiz de mükemmel değildir. Bunu da yazılarda okuyabilirsiniz. Canlılar mükemmel değildir ama yaşayabilmek için yeterlidir. Bu yeterlilik de bazen yetmediği için diyelim çevre şartları değişince soyları tükenebilir. Yeterlilikle mükemmellik arasında dağlar kadar fark vardır. Canlılar mükemmel olsalardı ölmezlerdi. ama onlara göre canlıları Tanrı 'yarattığı için mükemmel'dir.

Arkadaş diyor ki “evrimciler öyle yenilgiye uğradılar ki ne iddia edeceklerini şaşırdılar.” Ben ne söylediysem hepsinin dayandığı bir gerçek vardır. Biraz eski yazılarına bakalım. Diyor ki Ahmedinecad söylemiş, mehdi gelmiş, 2012’de bir gerçek anlatılacakmış, 2120’de de kıyamet kopacakmış. Matrix gibi olmayan bir dünyada yaşıyormuşuz. Şimdi merak ediyorum. Bu sözlere kanan oluyor mu? Kaç kişi kanıyor? Tabi ki bu sözlerin bilimsel bir yanı yok. Diğer tartışmada olduğu gibi. Boşuna o fosil bu fosil deyip duruyoruz. Olsa ne olacak? Kabul mü edecek sanki, hayır. Çünkü evrim onun kafasında kanıtlansa bile bir şey ifade etmeyecek. Dinin bir doğrusu vardır ve değişmez. Kanıta filan gerek yoktur. Kanıt arayan kendi inancından şüphe ediyor demektir. Aslında bu da normaldir, çünkü şüphe etmek insanın doğasında vardır. Dünya uygarlığı da hep bu şüphe yüzünden ilerlemiştir.

Son olarak Ahmet Secer’in “Siz hala inkar edenlere karşı içinizde sevgi mi besliyorsunuz?” başlıklı yazısına değinmek istiyorum. Kendisi bu yazısında vaiz veren bir imam gibi, veya bir din adamı gibi Tanrı’yla inananlar arasında bir görev almış gibi yazıyor. Sivri dilli birilerinin Kuran'ın sözlerini inkar edeceğini, inananları –herhalde sözle- incitmeye çalışacağını, dinlerinden döndürmek için ellerinden geldiği kadar çaba göstereceklerini söylüyor. Sonra anlam çıkaramadığım birkaç cümle var. Sonra müminler yalnız müminlerle dostluk yapsın diyor. Sonra yine kuran’dan ayetler. Diyor ki “mümin olmayanlara karşı sevgi beslemeyin. Sizin dostunuz yalnız namaz kılan müminlerdir.”

Bu yazıdan anladığımı yazayım, bir takım dışlanmış insanlar var. Başta ateistler, sonra Hıristiyanlar, Yahudiler, Müslümanlık dışında diğer dinler, ama bu kadar da değil, namaz kılmayıp kendine müslümanım diyen herkes, bu arada namaz kıldığı halde onların görüşüyle uyuşmayanlar, örnek olarak cüppeli hoca, hepsi dışlanmış ve bunlardan zinhar arkadaş edinilmeyecek. 1400 yıl önce söylenmiş bir sözü bugüne uyarlıyoruz.

Tebrik ederim. Ben de çok mutlu oldum. Ne kadar sevgi dolu, uzlaştırıcı, birleştirici bir yazı olmuş değil mi? Türkiye neden bu hallere geldi, belki biraz ipucu verir.

Yeni bloglarından inciler: Hazreti Mehdi gelecekmiş. Ahır Zaman alametleri görünmüş. Buna ben değil kargalar bile güler.

 
Toplam blog
: 125
: 6625
Kayıt tarihi
: 18.11.09
 
 

İstanbul 1980 doğumluyum. Yüksekokul mezunuyum. İstanbul'da oturuyorum. Dünya ve çevre hakkında düşü..