Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

11 Eylül '07

 
Kategori
Felsefe
 

Akarken...

Akarken...
 

Hayatın serin bir yerinde, demlenmeye ihtiyacım vardı. Dalgındım... Kafamda bir dolu soru cümlesi... Orası tam istediğim yerdi. Meltemi, palmiyeleri, denizi ve güneşiyle, beni annem kadar severdi. Orası tam bana göre bir yerdi.

Bahçenin kapısından girerken hissettim onu. Kemerli burnu, köfte dudakları, yumuşak gözleriyle dal gibi bir gençti. 17-18 gibiydi. Buz gibi bir bira verir misin bana Levent diye seslendim. Telaşlandı, aceleyle kayboldu gözden, elinde buz gibi bir birayla geldi. Nerden tanışıyorduk… çıkaramadım abi dedi. Acı ve tatlı gülümsedim. Şakaklarımda gülümseyiş çizgileri. Hadi biraz otur yanımda dedim. Çekingen oturdu yanıma. Biradan kocaman bir yudum çektim.

Nasıl gidiyor hayat diye sordum. Can eriği gibi kütür kütür gülümsedi... Meltem, denizi ve saçlarımızı dalgalandırıyordu. Onun saçları sık, benimkiler seyrekti. Ama, meltemim okşayışından aynı hazzı aldığımız yüzümüzdeki tebessümlerden belliydi. Okuyor musun diye sordum. ÖSS sonuçlarını bekliyorum abi dedi. Eeee.. ne gelecek dedim. Ya tıp, ya hukuk ya da mühendislik dedi. Senin gönlün hangisinde dedim. Ben, avukat olmayı çok istiyorum abi dedi. Neden dedim… O an’a kadar, fark edemediğim melodiyi mırıldanmaya başladı: < ahh…="" ne="" olaydım…="" ne="" olaydım…="" okur="" yazar="" olaydım,="" deniz="" mahkemeye="" düşmüş…="" avukatı="" ben="" olaydım…=""> İkimizin de gözleri nemlendi…

Levent dedim ve durakladım birkaç saniye. Adını söylediğimde, içimi, 5 yaşımdan kalma bir kaymaklı dondurma ferahlığı sarıyordu. Belki de avukat olamazsın. Bunun hiçbir önemi yok. Hayatı ve insanları aşkla sevebiliyorsan eğer, yapacağın her iş güzel olacaktır. İyi bir doktor, buz gibi bir bira verebilen garsona benzer. Yaptığın işlerin sonucunda, senin gözlerinde hayat güzelse, sen de mutlusun demektir.

İkimiz de durulmaya başlamıştık. O’nun gözlerine baktığımda, benim kim olduğumu algılamaya başladığını anlıyordum. Yan masadaki aile, bakar mısınız diye seslendi. Onlarla ilgilenmeye başladı Levent. 3-4 yaşlarında, ışıltılı bir çocuğu kucağına aldı. İki yunus balığı gibi oynaşıyorlardı çocukla. İkisi de dolu dolu kahkahalar atıyorlardı. Ona şu an 41 yaşımda olduğumu, mutlu bir evlilik yapamadığımı ve hala baba olamadığımı söyleyemezdim. Ama o da biliyordu, baba olamamamız, çocukları sevmemize engel değildi…

Su gibi bir kadın sesi geldi kulaklarıma… Levent, hadi yemeğini ye oğlum… soğuyacak şimdi diye seslendi. İkimiz birden, tamam anne geliyorum şimdi diye seslendik. O an göz göze geldim kendimle tekrar… 24 yıllık bir zaman tünelinde kesiştik…

<şiirlerde romanlarda,="" gelmiş-geçmiş="" zamanlarda,="" tamburlarda="" kemanlarda,="" şarkılarda="" yaşıyorum.="" ismim="" mesut,="" göbek="" adım="" bahtiyar,="" yıllarca="" böyle="" bildiniz="" siz,="" mesut="" bahtiyar’dan="" şarkılar="" dinlediniz…="">

 
Toplam blog
: 153
: 1481
Kayıt tarihi
: 16.09.06
 
 

Tıka basa dolu bir adam değilim. Balığı gördüysem derine inerim. Uzun süre gölgede kalamam. Okuru..