- Kategori
- Fotoğraf
Buz gibi

Stockholm'da bir sabah
İlk blog yazısı hem sevdiğim hem de İstanbul'a dönmek için gün saydığım Stockholm ile ilgili.
Sabah uyanıp, bir heyecan perdeyi açtığım, belki karlar erimiştir diye dışarı baktığım herhangi bir sabahtı. Karlar yine penceremin hizasında, şehir merkezine giden trenler yine rötarlı... Şehir merkezine yirmi dakika uzaklıktaki Flemingsberg'de günü geçirmek daha mantıklı görünüyordu. Dışarı çıktım biraz yürüyüşün iyi geleceğini düşünerek. Belki de ilk defa hiç bir sesin olmadığı bir yerdeydim. Sessizlik ne demek sanırım orada öğrendim. Karda yürürken çıkardığım ses bile rahatsız ediyordu.Yakınımızdaki ortaokulun bahçesine kadar yürüdüm, üstü buz tutmuş banklardan birine yaslandım. Ürküttü aslında beni sessizlik. Ne bir araba, ne bir insan. Hele ki kaldığım yerin adının İsveççe'de "ayı tepesi" olduğunu düşününce.
Çatılardan sarkmış buzları gördüm, fotoğrafını çektim. Deklanşöre basarken soğuğun parmaklarımı acıttığını farkettim, odama geri dönüp, perdeyi açtığımda yolu/çimleri göreceğim günü düşündüm.