Ananı da al git Davos'tan!

Her kafadan bir ses çıkıyor, kimisi eleştiriyor, kimisi yere göğe sığdıramıyor. Yaşananlar sadece Türkiye’nin değil dünyanın da gündemine oturmuş durumda. Ancak psikolojik ve duygusal davranmayı bırakıp, olayı farklı perspektiflerden değerlendirmemiz lazım.

Liderlerin konuşmalarını, giyimlerini, tavırlarını, duruşlarını belirleyen fikir, stil ve diplomasi danışmanları vardır. Bir liderin katılacağı bir toplantıda, yemekte vs. takım elbisesine eşlik edecek kravatın rengini belirleyen, yan yana oturduğu başka bir liderle bacak bacak üstüne atmasını tembihleyen, ya da konuşma yapması gerekiyorsa bu konuşmanın noktasını, virgülünü koyanlar bu danışmanlardır. Mesela Obama’nın başkanlığı devraldığında yaptığı konuşmayı yazmakla görevli kişi iki ay inzivaya çekilmiş, çalışmış da o metni çıkarmıştır. Bush’un başkanlık döneminde de diğer liderlerin yanındaki rahat, kendine güvenen duruşu, güler yüzü ve esprili tavırları, danışmanları tarafından iyi eğitilmesinin sonucudur.

Başbakan Davos’a giderken de gerekli tüyoları almıştır; ancak oradaki gerilim, moderatörün aceleciliği ve Peres’in ukala tavırları karşısında Kasımpaşalı Erdoğan’ın danışman tavsiyesine uyacak hali kalmadı ve durum “Ben Peres’e gerekli cevabı verirdim şimdi, ama burada değil”e kadar geldi. Kalkıp gitmesiyle de başlık “Davos Krizi” adını aldı. "Bir daha da gelmem!" demek yerine, Peres'e "ananı da al git Davos’tan!" deseydi daha çok ses getirirdi kuşkusuz...

Bu kalkışın kısa vadede Erdoğan’ı Türkiye ve Ortadoğu’da kahraman haline getirdiği açıktır. Bugün Arap ülkelerinde, üzerinde başbakanın resimleri olan fincanlar yok satıyor, Gazze’de yeni doğan bebeklere “Türkiye” adı veriliyor…
Türkiye, dünyadaki birçok Müslümanın ve Arap ülkelerinin sempatisini kazanmış durumda. Avusturalya’daki Müslümanlar ülke genelinde gösteriler yapmayı planlıyorlar. Lübnan’dan, Mısır’dan, Suriye’den çiçekler, tebrik mektupları yağıyor…

AKP de oylarını arttırdı evet, uzmanlar yüzde 4-5 diyor. Türk halkı böyle yumruğunu masaya vuran liderleri çok sever.

Ancak bu davranışla Türkiye ezilenlerin hakkını savunmak, onlara kucak açmak, haksızlıklar karşısında göğüs germek ve sesini yükseltmek gibi bir misyona da sahip olmuştur. Bugün alkışlanan, nice destek bulan bu hareket, yarın başka bir platformda, başka bir haksızlıkta sesini çıkarmazsan sana alay olarak, “nerede senin delikanlılığın?” olarak geri dönecektir.

Ortada 1996’dan beri İsrail’le yapılmış 12.9 milyar dolarlık ithalat-ihracat var. İsrail uçakları Türkiye’de eğitim yapıyor ve yine bu ülkeyle nice silah antlaşmalarımız var. Bir de malum, olaydan sonra Peres’in özür dilemesi İsrail’le ilişkilerde bir bozulma olmayacağının göstergesi.

Bu çıkış Doğu’yu bize yakınlaştırmıştır, ancak Batı’yı da uzaklaştırmaması lazım. Coğrafi olarak köprü görevi gördüğümüz Doğu ile Batı’yı diplomatik ve ekonomik bağlamda da yakınlaştırmak hususunda bundan sonraki eylemlerimizin önemi büyük. Öte yandan Türk halkında var olan Yahudi ve İsrail karşıtlığının da bu olayla körüklenmemesi lazım.

Filistin’i vuran İsrail jetlerinin eğitildiği, ya da dağa çıkıp Mehmetçik için tehdit unsuru oluşturan Kürtlerin öldürüldüğü bir ülke tarafından yapılmış olsa da, birilerinin bu başkaldırışı yapması gerekiyordu.

Erdoğan Türkiye ve dünyanın birçok insanı tarafından alkışlandı. Artık liderler onunla bir araya geldiğinde söyleyeceklerini, yapacaklarını bir kere daha düşünecekler. Kısa vadede Erdoğan’ın işine gelen, popülaritesini arttıran bu olayın uzun vadede de işine yaraması yine onun elinde…