Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

26 Mayıs '12

 
Kategori
Aşk - Evlilik
 

Aldatma evliliğin yapısından kaynaklanıyor; kişilerin suçu yok

Aldatma evliliğin yapısından kaynaklanıyor; kişilerin suçu yok
 

Tarih boyunca aldatma teorileri okuduk. Çoğuna da inandık. Ne romanlar yazıldı ama bu konuda. Oysa aslında aldatma diye bir davranış biçimi yok. Aldatma dediğimiz ve bize böyle yansıyan, başka kadına/başka erkeğe yönelme, tamamen normal, evliliğin mantıksız yapısından kaynaklanan bir durum. Ama elbette aşk filmlerine heyecan gerekiyordu. Kıskançlık ve gizli ilişkilerin kalbimizi yerinden oynatıp ruhumuzu allak bullak etmesi olmasaydı kim okurdu aşk romanlarını.

Birisi çıkıp “Ne aldatması, karımdan/kocamdan bıktım ama yüzüne söyleyemiyorum, bırakıp gidemiyorum…” diyemiyor.

Her olayda kişilerin suçlanması ülkemizde yapılan önemli yanlışlardan biri maalesef. Kişileri suçlamak kolay. Dini, töreyi, düzeni suçlayamıyorsun. Bunlar yüzünden oluyor diyemiyorsun. Yüksek kaldırımda eli şeyinde yakaladığın garip kul Cemşit’i dövmek daha kolay. Din, töre sabahtan akşama kadar ahlaktan bahsederken aldatma zinasına nasıl sebep olabilirmiş!

60–70 yıl biriyle evli kalan kimse mutlak surette eşinden bıkar. Eğer arada tatsızlıklar da varsa hatta eşinden nefret eder. Bıkmak sevmemektir; bıktığınız yemeği yer misiniz; hem de ömür boyu. Kadın erkek beraberliğini sadece yatakla algılayan etçilerin “Dibini bulan var mı…” gibi iğrenç söylemleri insanlarımızın beyinlerinin/yüreklerinin din/töre/düzen üçlü esaret kıskacında olduğunu gösterir.

60 yıl aynı erkekle/kadınla yatağa girmenin akılla izahı yoktur. Kaldı ki sadece bu olsaydı yine de katlanılırdı. Bazı tutucu evliliklerde özellikle kadın 60 yıl sadece bir iki akrabası ve kocasıyla konuşabiliyor. Bunlardan 50 yaşında birisi bana bu yaşa kadar sadece hepsi akrabası olan 6 kişiyle konuştuğunu söyledi. 7 milyar insanın yaşadığı dünyada 50 yıllık hayatınızda bir iki akrabanız ve kocanızdan oluşan, o da zorunluluktan 6 kişiyle konuşuyorsunuz. Paşakapı ceza evindeki müebbet inanın daha fazlasıyla konuşuyordur.

Adamı/kadını hapsetmişsiniz; o da eğer fırsat bulursa kaçıyor… Ve sizler de alıyorsunuz elinize sopalarınızı peşine düşüyorsunuz. Hapiste ne yapılır? Suç varsa yatılır, değilse kaçılır. Bu nedenle aldatma dediğimiz (bu kelime yanlış) normal bir olaydır. Asıl sorun evliliğin yeniden düzenlenmesidir. 70 yıl evlilik olmaz; kişiler birbirleriyle istedikleri kadar birlikte olmalılar.

Karısını/kocasını aldatan kimselere boşuna kızıyoruz. Peki, aldatmayanlar noluyor dersiniz? Bunlar zaten gerek yetişme tarzları/kişilikleri gerekse yaşadıkları ortam nedeniyle hem aldatma fikrine karşılar hem de isteseler de bunu yapamazlar. Denebilir ki kocasını/karısını aldatmayanlar da varmış demek ki… Bunlar yapabildiklerine göre…

Eşini aldatmayanların ve böylece rahmetli Barış Manço’nun deyimiyle “Bir yastıkta tam kırk yıl” yatanların psikolojik durumları incelenmiyor. Bunlar zaten bu kültürle yetişmişler. Üstelik ortamları da evliliği sorgulamaya müsait değil. Yani ömür boyu evliliğe mecburlar. İşte bu durumda hepimizi şaşırtan bir tablo çıkıyor ortaya. Yıllar içinde kadın ve erkek birbirlerine alışıyorlar. Bu aşk sanılıyor. Yıllar boyu çeke çeke işte fedakârlık, hoşgörü, merhamet, birlik duygusu, çocuklar, yuva fikri filam tavan yapıyor. Yani 60–70 yıl evli kalan ve bir yastıkta kocayıp beraber ölen bu zavallı insanlar çektikleri acılar ve gösterdikleri mücadelerle “Kiev’deki Adam” misali peygambere dönüşüyorlar. Artık bunlar için aşk, seks hiç önemli değil. Bunları aşmış oluyorlar. Tabi ki bu tabloyu tamamlayan çocuklar, çocukları okutup evlendirme adam etme, sonra tatlı torunlar derken aşka sevgiye gerek bile kalmıyor. İşte evliliğin aldatıcı saadeti. Peki, bunlar kötü mü? Elbette değil. Ama arzulu bir aşk ve cinsellik beraberinde olmalı. Bu kişiler vefat ettiklerinde bir bakın lütfen. Gözlerinde gülüşleri donmuş, yaşanmamış yılların özlemiyle ağızları hafifçe aralanmıştır.

Bence aldatanlarda değil aldatmayanlarda sorun var. Çünkü aldatanlar yaşamak istiyorlar. Duvarları yıkmak istiyorlar. Çoğu bunu bilinçli yapmıyor olabilir ama bence daha akıllılar. İnsanlara istedikleri gibi yaşama şansı verilmelidir. Ha bunu onlar kendileri tercih ederler, etmezler ya da yapamazlar kendi bilecekleri iş. Aldatmayanlarda sorun var çünkü istedikleri değil kabul ettikleri ya da onlara dayatılan hayatı yaşıyorlar. Ben Allah’ın 70 yıl aynı kadınla/erkekle birlikte yaşamayı mantıklı bulan bir akıl yarattığına inanmıyorum. Bu 70 yıl anlayışı aynı zamanda (Özellikle kadınlara) diğer tüm erkekleri, insanları, caddeyi, sokağı, hayatı da yasaklıyor. Eğer din nedeniyle kadınlar dünya ile bağlantılarını kesecekse Tanrı onları niye içimize yarattı ki? Bir kere burada çok ciddi bir yanlış var. Kadına göz vereceksin ve diyeceksin ki bakma. Hadi ya!

Sevgililer birbirlerini aldatmıyorlar. Eğer aldatıyorlarsa onlar zaten gerçek sevgili değiller. Aşkın ömrü bir bahardır. Gözünüz kör mü çiçekler bile her bahar açıp soluyor. Sizin çiçekleriniz nasıl bir çiçekmiş ki 60–70 yıl solmadan duruyor.

Benim yazılarım kavga yazısıdır. Ben barış güvercini uçuramam. Korkut’u böyle kabul edecek ya da hiç etmeyeceksiniz. Bu yazıda söylediklerim sizler tarafından kabul edilemez şeyler ya da kafayı sıyırmış bir yazar bozuntusunun fantezileri olarak görülebilir. Bütün yanlışlarınızı yıkacak doğru bildiğim anıtları yüreğinize dikeceğim! İnsanlığı çırçıplak soyacak, mezarlarınızın içine gireceğim! Tanrınızla birebir konuşup hepinizi şikâyet edeceğim! Korkut’un düzeninde yanlışa izin yok!

 
Toplam blog
: 6332
: 653
Kayıt tarihi
: 21.09.08
 
 

Sadece sayfalarda kalan yazılar şaheser olsalar bile önemsiz ve anlamsızdır. İnsanlara ulaşan ve ..