- Kategori
- Aile
Aile kurmayı başarabildiniz mi?..
Aslında asıl sorum "Kurduğunuz aileyi yaşatmayı başarabildiniz mi?" olacaktı, ama Cem Özer ile yapılan bir görüşme gözüme ilişince, soruyu "Aile kurmayı başarabildiniz mi?" şeklinde sordum, yazının da başlığı bu soru oldu...
Cem Özer ile görüşmeyi yapan Nurgül Yeşilçay; "KELEBEK güncel" sayfasındaki bu görüşme 27 Ocak 2011 Perşembe tarihli ve "Aile kurmayı beceremedim" başlığıyla yayımlanmış.
Nurgül Yeşilçay, Cem Özer'e sekiz soru sormuş. "Nasıl bir çocukluk geçirdiniz?" sorusuna Cem Özer şu cevapları vermiş: "Engebeli. Çocukken keyifliydi, ama büyüyüp de baktığımda, kendi çocuklarıma olan ilgimi gördüğümde aile anlamında çok yalnız bir çocukluk geçirmişim. Kendim çözerdim problemlerimi. Bu beni güçlü kıldı. Aile kurmaya çalıştım; aile olayım istedim hep, getirdiği buydu. Ama götürdüğü de bu oldu; beceremedim, çünkü nasıl olduğunu bilmiyordum, görmedim ki hiç. Bir mağarada yaşıyordum, bir ev hayal ettim. Daha önce hiç görmediğim için çatısından başladım ve o ev çöktü. Hayatta en çok yapmak istediğim şeyi yapamadım. Kimseye suç yükleyemem, ben beceremedim."
Cem Özer: Aile kurmayı beceremedim.
Bizler de aile kurmayı belki becerdik ama yaşatamadık...
Aile, dünyanın en büyük imparatorluğudur. Yeter ki sağlam kurulsun ve atalarımızın örneğinde olduğu gibi yüce değerlerle, kutsal bağlarla yaşatılmaya çalışılsın!..
Dünyanın en büyük, en güçlü imparatorlukları birer birer yıkılıp gittiler. Tarihte duruyor onların geçmişleri, yazgıları... Her yıkılışta bir gaflet vardır, ama en çok da çürüme vardır... Seksen ila yüz yılda bir toplumlar, insanlar; insanlık bozulur. Her devrin farklı toplum mikropları vardır. Gelenekler bozulur. Güven sarsılır. Bencilleşmeyen kalmaz neredeyse... Sonra önleyici çabalar, öncü kahramanlar, liderler, akil adamlar çıkarlar ortaya, ama yıkılışı önleyemezler.
Günümüzde aile, tam bir ateşçemberi içinde. İnsandan insana ses, görüntü, söz ileten tüm cihazlar; insanın ruhunu sarstı, bedenleri döktü orta yere... İnternet siteleri, her yaştan insanı çok kolayca buluşturuyor. "Anlık yaşa" ya da "anı yaşa" amaçlı çoğu... İnternet adresinizle yazı yazmışsanız, e adresiniz nasıl oluyorsa kolayca elde ediliyor ve size "iletiler"(!) geliyor... Önce sarsılıyorsunuz, sonra bakasınız geliyor... Bir de kaptırdıysanız kendinizi, dağılıp gidiyorsunuz... Aklı başındaki insanların, idealleri olan insanların, geleneklerine bağlı olan insanların, ataları gibi yaşamayı benimsemiş olan insanların da işi pek kolay değil!..
Günümüzde kitaplardan çok, cep telefonu aracılığıyla mesajlar yazılıp okunmakta... Yazarlık zor, kitap yazmak; dağıtımını yapmak, okuyucuya ulaştırmak zor... Masraflı ve bazen de riskli... Mesaj okur yazarlığı çağındayız... Önce hoşa gidiyor; sonra bir ok gibi saplanıyor masum hayatlara...
Bana birisi sorsa ve dese ki, "Bu dünyanın en başarılı insanları kimlerdir?", hiç düşünmeden cevap veririm: "Bu dünyanın en başarılı insanları kurdukları yuvalarını ölene dek yaşatabilenlerdir."
Parçalanmış bir ailede kimin haklı olduğu önemli değildir. Bir gerçek var ve o da çocuktur; çocuklardır. Çocuklar anne ve baba sevgisini; ebeveynlerini öte dünyaya gidene dek tatmış mı, tatmamış mı, budur önemli olan!..
İnsanlar herşeye doyarlar, ama bir tek sevgiye doymazlar. Her insan son nefesine kadar sevilmek ister. Ölüm yatağındaki insanlar; hasta halleriyle "Kimdi gelen, kim geldi, falanca neden gelmedi?!.." diye sorarlar.
Dağılan aileler çoğaldıkça toplumlar dağılır; toplumlar dağıldıkça insanlık dağılır... Günümüzde yaşanan bu!..
Çözüm de yok... Okullarda huzur yok... Mahallede, sokakta, köyde, ilçede, kentte huzur yok... Dünyada da yok... Hapishaneler dolu, hiç değilse oralar birer eğitim yuvası olsa... Suç çok, suç işleyen de çok; ama asıl suçlu kim?!.. İnsanlık nasıl bu hale geldi?!..
Devletler, borç içinde olsalar bile yurttaşlarına "rahat" bir hayat sunma gayreti içindeler. Günümüzde insanlar rahat, ama mutlu değil, huzurlu değil... Gelecekte neler yaşayacağını belki de gündemine hiç almıyor... Çünkü anı yaşıyor... Tek başına ve kozasında...
Daha büyük zorluklar beklemekte insanlığı... Yeni fırtınalara, kasırgalara hazır olalım. Aile yaşamıyorsa, çocuk masumluğunu yaşamadan ve hak etmediği çilelerle büyüyorsa beklenen felaketler de yaşanacaktır demektir. Şaşırdığınız irili ufaklı olaylar, mesela cinnet olayları görmekte, duymakta ve belki de tanıklık etmektesiniz; bu olaya bulaşanların en az yüz yılını inceleyin sevgisizliği görürsünüz...
Ailemize dört elle sarılalım. Olmadı, başaramadık; bu durumda anne ve babadan hangisi fedakarsa, akıllıysa çocuklarını incitmeden büyütsün... Önce ağacı sevdirelim çocuklarımıza... Her bahar birkaç ağaç dikelim birlikte... Sonra emek vermeyi kazandıralım çocuklarımıza... Yaşlı akrabalarımızla görüşelim sık sık... Kitaplara, kitapçılara gidelim; kitabı sevdirelim çocuklarımıza... Tiyatroya gidelim sık sık... Sokağı tanıyalım birlikte... Yaşanmış, yaşanan her hayattan dersler çıkaralım... Kötülük olmasın hayatımızda, kötülüğe karşı koyma gücümüz olsun ama... Kalemle, kağıtla dost edelim çocuklarımızı... Köylerimize götürelim çocuklarımızı... Dağ, tepe koşalım; içelim akarsulardan, tırmanalım koca koca ağaçlara... Başımızı kaldırıp bakalım gökyüzünü; gece ve gündüz... Sonra da büyük ideallere dalalım... Varsın boyumuzdan büyük olsun ideallerimiz...
Evimizi sevelim... Kütüphanesi olsun evimizin...
Sokağımızı sevelim, selam serdiğimiz, selamını aldığımız insanlar olsun...
İnsanlığı sevelim... İnsanlığa hizmet edebilme erimliğine varıp çok mutlu olalım....
En başarılı insan, kurduğu aileyi yaşatabilen insandır...
Çocuklarına umutla yaşamayı kazandırabilen ve o umutları çocuklarının avucuna aldırabilmeyi başaran insanlar olalım...