- Kategori
- Güncel
Ahmet Şık'ın kitabının başına gelenler

Ahmet Şık'ın taslak kitap çalışması toplatılıp imha ediliyormuş. Muhtemelen mahkemede bir nüshasını delil diye sunacaklardır.
İddialara göre bu kitabı Ergenekon örgütü yazdırıyormuş.
Ergenekon örgütünün AKP dönemi versiyonunun gerçekliği için ne de güçlü bir kanıt bu! Ne örgütmüş bu böyle, ne kadar ikna olduk, ne kadar her şey o kadar ayan beyan ortadaki!
Bu toplatma olayı sözkonusu örgütün varlığından çok yokluğuna işarettir.
Ve bu öyle bir olay ki, eskiden düşünce suçu kavramı vardı. Bu toplatma, literatüre düşünme suçu kavramını da getirmiş oldu.
Düşünme bir etkinliktir, düşünce ise bir üründür. Ürün olarak düşünce zaten her çağda baskı altında, ve bu dönemde de, ama şimdi, artık düşünme de suç olmuş bulunmakta. Çünkü henüz düşünce olmamış bir şey, yani düşünme girişimi suç unsuru olarak toplatılmaktadır.
Bunun dışında velev ki, iddia edildiği gibi bir örgüt var, bu, bu örgüte üye olan bir kişinin yazmayı planladığı kitabı neden suç unsuru kılsın?
Örgüt üyesi yazdıysa bu suçtur denebilir mi? Denemez. O halde o sözkonusu taslak kitabın öncelikle bir ürün olması gerekir, hadi ürün olmadan suç unsuru görüldüyse, onun koğuşturulması ve gerçekten de suç unsuru taşıdığının tespit edilmesi gerekirdi. Toplatma kararı ancak bundan sonra hukuki olurdu. Böyle bir işlem de yok. Zaten, böyle bir hukuksal süreç yaşanmış olsaydı bile bunun kararı saçma olurdu, çünkü o henüz düşünce ürünü değildir, taslaktır ve düşünmenin kendisidir. Bu durumda hukuki süreç, var olmayan bir şeyi suç unsuru olarak kabul etmiş olurdu ki, bu tamamiyle absürd bir durum.
Peki taslak kitabı, ya da düşünmeyi engellemek isteyenler bütün bunları bilmiyor mu, bizim kafa çalışıyor da onlarınkı mi çalışmıyor?
Elbette bu boşlukları biliyorlar, ama bunu yine de yapıyorlar. Peki neden? Taslak kitap belki çok hakikatler içeriyor. Genel operasyonu zedelemek uğruna bunun kamuoyuna çıkmasını istemiyorlar. Ya da artık istedikleri her şeyi, hukuk çuvalına sığsın sığmasın mızraklaşmış uygulararını gerçekleştirmekten bir çekinceleri kalmamış durumda.
Ya da bütün bunların gerisinde bizim kafamızın basmadığı ve malum olan bitenleri desteklemekte yalakalık sınırı tanımayanların görebildiği dahiyane ve büyük ulu bir şeyler var, bizi aşıyor.
Acaba hangisi?