Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

04 Nisan '08

 
Kategori
Otomobil
 

Aman! Mercedes'e devlet büyüğü bindirmeyin !

Aman! Mercedes'e devlet büyüğü bindirmeyin !
 

Hiç dikkatinizi çekti mi bilmiyorum.

Ülkenin son dönemlerine damgasını vuran trafik kazalarını şöyle bir gözden geçirin.

Devlet ve derin devlet arası ilşkilerin dışında bir ortak noktaya daha ulaşacaksınız.

Kullanılan otomobillerin markalarına bir bakın mesela.

Evet!

Hepsi Mercedes değil mi?

Şubat ayında okuduğum bir haber, bugüne kadar benim de dikkat etmediğim bir ayrıntıyı göz önüne getirdi.

Haberde bir hikaye anlatılıyordu:

"Hükümetin önemli isimlerinden birisinin oğlu ve arkadaşları bir kamu bankasının genel müdürüne ait bir Mercedes ile İstanbul'da geziye çıkıyorlar.

Gençlerin babaları oldukça nüfuzlu kişiler İstanbul Anadolu yakasından E-5 üzerinden Tekirdağ'a doğru yola çıktılar.

Silivri'yi geçtikten sonra hava da kararmaya başladı, bu yüzden dönmek istediler. O sırada gençlerden birisi biraz rahatsızlanır.

Otomobili kenara çekip rahatsızlanan arkadaşının biraz temiz hava alması araçtan inerler ve arazide biraz yürürler.

O sırada arabayı kullanan genç anahtarı düşürdüğünü fark eder. Aracın yanına döndüklerinde aracı açamazlar.

Bu arada aracın bütün güvenlik sistemi harekete geçmiş ve araç balyozlu müdahale dışında müdahaleye izin vermemektedir.

Arama tarama işlemini sürdürürler ama anahtarı bulamazlar.

Cep telefonları ile yardım isterler ancak İstanbul'daki hiçbir servis kendilerine yardımcı olmaz. Mercedes'in İstanbul Temsilcisi'ne ulaşırlar. Temsilci kendilerine yardım edebileceğini söyler:

Gençlere Mercedes'in sahibi hakkında bilgiler soran temsilciye bu bilgiler verilir.

Araçla ilgili bilgiler verilir. Bu arada temsilci diğer telefonla da Almanya ile görüşür. Çok önemli bir müşterileri olduğu bilgisini verir.

Sonra gençlere döner ve şu anda bulunduğunuz yerden arabanın en son park ettiği yere ne kadar sürede gidebileceklerini sorar.

-2 saat 10 dakika.

Bundan sonra Almanya'dan gelen talimatlar şöyledir:

Sürücü otomobilin yanına gelsin. Beş saniye sonra önce otomobilin kabin lambası kendiliğinden yanar. Ardından park lambaları. Sonra motor çalışır. Bundan sonra kapı kilitleri açılır.

Sürücü otomobile binsin. Direksiyon kilitlidir. 30 saniye kadar sonra direksiyon kilidi de açılır. Telefondan gelen son talimat şöyledir:

"Aracın en son park edildiği yere ulaşması için size 2 saat 20 dakika izin verildi. Araç 2 saat 20 dakika sonra yeniden stop ettirilecek ve kapıları kilitlenerek emniyet altına alınacak. Geçmiş olsun, iyi yolculuklar.

Verilen süre içinde İstanbul'a dönerler. Araç bir müddet sonra çalışmasını durdurup kapıları kilitler. Ertesi gün de araç sahibine yeni anahtarı gönderilir."

Lüks araçlarda bu gibi denetimlerin olması doğal gibi görünebilir. Fakat bu tür denetimlerin kötüye kullanılabileceğini düşünün.

Araç hızla giderken bir anda direksiyonun çalışmadığını, frenlerin kitlendiğini, kontrolünüz dışında hızlandığını, yolda kaymaya başladığını düşünün.

Nasıl bir felaket olabileceğini görürsünüz.

Şimdi başta yazdığım trafik kazalarındaki ortak noktayı tekrar ele alalım. Ülkenin gidişatını önemli boyutlarda etkileyebilecek bu tür kazalar acaba sadece "trafik kazası" olarak mı ele alınmalı?

Bir de bugün yaşanan kazaya bakın, orda da şüpheler var.

Tayyip Erdoğan'ın hipoglisemiye girdiği anı ve aracının camının balyozla kırıldığı günü düşünün.

Bir paronoya gibi görünse de bu kadar tesadüf, doğruluk payının da olduğunu göstermiyor mu?

http://www.iyibilgi.com/haber.php?haber_id=52578

http://www.milliyet.com.tr/default.aspx?aType=SonDakika&Kategori=turkiye&ArticleID=513103&Date=04.04.2008&ver=02

 
Toplam blog
: 117
: 1067
Kayıt tarihi
: 26.09.07
 
 

1980 yılında Mersin'de doğdum, bütün eğitim öğrenimimi Mersin'de tamamladım. Yetmedi, işimi de Mersi..