Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

04 Haziran '10

 
Kategori
Deneme
 

Altının değerini sarraf bilir

Geçenlerde büromda oturuyordum, dairenin işlerini bitirmiş, bir nefes almak üzere bir bardak çay içiyor ve masamın üzerindeki gazeteye, dergilere bir göz atıyordum.Havada hayli sıcaktı.Kilima çalışsa da pek poşuma gitmiyor.. Eskiden kilima mı vardı? Püfür püsür esen yelin hali daha başka idi....

Yakından tanıdığım bizim genç şairlerden Ahmet Efendi heyecanla odama girdi. Selam verdi, yer gösterdim. Koltuğa oturdu, bayağı yorulmuş bir hali vardı. Terleyen şapkasını sehpanın yan kenarına özenle koyup derin bir nefes aldı. Halinden belli ki yorgun ve heyecanlı idi.Bende merakettim. Hayırdır inşallah.

Ahmet Bey, sağ cebindeki mendilini çıkarıp bir daha alnını, yüzünü, iyicene sildi. Kendisine bir çay ısmarladım. Bu ara kendisine kolonyalı selpak verdim. Ellerini, yüzünü bir daha sildi, rahatladı. Hal hatır sorduktan sonra Ahmet Bey söze başladı:

- Kadir ağabey sana bir şey anlatmak istiyorum, beni biraz dinler misiniz?

- Hay hay dedim, sana izin veriyorum. yalnız Aydın havası olsun.

- Ahmet Bey anlatmaya başladı:

- Kadir ağbi bana güleceksin ama yine de anlatayım.

- Hayırdır inşallah,

- Kadir ağbi, hani ben ara sıra şiir yazıyorum ya.

- Biliyorum , güzel şiirler de yazıyorsunuz.

–Vay yazmaz olaydım !...

- Nasıl oldu?

- Benim çok sevdiğim, saygı duyduğum bir iş adamımıza üç dörtlük halinde güzel bir şiir yazdım. Tam halk şiiri tarzında. Kafiyeli ( uyaklı ) ve 11 heceli, inanın harika bir şiirdi.. Hem de yukarıdan aşağıya doğru AKROSTİŞ halinde yazıldı. Epey de zamanımı aldı. Evdeki benim hanım da çok beğenmişti dorusu.

“Ancak biraz adamı abartılı yazmışsın” dedi.. Artık ok yaydan çıkmıştı, şiiri bir daha bozamazdım ya.

Biliyorsun ki akrostiş şiir yazmak kolay değildir.

- Ondan sonra,

- Ondan sonra şiiri bitirmesine bitirdim de, sonradan canım çok sıkıldı?

- Neden sıkıldı?

- Şiiri güzelce bir arkadaşımın bilgisayarından renkli olarak yazıp çıkardım,

özel bir çerçeve de yaptım.

- Vay yazmaz olaydım, yazdığıma bin pişman oldum,

- Ama neden , bir şey mı oldu?

- Şiirimi çerçeveleyip götürmek üzere bizim ağaya, ağamız iş yerinde idi. Şiirimi " armağan olsun " diyerek verdim, birlikte okuduk, oraya yayan gitmiştim ve de çokta yorulmuştum. Malum hava da çok sıcaktı ya, ağa dediğim adam, şiirimi aldı duvara astı. Kuru bir teşekkürle beni başından savdı, ayakta kala kaldım.

Evladım, ayıptır söylemesi, sen arabayı yanlış bir yere park etmişsin.

- Vay kadir hocam vay, şiiri boşa yazmışım, adamımı seçememişim.

- Üzüldüm doğrusu,

- Yahu Allah aşkına insan hele bir otur demez mi, bu yaz sıcağında soğuk bir şey ikram etmez mi? Bir çay ısmarlamaz mı? Kızdım dışarıya fırladım, işte yanına geldim.

Tövbeler olsun bir daha rastgele ona, buna şiir yazmayacağım, bu da bana bir ders olsun…

Ahmet Bey’in sözünü kestim.

- Arkadaş sen yanlış adam seçmişsin, şiirini yaz, lakin kıymetini, değerini anlayana, bilene yaz. Ama herkese de rastgele şiir yazılmaz ki.

" Altının değerini sarraf bilir, kömürcüler ne anlasın, dedim."

Ahmet beye bir çay daha ısmarladım. Biraz sonra Ahmet Bey yanımdan ayrıldı. Benim de üzerinde çalıştığım ve daha bitiremediğim, bir hayli özen gösterdiğim yarım kalan bir armağanlık şiirim vardı, Ahmet beyin durumu bana da bir ders oldu. Üç gündür üzerinde uğraştığım şiirimi yırtıp yırtıp çöpe attım.

Senin yerin burasıdır dedim. Şiire ve sanatçıya saygı olmalı, ama ne zaman?

Bir şeyler yazılacaksa adamına göre yazılmalı, kıymetini değerini bilene yazılmalı.

Unutmamak gerekir ki , altının değerini ancak sarraf bilir.

NOT: Şairin asıl adı Ahmet değildir....

 
Toplam blog
: 2227
: 832
Kayıt tarihi
: 27.06.09
 
 

1946 Mardin ili, Kızıltepe ilçesi'nin Esenli köyünde doğmuştur. İlk ve ortaokulu Kızıltepe'de bit..