- Kategori
- Eğitim
Anayasanın rengi

Son günlerin en çok tartışılan konusu, sanıyorum yeni anayasa. Tamamen ortaya konulmadığı için hakkında çok net şeyler söylemek belki erken sayılabilir. Ama günden güne, basında yer almaya başlayan haberlere ve yapılan yorumlara bakılırsa da, zaten Atatürk Milliyetçiliğinin Anayasada olmaması gerektiği, türbanın üniversitelerde serbest bırakılacağı ve Kürtçe eğitime izin verileceği tartışmaları, her ne kadar çizgisi olmayacak, renksiz olacak denilmesine karşın hazırlanan anayasa taslağının oldukça renkli, olacağı anlaşılıyor.
Ancak bir farkla ki bundan sonra renginin ulus devlet renginde değil de, biraz Soros ya da Tesev renginde olacağı da yavaş yavaş ortaya çıkmaktadır.
Bir süredir bazıları, özellikle bazı kavramlara vurgu yapmayı sevmektedirler. O da sivil sözcüğüdür. 1980'lerden sonra ortaya çıkarılan bu kavram, aslında, belirli bir çizgiyi de vurgulamaktadır.
Bu kavram o kadar yaygınlaştırılmıştır ki, Bir zamanlar demokratik kitle örgütleri olarak tanımlanan kuruluşlar da bir anda sivil toplum örgütleri haline geliverdiler.
Aslında, AB ülkelerinde kullanılan terimle bunların ortak adı NGO, yani hükümet dışı örgütler.
Ama bize gelince ad değişiyor. Sivil toplum.
Yani asker olmayan her türlü örgüt bu kapsamda değerlendirilebilir.
Böyle olunca da, tarikatlar, cemaatler de bu sivil tanımının altına rahatlıkla girmektedirler.
Aslında bakarsanız AB, bizim demokrasimize sürekli olarak birkaç konuda eleştiri yapıyordu. Aynı konuda Türkiye, ABD'nin BOP projesi içine alarak demokratikleştirmeyi hedeflediği ülkeler arasındaydı.
Gerek AB, gerekse ABD'li uzmanlar, "ülkemizde bu Anayasayla demokratikleşmenin sağlanamayacağını" , "Kemalizm'in de bir dikta olduğu" "Atatürk İlke ve Devrimlerinden vazgeçilmesini", sık sık önerme diyemiyorum dayatmıyorlar mıydı? Hatta bu konuda çok da ileri giderek "Atatürk resimlerinin duvarlardan indirilmesini" bile istemediler mi?
AB ve ABD'nin ülkemize ısrarla demokratikleşme olarak dayattıkları özellikle iki konu vardı
Bunların başında da etnik ve dinsel özgürlük konusu geliyordu yani kendini azınlık olarak gören ve sürekli olarak kendilerini, Lozan'da belirtilen azınlık tanımı değişmeli diye vurgu yaparak tanımlamaya kalkanlara, başta eğitim hakkı da dahil olmak üzere özgürlük tanınması.
Başka
Türkiye'de dini özgürlüklerinde olmadığını öne sürerek her türlü cemaat ve tarikatın da özgür olması.
Aslında;
Hazırlanan anayasa taslağı, adına ne denirse densin. Nasıl tanımlanırsa tanımlansın.
Yapılan bu dayatmaların anayasalaştırılmasıdır. Kimsenin kuşkusu olmasın
Sizce bu dayatmaları neden yapıyorlar dersiniz?
Fazla uzağa bakmaya gerek yok
Filistin'e,
Yugoslavya'ya,
Irak'a bakarsanız anlarsınız.
Başka söze gerek var mı?
05–09–2007
Nusret KEBAPÇI