Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

27 Ağustos '07

 
Kategori
Felsefe
 

Altı okka...

Altı okka...
 

Üstüme kezzap döküldü. Bu yüzden tüm çirkinliğim. Derin bir iç rahatlığındaydım o sıra. Yorgundum. Duş alamamıştım, kalabalıktı gece. Üstüne hayat bulaşmış bedenler, birbirini itiyordu suyun sırasına kavuşmak için. Hayatı hep uzak tutmuştum bizden. Uzaktık, gurbetteydim ama lezzetliydik. Terimin tadıyla dalmıştım uykuya. Düşlerimde kızıl bir sahildeydik. Ağır çekim koşuyorduk birbirimize, yüzümüzde gülüş gamzeleri. O an, oracıkta sevişebilirdik.

Üstüme kezzap döküldü, bu yüzden tüm çirkinliğim. Palmiyelerin, kamçılı dallarının arkasına saklanışım bu yüzden. Sonra kabuk kabuk, beynimde uğultusunu dinlediğim o yumuşak ağlayışın eşliğinde, kelimelerimle hesaplaşarak soyuşum gövdemi... Edebi değeri olmayan acılarıma boy vermem.

O an, oracıkta sevişebilirdik. Dondu kare… Srenlerin rengiyle uyandım. Tiz-yırtıcı. Alarm red!! Alarm red!!... Yüzlerce beden sığınağa koşuyor, bir yandan da kurşun geçirmez yeleklerini giymeye çalışıyorlar. Önce, çakmak taşı kıvılcımı gibi kısa-keskin parıltılar oluşuyor, sonra, anlarla sayılan aralıklarla patlamalar duyuluyor. Şarapnel saçılıyor her yanımıza… her anımıza… Kalbim yerinden sıçrayacak gibi, sığınağın kapısını omuzlayarak atıyorum kendimi içeri. Kalbim yerinden sıçrıyor…

Salonun kapısını açıyorum, karşımda bir akasya ağacı gibisin, murat mavisi bir kanepeye oturmuşsun. Üstünde çiçekler açan, o sana çok yakışan elbisenle. Dizlerinden toplamışsın bacaklarını. Gözümün içine o vazgeçilmez gülüşünü işliyorsun. Yeryüzü cennet olup içime doluyor. Ne bir bomba patlıyor, ne bir çocuk ölüyor, ne de acıyla yaralı insanlar var. Bütün bunlar, sen gözlerimin içine bakışlarını işlediğin için oluyor. Cennet, içimde yaşıyor. Umursamazca, ölüme yakın yürüyüşüm bundan…

Alarm red!! Alarm red!!... çığlıklara karışıyor, çelikten, kanlı bir çark gibi. Bıçak gibi kesiyor patlamaların ezgisi. O an, içinde aşk taşıyan bir doktor oluyorum. Cesetleri ve yaralıları görüyorum tek- tek… Hepsi sensin. Hepsinde ağır yaralı yüzün. Hepsinde son nefesini veriyorsun. Yavrusunu yılandan kurtarmaya çalışan bir serçeyim, kanat çırpıyorum. Tek- tek ölüyorsun ellerimde. Her ölümün bir hançer gibi giriyor yüreğime. Bu kadar çok nasıl ölüyorsun… Bu kadar çok ölüp de nasıl bitmiyorsun içimde…

Ağır yaralı bir kan kaybıdır, saçının telini İstanbul’a değişmemektir seni sevmek… Ardı ardına ölmek… Kalanıma olgunluğu armağan eden!
 
Toplam blog
: 153
: 1481
Kayıt tarihi
: 16.09.06
 
 

Tıka basa dolu bir adam değilim. Balığı gördüysem derine inerim. Uzun süre gölgede kalamam. Okuru..