- Kategori
- Müzik
Alev saçlı güzel kadın

‘’Parçalandım ve her bir parçamı ayrı yere bıraktım.
…
Birini hiç unutmadığım o küçük şehirde bıraktım,
Dönemedim, kim bilir belki dönsem de bulamazdım.’’
Daha önce o küçük şehirde bir parçasını bırakmamış olan biri anlayamazdı bu alev saçlı güzel yürekli kadının ne demek istediğini. O küçük şehre geri dönmemişti, ardında bıraktığı parçayı yerli yerinde bulamamak korkusundan. Belki de sadece dönmek istememişti. Oysa biz o küçük şehirde boyumuzdan büyük hayaller kuruyorduk ve hayallerimizi gerçekleştirip küçük şehrimize dönerek her bir parçayı yerli yerine oturtabilmenin hesaplarını yapıyorduk. O küçük şehirde alev saçlı kadının şarkılarıyla büyüyorduk, aşk acılarımıza en iyi merhem hep onun melodileri oluyordu, çünkü o toprağımızdı bizim. Pek bahsetmese de ardında kalan küçük şehirden, nereye gitse Trakya’nın o kıvrak ezgilerini, o neşeli Rumeli havalarını, o ahenkli kültür coğrafyasını peşinde götürüyordu. Kına gecelerimizde onun sesinden ‘’yüksek yüksek tepeler’’ ezgileriyle gözyaşları içinde kızlarımızı gelin etme hüznüyle savruluyor, anne sevgimizi onun sözleriyle perçinliyorduk.
‘’Annem annem sen üzülme, sözlerin hep yüreğimde…’’
Aşkı en güzel o anlatıyordu sanki ya da biz aşkı en çok onun sesine yakıştırıyorduk. Çekilen aşk acısı somut bir nesne haline adeta,
‘’Yalnızlığa elbet alışır bedenim
Yalnızlıkla belki de başa çıkabilirim
Çok zor gelse bile yaşar öğrenirim
Sensizlik benim canımı acıtan…’’ derken.
Ve sitem ediyordu haklı olarak.
‘’İşte ben böyle bir hal içindeyim
Aslında derin keder içindeyim
Bazen isyan edip yalnızlığıma
Sana karşı ince bir sitem içindeyim.’’
Çekilen acı öyle bir yansıyordu ki melodilere, bu kadar güzel yürekli bir insana kim bu acıyı hissettirmiş olabilir diye düşünmekten alamıyordunuz kendinizi. O yine de ‘’Mühim değil.’’ diyebiliyordu dudaklarının kıyısındaki o buruk gülümsemeyle.
‘’Bitti buraya kadarmış dedim
Unuttum bile dedim
Avuttum kendimi sözde
Ama yine de akıyor gözyaşlarım
Islatıyor yastığımı
Seni özlediğim gecelerde…’’
Bir o kadar da barışıktı kendisiyle ve dünyasıyla.
‘’İster vur ister okşa
İster tut ister yolla
İster sev ister zorla
Ben böyleyim.’’ diyordu.
Acı tatlı yaşadığı her şey daha bir olgunlaştırıyordu onu. ‘’Yaşıyorum!’’ derken hissettirdiği yaşama sevincinden anlıyordunuz bunu.
‘’Anlatacak hikayelerim bitmedi henüz
Anlaşacak dostlarım tükenmedi
Yorgunluk, kırgınlık hepsi gelip geçer
Her şeye rağmen yaşamak güzel…’’
Bu alev saçlı güzel kadın her şeyiyle yaşıyordu hayatı, özümsüyordu yaşanacak ne varsa ve onun hakkında anlatılabilecek daha o kadar çok şey varken bize ‘’Hayranım sana!’’ demekten başka söylenecek söz bırakmıyordu.
‘’Hayranım sana…sabrına…
Sakince karşımda durup
Meydan okuyan o tavrına
Varlığına…’’