Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

19 Ağustos '11

 
Kategori
Aile
 

Aman oğlum üzülmesin de:))

Aman oğlum üzülmesin de:))
 

Bu bir aidiyet duygusu.


İlginç bir gündü. 

Gene telaşe memuru gibi geçirdiğim bir günün ardından akşama vardım sonunda. Ama benim akşamlarım dinlenmeye ve sükunete yol alış değil, gündüz telaşesinin devamıdır. Hatta çoğu günler, günün yeniden başladığını düşünürüm akşam olunca. 

Fakat bu akşam bir ilginçliğe tanık oldum. "Bunun neresi ilginç?" diyenler çıkabilir, özellikle erkekler. Benim gibi bir kadının dünyasına o kadar yabancı ki. 

Beşiktaş'ın UEFA kupası maçı varmış bugün İnönü Stadı'nda. Benim de bir oğlum var ve Beşiktaş taraftarı. Bu akşam maçtaydı, ben de dönüşünde onu Üsküdar iskelesinden karşılayacaktım. Saat onbirde evden çıktım, sokak ve cadde her zamankinden kalabalıktı. Bizim caddede iki tane pastane var, ikisinin de önüne masalar atılmış, insanlar kadın erkek o saatte oturmuş hem sohbet ediyor hem bir şeyler yiyip içiyorlardı. Ramazan olduğu için sanırım bu kalabalık. Büyük ihtimal sahura yakın dönüyorlardır evlerine. Dolmuşa bindim, İskeleye yaklaşınca gördüm maçtan dönenleri, ilk çıkanlar gelmişti demek. O kadar sessiz ve başları önde yürüyorlardı ki, "Eyvah" dedim, "Maçı kaybetmişler galiba, oğlum çok üzülmüştür." Dolmuşta arkamda oturan genç kızlardan biri de, biliyormuş gibi, "Yazık, boşuna gittiler" deyince iyice anladım ki maç kaybedildi. 

Benim umurumda bile değil aslında maçın sonucu, kim kazanırsa kazansın, ilgilenmiyorum ya. Ama işin içinde oğlum oğlunca umurumda oluyor mecburen. O üzülünce ben de üzülüyorum. Televizyondan da sonucu takip etme şansım olmamıştı malesef. 

İskeleye geldim, bekliyorum; önce bir iki taraftarın sesi yükseldi, sonra bir grubun sesi adeta gürledi. Telefon açıp sorayım bakalım dedim geldi mi, yolda mı? Konuşmak mümkün olmadı ki, oğlumun içinde olduğu motordan yükselen bağırış çağırıştan. Allah Allah, maçı kazandılar herhalde, ne diye bağırsınlar ki aksi halde, değil mi? Ben bunu düşünürken açıktan bir motor yaklaştı, aman Allahım kıyamet kopuyor, sesler taa uzaktan öyle bir yankılanıyor ki sanırsın içindesin o motorun. Yaklaştıkça gördüm ki, iğne atsan yere düşmez kalabalık motorun burnuna üşüşmüş, eller kollar havada durmadan tezahürat yapıyorlar. Kaptan da onlara uymuş, tezahürata uygun düdük çalıyor. 

Meğer 3-0 yenmişler de ondanmış bu kıyamet. Eve giderken yol boyunca anlattı durdu oğlum, nasıl şahane maç olmuş, ne kadar güzel goller atılmış, şike operasyonuyla ilgili hangi tezahüratlar yapılmış vs. 

Şaşkındım, ilgilenmediğim bir sporun taraftarlarının coşkusu karşısında. Hoşuma da gitti, geceye varırken Üsküdar iskele meydanını renklere boğdular. 

Bu bir aidiyet duygusu. İnsanlar bir şeye, bir yerlere ait olma ihtiyacı hissediyorlar. Bu bir siyasi parti de olabiliyor, bir dernek de, buradaki gibi bir spor kulübü de. Hatta en kolay ait olma duygusu verebilecek yer spor kulüpleri. 

Ben yine de düşüncemi değiştirmedim, futbol oyunu tüm dünyada ve özellikle bizim ülkemizde insanların beynini uyuşturmak için kullanılıyor biliyorum. 

Ama bu akşamın hoşuma gittiğini de inkar edemem. 

 
Toplam blog
: 314
: 1210
Kayıt tarihi
: 07.08.11
 
 

Üsküdar İstanbul doğumluyum ve halen burada yaşıyorum. Okumak, yazmak ve seyahat etmeyi çok seviyor..