- Kategori
- Fotoğraf
Amsterdam

Amsterdam
Amsterdam'a gitmek üzere Eindhoven Tren İstasyonu'na ulaştığımda ilk yaptığım şey yemek yiyecek bir yer aramak oldu. Kocaman kırmızı harflerle "Turkish Doner" yazan dükkandan aldığım dürüm döner ya bugüne kadar yediğim en lezzetli dönerdi ya da o kadar açtım ki ne yediğimin hiç bir önemi yoktu. İki saat süren tren yolculuğundan aklımda kalanlar kahvrengi küçük evler, yağmurlu soğuk hava ve yeşil.
Amsterdam'ın bana anımsattığı o defalarca kullanılmış kızartma kokusu yağı daha ilk anda burnuma çarpan kokuydu. Tüm yemekler fazlasıyla yağlı, sanki tadının güzel olmamasını daha da yağlı hazırlayarak kapatacakmış gibiydi, bir tanesi hariç. Vondelpark'ın içindeki Vertigo Cafe'de beyaz bira eşliğinde park manzarasına karşı yediğim yemek abartısız harikaydı. Şehrin turistlerce akın edilmiş kısımları coffee shop'lar, reşit olduğundan şüphe ettiğim kadınların saatlerce kırmızı spot ışıkların altında dans ettirildiği sokaklar, ve bir de "I Amsterdam" yazısının bulunduğu, bir tane bile Hollandalı'ya zor rastlayacağınız yerlerdi. Gece eğlenmek için turistlerin değil de Amsterdamlılar'ın gittiği barlar ya da gece kulüpleri diğerlerinden çok daha eğlenceliydi. Sabah yağmur yağarken, gece kalabalıktan yürünemeyen sokaklar ve içleri bomboş kabinler çok daha temiz ve huzurluydu.