- Kategori
- Felsefe
Analitik Düşünme; Düşüncenin Kara Deliği
Şimdi analitik düşünerek, analitik düşünmeyi eleştireceğiz. Dediğimiz doğruysa, analitik düşünce çökecek. Ama yine doğruysa, analitik düşünme yöntemimiz doğrulanmış olacak.
İşte buyur buradan yok.
Analitik düşünceye bağlı kaldığımızda, karşı tezlerin ikisi de doğrulanabilir, buna paradoks deniyor.
Ancak hayatta böyle bir analitik yapı yok.
Analitik düşünme indirgemedir.
En baş indirgemesi, bütün varlığın neliğine nasıllığına ilişkin her türlü şeyi bilme iddiasını taşımasıdır. Bilmiyorsa da bulacaktır, çünkü vardır. İnsan tüm varolanlar içinde basit bir varoluş olduğu halde, her şeyi kendine indirgeyerek anlamaya çalışır.
İnsanın anlama ya da bilme yetisi ilerde, yapay zekalarla çok büyük ölçeklere ulaşsa bile, bu indirgeme ortadan kalkmaz. Çünkü bu indirgeme niceliksel değil nitelikseldir. Siz tüm varolanları tek bir varolan üzerinden görüp, hakikat budur diyemezsiniz.
Analitik düşünme, oluşu durdurarak indirgeme yapar. Bir şeyden bahsettiğimizde, belli bir an ve koordinatta durdururuz, çünkü durdurmasaydık, hareket halindeki şey hiç durmayacağı için onun hakkında hiçbir şey diyemezdik. Mecburen onu durdururuz. Bu durdurma ise indirgemedir, çünkü hakkında konuşulan şeyin yapısında durma yoktur.
Analitik düşünme, oluşun organikliğini, vagonsal sıradüzene koyar. İnsan konuşurken bile, düşünceleri vagonlar. Hayattaki her an, insan aklının hesaplayamayacağı kadar sonsuz faktörün ortaklaşa etkisi altında organik bir şekilde olur ve sürer. Ama insanoğlu, diyakronik düşünür ve anlatır. Bin türlü ansal etki ile oluşan bir şeyden, art ardalık ilişkisi içinde bahsettiğinizde, bahsettiğiniz aslında başka bir şeydir.
Analitik düşünme, ikili karşıtlıklar haline indirger her şeyi. Ya varsındır ya da yoksundur. Varsan, yok olmayansındır. Yoksan, var olmayansındır. Ama varoluş hiç de öyle olup bitmez. Her şey oluş ve süreç içindedir.
Analitik düşünme, onlarca düşünme hatasının ev sahibidir. Bir tür irinli sivilce gibidir, bir sıkmaya, bir eleştirmeye görün. Analitik düşünme, ana özellik olarak, bütün varolanı kendine indirgediği için bunun yol açtığı dar, sığ, yetersiz, angajmanlı, yönlendirilmiş, yanlış bilgili, yanlış ilişkili vb. düşünme tarzıyla hep yanlış işler.
Peki, analitik düşünmenin alternatifi var mıdır?
Vardır; düşünmemek.
Daha yumuşak olanı; düşünmek ama yargıda bulunmamak.
Daha hafifi; düşünmek ama yargıdan kaçınmak.
Bilgenin tutumu ise şudur; düşünmek, çünkü insansın kaçamazsın, yapın bu. Ama düşündüğünün yanlış olduğunu bilmek.
Ha bir de yobazın tutumuna bakalım; önce inanmak, ama düşünmemek.
Daha yumuşak olanı; inanmak, inandığını düşünmek.
Daha hafifi; önce inanmak sonra düşünmek, inanmayla çatışmadığı ölçüde.
&&
Analitik düşünceyi eleştirmeye devam ederek ve teknik anlamlarını yıkarak söylersek; her bilgi inançtır.
Çünkü bir şeyin bilgi haline gelmesi için belli doğruluk koşullarını karşılaması lazım. Çağımızda bu doğruluk koşullarına bilim deniliyor. Ancak, doğruluk koşullarını karşılamakla bilgi olsa bile, doğruluk koşullarının kendisi bir tür inançtır. İki nedenle, ilki insan aklının indirgemesidir, ikincisi ise zaten kendi içinde tanınmış bir neden, 'bir bilgi yanlışlanana kadar bilgidir.'
Şimdi olaya böyle yıkıcı bir eleştirel düşünceyle baktığımızda, bilginin de bir tür inanç olduğunu söylediğimizde, ya da bilgi ile inancın, o şeye ilişkin bir seviye durumumuz olduğunu söylediğimizde, her inancın bilgi olduğunu söylemek de, analitik bir mantıksal ilişki haline geliyor ve kolayca dilimizden dökülüveriyor.
Ki çoğu aptal aforizma, böyle kolayca dilimizden dökülen kavram bağlantıları ile yazılıyor. Aforizmaların çekiciliği, analitik düşünmenin aptallığından kaynaklanır. Ama biz tabi, aforizmaları okurken, böyle aptalcalık yerine, harikalık yönlenmesinde olduğumuz için, aptalca kurulmuş kavram bağlantılarını anlamlı yüksek hakikatler sanıyoruz.
Neyse, sonuçta, analitiklikten kurtuluş için, inanmak ile düşünmek kavramlarını kullandık ama azcık düşününce bile bu ikisinin aynı çubuğun farklı noktaları olduğunu gördük.
Olayı çubuk diye betimlemek bile analitiktir. Çünkü insanın aklı başka türlü basmaz. İlla, oluşu tanınmaz hale getirecek kadar kendine indirger, sonra da onun üzerinde büyük ahkamlar keser.