Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 

10 Kasım '13

 
Kategori
Güncel
 

Altyapısız işler nedeniyle ıstırabı bitmeyen Ülkem!

Altyapısız işler nedeniyle ıstırabı bitmeyen Ülkem!
 

Bu Ülke, hiç birşeyden çekmedi altyapısızlıktan çektiği kadar. Acele etmeden, önce plan, programı yapılarak, en azından belli alanlarda pilot uygulamalara bakılarak, icraatları daha makul ve zararsız kılmak mümkündü. Oysa "ben yaptım oldu", ya da "Başbakanımın -nerede ve ne şartta söylerse söylesin- her söylediği emirdir" mantıksızlığından bu Ülke, belki çok daha ileri gidecekken artık anlamsız icraat ve mantıksız gündemlerle vaktini harap etmeye başladı. Neden mi bahsediyorum ?

1- Her İlde Üniversite çok ütopik bir hayalken gerçekleşti. İyi, güzel de  eleman alımından tutun akademisyen sağlanmasına, inşa çalışmalarından tutun, yerleşke problemlerine kadar altyapısızlık neredeyse bütün kurulan yeni üniversitelerde problem oldu. Bu durumda eziyeti çekenler de aslında öğrenciler ve iyi niyetle çalışan akademisyenler oldu. Bazen barakalarda ders yaptılar, bazen onu da bulamayıp dersleri tatil ettiler. Küçük şehirlerde kalacak yer bulmak uğruna  binbirtürlü ıstırap çeken öğrenci ve akademisyenleri anlamak için onların çektiklerini çekmek lazım.

İş, bugünki haberle daha başka şekiller aldı. Ne alakası var demeyin. Hakkari'de de Üniversitenin adı olsun diye işe başlar, ondan sonra eleman olsun diye birilerini atarsan bu tip olayların önüne geçemezsin. İşini ve bulunduğu yeri hakedenleri hariç tutmak kaydıyla,  bu alt yapısızlık yüzünden, araya kaynayan icraatların sonucudur bu. Oysa belirli bir süre beklenip yerleşim birimleri, yurtları yapılsa, hakeden kadronun seçilip atanması gerçekleştirilse, belki bu mağduriyetler -sıfırlanamasa da- minimuma indirilirdi.

2- Yerelleşme adına İl Genel Meclisine yetki verip liyakatı ve eğitimi olmayan kişilere Milyonluk bütçe ve programları teslim ettikten sonra özellikle İl özel İdareleri ve Belediyelerde çalışanları siyasetçiye köle kılan bir sistem ortaya çıkarıldı. Sistem 2004'ten beri henüz netleşmedi. Sürekli eksikliği görülen kanun ve uygulamalar düzeltilmeye devam ediyor. Tabi bu esnada yargılanan eleman, intihar eden kaymakam, ödenen tazminatlar kimsenin umuruna gelmiyor. Mesela Başbakanın hep övündüğü Köydes'in ihale yönetmeliği uygulamaya başlandıktan 3 yıl sonra ancak yayınlanabilmiş. Bu esnada yol işlerini bakkallar, içme suyu işlerini de ilçelerdeki kasaplar yaptı. Muhtemelen bu işlerin ömrü de olması gerekenden çok daha kısa oldu. Yani Devletimin milyarları uçtu. Olsun ama, Başbakanım emretti, oldu. 1 Liralık iş 3 liraya olsa da oldu....

3- Milli Eğitim diye yazsam, sanırım altını Ülkemdeki tüm vatandaşlar doldurur.  5-6 Yaşında okullarda heba olan çocuklar, norm kadroya düşüp çıkan öğretmenler, değişen ve her seferinde de "Tamam yeni sistemi buldum, patladı gitti!"  diyen Bakanlar, "dersaneleri kapatırım da kapatırım" diye tekrarlayan Başbakanımız ..... Olan çocuklara oluyor. Niye mi? Çünkü "planlayalım" değil, "yapalım olmazsa değişiriz" mantıksızlığı, bir çok öğrenci ve ailelerin kabusu oldu.

4- Yol açalım, yol yapalım icraatı geç kalmış ve aslında minnet duyulması gereken bir uygulama. Sadece şunun araştırılmasını isterim: Herhangi bir il yolu, 2003'ten beridir kaç kez yapılıp, bozulmuş ve bu yol için kaç lira harcanmış. Temelde ne hata var: Önce planlama değil uygulama yapıldı, tüm icraatlarda olduğu gibi....

5-  Gerçek altyapı uygulamalarında ise zaten iş klasikleşti. Aynı yeri 10 ayrı kez kazıp 10 ayrı uygulama yaparız, genede su baskınından tutun da elektrik kesintisine kadar henüz hiçbir icraatımızı tam oturtamayız. Ve tabiki yine aynı sebepten: "Planlamayı boşver vakit kaybetme, önce uygula, olmazsa değişiriz" .

Daha nice plansız programsız, siyaset olsun, bir an önce olsun, nasıl olursa olsun tipindeki icraatları sayabiliriz. Yapılan işlerde "Denize atalım, yüzmeyi biliyorsa kurtulur, bilmiyorsa Allah rahmet eylesin" tarzı, ülkemizdeki her türlü icraat ve uygulamada büyük kayıplara sebep olan mantıktır, daha doğrusu mantıksızlıktır. Bu tarzdan kurtulmak ise gerçek büyük devlet olmanın anahtarıdır. Müteahhidi çağırıp temel atma töreninde işin süresini kısaltmak için pazarlık yapmak komediden öte bir işbilmezliktir. Her işin teknolojik, mevsimsel veya teorik olarak bitirilebileceği zaman aralığı bellidir. Bunun ötesindeki her türlü acelecilik, işte probleme sebep olacak bir risk doğuracaktır.

Bu altyapısızlıkların en kötüsü ise hiç şüphesiz yönetimdeki, siyasetteki altyapısızlık. Yaptıklarını filmine uydurduklarını zanneden, kendilerini aklanmış görenler için ise, yine bir Harun Reşid-Behlül kıssası aktarayım.

Behlül, birgün Harun Reşid'den kendisine bir vazife vermesini ister. Sultan da O'na, çarşı pazar ağalığını verir.

Behlül ilk iş bir fırına gider, birkaç ekmek tartar, hepsinin eksik gramajda olduğunu görür. Dönüp fırıncıya sorar: " Hayatından memnun musun, geçinebiliyor musun, evde ağız tadın var mı?" Adamın bütün bu sorulara cevabı hep olumsuz olur.

Ardından başka bir fırında ekmekleri tartan Behlül tüm ekmeklerin fazla gramda olduğuna şahit olunca fırıncıya tekrar aynı soruları yöneltir. Bu kez de tüm sorulara olumlu yanıt alır. Fırıncı hayatından memnundur.

Bundan sonra bir yere uğramadan doğru Harun Reşid'in huzuruna çıkar ve yeni bir vazife ister. Harun Reşid:" Ne çabuk bıktın daha yeni vazife verdik sana " deyince Behlül : " Çarşı pazarın Ağası zaten varmış! Benden önce ekmekleri tartmış, vicdanları tartmış, buna göre de herkes hesabını ödemiş. Ceza ve mükafatları verilmiş. Bana ihtiyaç kalmamış."

İşte, hesaplar zaten görülmekte ve bu işler "ben yaparım olur" la kendini kandırmaya da benzemiyor.

              

 
Toplam blog
: 164
: 672
Kayıt tarihi
: 21.10.10
 
 

İnşaat Mühendisiyim, olaylara anlık değil öncesi ve sonrasıyla bakmaya çaba gösteririm. Dağ havas..

 
 
 
 
 

 
Sadece bu yazarın bloglarında ara