- Kategori
- Haber
Allah’ım… Biz nerede suç işledik?

Arkadaşımın Bilgisayar mazemesi satan dükkanında çalışan bayan personel... Başını öretmesine dikkat.
Pazartesi günü akşam <ı>“Teke-tek” programının bir yerinden, ama uzunca bir bölümünü izledim.
İkisinin başı <ı>“Türbanlı” ikisi de başı açık, dört üniversite öğrencisi, Anayasa Mahkemesi’nin kararı üzerine konuşuyorlardı. Elbette orada fikirlerini söylüyorlar, kendilerine göre de doğru bildikleri şeyleri ifade ediyorlardı.
Buraya kadar ve ortaya koydukları fikirler üzerinde doğru veya yanlış gibi bir yorumda bulunmayacağım, zaten gerek de yok.
Ben, sadece <ı>“Üniversitelerle” sınırlı olmak kaydıyla zaten <ı>“Türban” da olsa, başka bir şey de olsa, insanların kıyafetine karışmaktan yana değilim. İstedikleri gibi giyinebilirler.
Bir taraftan kıçını-başını açarak, süslenip püslenerek üniversiteye gidenin yanında <ı>“Başını örttün” diye diğer tarafın engellenmesinden yana değilim. Bunu da defalarca ve <ı>“Türban” tartışması çıktığından beri söylüyorum.
Eğer <ı>“Kılık-kıyafet” bir şekle bağlanacaksa ki üniversitede çok gereksiz, herkesinki de aynı olmalı…
Ama iş <ı>“Devlet görevinde bulunurken” aşamasına geldi mi, işte orada duracaksınız…
Bu noktada da itirazları var elbette <ı>“Türban” takan kızların…
Efendim <ı>“Özgürlük” diyorlar…
Bu noktada kimse <ı>“Özgürlük” arkasına sığınmasın…
Bakın neden…
Bizler <ı>“Türban”ın inanç gereğinin de ötesinde, siyasi bir simge olduğunu ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin <ı>“dini şeriye” kuralları ile yönetilmesi yolunu açma amacını taşıması bakımından karşıyız.
Gelmek istediği nokta bu ve bakın nasıl geldim…
Programa katılan <ı>“Türbanlı” kızlarımızdan birisi, Atatürk’ü sevmediğini açıkça beyan ederken, Humeyni’ye bıraksalar methiyeler düzecek.
Yani, temel isteği, din devleti talebi ve bunu da açık seçik söylüyor…
Elbette söyleyebilir, eyleme geçirmedikçe yasalarımıza göre de suç değil zaten, düşüncedir, ifade eder.
İşte bu noktada her tarafım <ı>“Taş” kesildi adeta…
Düşünebiliyor musunuz, gayet zeki ve tertemiz bir görünüme sahip bir kızımız, Atatürk’ nefretle bakarken, Humeyni’ye neredeyse methiyeler düzecek.
1990 yılından bu yana İran’da <ı>“Yaşama” boyutunda bulunan, üst düzey yönetimden bazıları ile <ı>“Arkadaş” olan, şu andaki Cumhurbaşkanı Ahmedinecad ile Tebriz’den ve Tahran Belediye Başkanlığı döneminden çok kez aynı ortamda bulunup sohbet eden ve Sadece merak ettiğim için Humeyni’nin mezarını bulunduğu mekâna da giden biri olarak…
Özetle, İran’ın çok iyi bilen birisi olarak, bir kızımızın Atatürk’e neredeyse nefretle bakmasını ve Humeyni’ye hayranlık duymasını algılayamadım doğrusu…
Beni kimse bu konuda ne yazık ki sadece <ı>“İman” veya <ı>“İnanç” diyerek inandıramaz…
Elbette <ı>“İmanı” ve <ı>“İnancı” her ne ise bir diyeceğim olamaz, kendi bileceği iştir, nasıl inanırsa o şekilde yaşar, uygular. Ama Atatürk’e nefret, Humeyni’ye hayranlık duymasına bir tek anlam veririm ben…
Birileri, bu kızları siyasi manada kullanıyor, o kadar…
Kimseyi Atatürk’e sevgi duyması, saygı duyması yönünde zorlamamız mümkün değil. Ama hiç olmazsa birçok özgürlüklerin yok edildiği, baskı rejimin egemen olduğu İran’ı bugünkü durumuna getiren Humeyni’ye bari methiyeler düzme…
Ve <ı>İLK KEZ izlediğim programdan sonra çok iyi anladım ki, başında <ı>“Türban” olan genç kızlarımızın birçoğunun beyni bu şekilde yıkanmış…
Biliyorum ki, hem de yaşayarak çok iyi biliyorum ki <ı>“Atatürk’e nefret, Humeyni’ye hayranlık duyma” tutumu, İran’ın temel devlet felsefesinden birisidir ve bu konuyu İran’da çok tartıştık…
Demem o ki, hiç kimse bana <ı>“Sen nereden biliyorsun” filan demesin, içinde yaşadım çünkü…
Ve böyle bir <ı>“Genç kızlar” yetişmiş olmasına bakarak soruyorum…
<ı>Allahım… Devlet olarak, millet olarak ve inananlar olarak biz nerede yanlış yaptık, nerede günah işledik de Türk Milleti olarak böyle bir “Bela”ya düştük?
Sebep olanlar elbette cezasını çekecekler, ben de buna inanıyorum…
<ı>10 HAZAİRAN 2008