Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

15 Ağustos '07

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Akşamüstü esintisi

Akşamüstü esintisi
 

Serin akşam rüzgarı eşliğinde yokuş aşağı inerken rüzgara karıştırıp ardına attığı yorgunluğuydu. Düşünceler ise hala beyninde dolanıp duruyordu...
Rüzgar her adımda sarıp sarmalıyordu bedenini...Her esinti biraz daha ferahlama, biraz daha gülümseme yayarken yüzüne, arada çatılan kaşların arasındaki çizgiler hızla belirip kayboluyordu.

‘’Ev’’lere baktı tekrar. Üst üste, yan yana dizilmiş blok blok apartmanlara...Kimisi yep yeniydi.Yeni doğmuş bebekler gibi... Yeni akıma uygun, dış cephelerde olağanüstü albeniler, renkler, şekiller göze çarpıyordu. Nasıl da farklıydılar ilk yapıldıklarında, ta ki aynı mimari model yenilerin hepsinde uygulanmaya başlayıncaya dek. Yol üzerinde arttıkça aynı tarz yapılar göz alışıyor ve albeni bile yerini sıradanlığa bırakıyordu. Hatta abartı haline dönüşüyordu, bir konutta bu derece süslü bir uygulama...

Ve daha eski olanlar, zamanla eksik malzeme yüzünden veya müteaahitlerin ‘’ bina oturuyor da o yüzden’’ dediği çatlakların belirgin göze çarptığı, yaşı daha fazla ve bakımsız binalar.Çatlaklar gözle çok net görülüyordu. Üzerine boya sürülmüş de olsa binanın yaşadığı okunuyordu çatlaklarından. Bir de bu binalarla aynı yaşta olup ta sahiplerinin daha özenli yaklaştıkları vardı ki; onların çatlakları boyayla ört bas edilmeye çalışılmamış; yeni direnç ve sıva malzemeleriyle güçlendirilmiş, boyanarak yaşıtından daha genç görünüşte duruyorlardı diğerlerinin arasında. Emek vardı, özen vardı, sevgi vardı üzerlerinde...Sadece ev değildi onlar!

Kendi yaşını ve rüzgarı rahatlıkla geçiren çatlaklarını düşündü. Onda da vardı bu çatlaklardan. Onarılmamıştı üstelik, daha sıra gelmemişti onlara. Ve bu zamana kadar rüzgar her estiğinde bu çatlaklardan içeri dolan yalanları düşündü. İhanetleri, kıyımları...Geçmişti rüzgar gibi bu acılar da bu çatlaklardan...Geçtiği yerlerde iz bırakarak, dolanıp durmuştu yeni bir çatlak bulup ta ordana savuşana kadar. Ne zaman ki o güçlü deprem çatlakları arttırmış işte o zaman da bu içeride birikenler, her bir çatlaktan fırlayıp kaçmıştı; evlerde hapsolup ta ilk defa park gören çocuklar gibi...

Artan çatlakları onarma zamanı gelmiş olmalı, dedi kendi kendine...Hatta geçmiş bile farketmeden, bu kadar biriktiğine göre...Her birini tek tek, özenle onarmalıydı ki; bir daha o çatlaklardan içeri negatif hiç bir etki giremesin. Rüzgar, güneş, kar, yağmur gibi sadece dışını sıyırsın geçsin.. İçine kadar işlemesin. Çünkü biliyordu; rüzgar gibi, yağmur gibi, kar gibi; yalan, ihanet, acı hayatın hep içinde olacaktı. Bunları yok saymak, hayatı yok saymaktı ki, henüz nefes alıyordu sağlıklı bir şekilde!

Şimdi bu tatlı esintiyi aldı sadece o çatlaklardan içeri. Diğerleri zaten sıkılıp, buldukları ilk yoldan alıp başını kaçmıştı. Şimdilik sadece tatlı bir akşam üstü esintisi, ne kadar sürerse; bu huzur yıkayıp geçiyor çatlaklarını ve bedenini...

 
Toplam blog
: 240
: 1628
Kayıt tarihi
: 18.08.06
 
 

Zamandan şikayet ederken, ne kadar hızlı aktığını fark edemeden geçmiş yıllar. Kırklı yıllar, kır..