- Kategori
- Gündelik Yaşam
Algımın en dibi ve afrika menekşeleri

Eskiden annem şehir dışına çıktığında çiçeklerini bana sıkı sıkı emanet eder, onları sever okşar öyle yola çıkardı.
Bu küçük ormanın, yolculuk haberini duyar duymaz yapraklarını sarkıttığını ve derin bir yaşam endişesi içine girdiğini şimdi şimdi anlıyorum. Çünkü galiba onları sulamamın annemin dönüş haberini aldığım telefon konuşmasına denk geleceğini onlar benden daha iyi biliyordu.
Son şehir dışı yolculuk, öyle uzadı ki algı alanımın en dibine yerleştirdiğim bu afrika menekşeleri, devetabanı (dev gibidir ama), paşa kılıcı, difembahlar (doğru mu yazdım emin değilim) vb 'den oluşan orman, benim bile dikkatimi çekecek kadar bakımsız bir hal aldı ve suladım.
Onlar sulayınca yapraklarını göğe uzatıyorlar? !!!, sanki bir canlanıveriyorlar? ? ? !!!
Bu mesafeli ilişki, işyerimdeki vampirlere saydırdığım bir gün doruk noktasına ulaştı ve topraklarını değiştirip, kurumuş yapraklarını temizledim, ağlaya ağlaya. İlk bir hafta tam bir felaketti, 'galiba onların katili oldum' derken, o yapraklar yine döndü yüzlerini ışığa, hatta minik minik çiçekleri tomurcuklan maya başladı afrika menekşelerinin.
Bu arada onların gerçek anneleri hala şehir dışındaydı.
Sonra birgün, asansörün çalışmadığı bir akşam üstü, bu kez de apartman yönetimine saydırarak merdivenleri çıkarken, adını bile bilmediğim bir çiçeğin azmış kudurmuş güzelliği dikkatimi çekti. Saksıyı göremeyeceğim kadar sarmallaşmış bir sarmaşıktı bu. Bir dalını koparıverdim. Eve ulaşır ulaşmaz suya, iki hafta sonra ise küçük bir saksıya ektim. Yaşadı: )
Bolu'dan gelen bir hastamdan ortanca istedim köküyle, bir kontrol randevusunda üç kök birden getirdi. O ortanca şimdi bir başka azmış kudurmuş güzellik.
Yeni eve taşınırken hepsini arabaya koyup ellerimle yerleştirdim. Alışana kadar ışık düzenini anlamak ve ayarlamak için bir pusula kullanmadığım kaldı. Sevdiler yeni yerlerini.
Artık onlara bakıyorum. bakıyorum dediysem, suluyorum, topraklarını havalandırıyorum, kuru yapraklarını temizliyorum. O kadar.
Kocaman gülümsemeleriyle pembe, mor menekşeler ve beyaz sarmaşık çiçekleri günaydın diyorlar her sabah.
Benimle birlikte vampirlere, dünyaya, adaletsizliğe saydırıp, başarıya kadeh kaldırıyorlar.
Şimdi onlar umudun yansıması oldu, 'olmaz olmaz, olursa olur'un' kanıtı, doğanın emeğe saygısının, algımın en dibine iteklediklerimin aslında ne hoş deneyimler olabileceğinin göstergesi...
Haa, Annem artık onların annanesi: ) ve halaaa şehir dışında.
Not: Resme bakınca, maşallah demeyi ihmal etmiyelim lütfen: ).