- Kategori
- Haber
Akıllı ol akıllı...

Çok seneler önce bir arkadaşımız vardı, şimdilerde görüşemediğim. Yapmakta olduğu veya yapmaya niyetlendiği bir konuda <ı>“Yahu… Bak bu konuda yanlış yapıyorsun, bu işin sonunun nereye varacağını bilemezsin”ı> dediğimizde bize döner ve <ı>“Akıllı olun akıllı” ı>derdi.
Ancak çoğu zaman biz haklı çıktık…
Tabi bu yazıda da yine zorunlu olarak <ı>“Türban”ı> konusuna gireceğim. Gündem bu çünkü dışında kalamıyoruz.
Değişiklik metni TBMM Başkanlığına 348 imzalı teklif olarak sunuldu ve muhtemelen TBMM Başkanı Sayın Köksal TOPTAN da <ı>“Bu değişiklik önerisi, Türkiye Cumhuriyeti Devletinin laiklik ilkesine aykırı, dolayısıyla anayasanın arkasını dolanıyorsunuz” ı>demeyecek ve komisyonlara havale edecek.
Meclis genel kuruluna gelince de dananın kuyruğu kopacak. Zaten istenen de <ı>“Dananın kuyruğu” ı>değil mi?
550 milletvekilinin (Biraz eksildi galiba) bulunduğu ortamda kesilen <ı>“Dananın kuyruğu”ı><ı>nı>a da elbette kimileri kısa olmuş, kimleri de uzun olmuş diyecekler. Hiç kimse Türkiye’nin çıkarını düşünüp de olaya bakmayacak.
Şimdi ben de kendime göre <ı>“Dana kuyruğu” ı>ölçüsü vereceğim size.
Anayasa’nın 10. maddesi son olarak şöyle oluyor.
MADDE 10. – Herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasî düşünce, felsefî inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir.
(Ek: 7.5.2004-5170/1 md.)Kadınlar ve erkekler eşit haklara sahiptir. Devlet, bu eşitliğin yaşama geçmesini sağlamakla yükümlüdür.
Hiçbir kişiye, aileye, zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamaz.
<ı>(Değiştirilecek şekli)ı><ı> Dı><ı>evlet organları ve idare makamları bütün işlemlerinde ve her türlü kamu hizmetinin sunulmasında ve bu hizmetlerden yararlanılmasında kanun önünde eşitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek zorundadır.ı>
Anayasanın 42. maddesi ise şu şekilde değiştiriliyor.
MADDE 42. – <ı>Kimse, kanunda açıkça yazılı olmayan hiçbir sebeple eğitim ve öğretim hakkından yoksun bırakılamaz.ı>
<ı>Öğrenim hakkının kapsamı ve kullanılmasının sınırları, kanunla tespit edilir ve düzenlenir.ı>
Eğitim ve öğretim, Atatürk ilkeleri ve inkılâpları doğrultusunda, çağdaş bilim ve eğitim esaslarına göre, Devletin gözetim ve denetimi altında yapılır. Bu esaslara aykırı eğitim ve öğretim yerleri açılamaz.
Eğitim ve öğretim hürriyeti, Anayasaya sadakat borcunu ortadan kaldırmaz.
İlköğretim, kız ve erkek bütün vatandaşlar için zorunludur ve Devlet okullarında parasızdır.
Özel ilk ve orta dereceli okulların bağlı olduğu esaslar, Devlet okulları ile erişilmek istenen seviyeye uygun olarak, kanunla düzenlenir.
Devlet, maddî imkânlardan yoksun başarılı öğrencilerin, öğrenimlerini sürdürebilmeleri amacı ile burslar ve başka yollarla gerekli yardımları yapar. Devlet, durumları sebebiyle özel eğitime ihtiyacı olanları topluma yararlı kılacak tedbirleri alır.
Eğitim ve öğretim kurumlarında sadece eğitim, öğretim, araştırma ve inceleme ile ilgili faaliyetler yürütülür. Bu faaliyetler her ne suretle olursa olsun engellenemez.
Türkçeden başka hiçbir dil, eğitim ve öğretim kurumlarında Türk vatandaşlarına ana dilleri olarak okutulamaz ve öğretilemez. Eğitim ve öğretim kurumlarında okutulacak yabancı diller ile yabancı dille eğitim ve öğretim yapan okulların tâbi olacağı esaslar kanunla düzenlenir. Milletlerarası andlaşma hükümleri saklıdır.
Anayasa’nın her iki maddesinde de gördüğünüz gibi <ı>“Türban” ı>veya <ı>“Başörtüsü” ı>lafı geçmiyor. Buraya göre her şey <ı>“Normal” ı>görünüyor ve <ı>“Anayasa’yı değiştirme kuralları”ı> içinde, yani (<ı>376ı> oy zorunluluğu dikkate alınmalı) her şey yolunda görünüyor. Eğer maddeler bu şekilde geçerse, <ı>“Laiklik” ı>ilkesi de korunmuş oluyor.
AKP’den sanırım bazı kişiler <ı>“Yahu… Arkadaşlar, bu şekilde değiştirirsek, hacı emmi eşeğe binmiş, ayakları yerde sürünüyor olur, bu değişiklikle türban serbest olmaz” ı>dedi galiba. İçlerinden bir de <ı>“Akıllı ol akıllıııı…”ı> demiştir, <ı>“Bir de YÖK kanununda bir değişiklik yapacağız.”ı>
<ı>ı>
O değişliğin üzerinde de anlaştılar. MHP kanadına dediler ki <ı>“Arkadaşlar, anayasadaki değişikliği bu seviyede tutmazsak, Anayasa mahkemesinden dönebilir. Biz baş örtmeyi YÖK kanununda yapalım.”ı>
<ı>ı>
Onu da değiştirdiler ve hatta kendilerini <ı>“akıllı” ı>milleti de, üzülerek söylemek gerekir <ı>“aptal” ı>yerine koyarak.
YÖK kanununun 17. maddesi de şöyle oldu.
<ı>Madde 17- Hiç kimse, başının örtülü olması sebebiyle yüksek öğrenim hakkından yoksun bırakılamaz ve bu yönde uygulama ve düzenleme yapılamaz. Ancak başın örtülmesi, kişinin yüzü açık ve kimliğinin tanınmasına imkân verecek ve çene altından bağlanacak şekilde olması gerekir.ı>
<ı>ı>
Şimdi bakın ne diyor MHP Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli…
<ı>"Bu şekilde, devlet bakımından başta gelen ödevlerden sayılan ve öncelikli bir kamu hizmeti olan yükseköğretim hizmetinden eşit şekilde yararlanma hakkının kısıtlanmamasının, anayasal teminat altına alınması amaçlanmıştır. Devlet organlarına ve idare makamlarına, eğitim ve öğrenim hizmeti sunarken bundan yaralananlar bakımından ayrımcılık yapılmaması yükümlülüğü sarih bir biçimde getirilmiştir.”ı><ı>ı>
Baş örtmenin sadece Yüksek Öğrenim Kurumlarında serbest olacağını da şöyle anlattı:
<ı>“Ancak, bunun için başın nasıl örtüleceği Ek 17. madde ı>(YÖK Kanunundan söz ediyor)<ı> içinde açık tanıma kavuşturulmuştur. Bu da başın çene altından bağlanacak şekilde örtülmesidir. Böylece, bu baş örtünme şeklinin dışındaki çarşaf, peçe, burka ve benzeri kıyafetlerle yükseköğretim kurumlarına girilmesine izin verilmeyecektir. Bu ilkeler temelinde varılan mutabakatın unsurları organik bir bütünlük arz etmektedir."ı><ı>ı>
Ne yazık ki bu sözleri söyleyen, TBMM çatısı altında bir milletvekili ve hem de mecliste 70 üyesi bulunan bir partinin <ı>“Genel Başkanı” ı>sıfatını taşımaktadır.
Yüksek Öğrenim Kanunu’nun 17. maddesini değiştirmek, yenilemek, ekleme yapmak için gerekli olan oy 184 sayısıdır. Yani, bundan sonra AKP, bu madde üzerinde istediği değişikliği size ihtiyaç olmadan da yapar.
Farkında mısınız Sayın Devlet Bey?...
Ve o maddenin bir gün “<ı>Hiç kimse, başının örtülü olması sebebiyle yüksek öğrenim hakkından yoksun bırakılamaz ve bu yönde uygulama ve düzenleme yapılamaz” ı>şeklinde değiştirilmesine nasıl karşı koyacaksınız?
Var mı gücünüz Sayın Bahçeli?...
Ondan sonra da çıkıyorsunuz kürsüye ve birlikte hareket ettiğiniz kişi ile aynı perdeden seslenerek <ı>“…ı><ı>emekli olduktan sonra hidayete eren akıl hocalarına…”ı> ihtiyaç olmadığını söylüyorsunuz.
Oysa…
Acaba Türkiye Cumhuriyet Devleti’nin ve milletin sizlere ne kadar ihtiyacı var?
Diyorum ki, acaba biraz da bu pencereden baksanız, manzara nasıl görünüyor?
Haddimize mi düşmez(!) acaba ama biraz <ı>“AKIL”ı> ile hareket etmenizi öneririm…
30 OCAK 2008