Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

01 Ekim '16

 
Kategori
Siyaset
 

Anayasanın saygınlığı

Anayasamız, hukuksal bir anıtımızdır. Milletleşmenin ve ulusallığın hukuksal belgesi olan anayasamız, toplum içindeki “devlet düşüncesini” gerçekleştiren temel bir konsensüs niteliğindedir. Anayasamız, yasalarımızın kaynağı, hukuka olan inancımızın sembolü, ulusal dengemizin bilimsel bir aracıdır. Anayasamız, “Devlet Yapısını”, erkler düzenini, hükümet biçimini, ulusal egemenliği kullanma yöntemiyle vatandaş-devlet arasındaki ödevleri bir düzene sokar. Anayasamız, hukuk devleti ereğini gerçekleştirmek, devletin yükümlülüklerini belirleyerek tüm kurumlarıyla örgütlenmek, kişinin siyasal, sosyal hak ve özgürlüklerini ana kavramlar olarak tanımlayarak sınırlarını çizmek, güvencelere bağlamak, her alanda toplumsal dengeyi kurmak ve güçlendirmek, yasaların anayasaya, yürütmenin yasalara uygunluğunu ve bunların denetimini sağlayarak devlet çarkının dönmesi işlevini başarmıştır.

* * * *

ANAYASA, hukuk devleti çabalarının son aşamasıdır. Devletin kendi kendine sınırlamasının bir ibaresidir. Anayasalar, bugünün gereklerini değil, yarının ihtiyaçlarını ve özlemlerini de karşılayacak yeterlilikte olursa, “kamu düzeni” süreklilik kazanır. Ülkemiz, bayrağımız, devletimiz gibi ANAYASAMIZ da hepimizin ortak malıdır. Bilmeliyiz ki, bir anayasayı “ANA”yasa yapan dayandığı değerler, koruduğu ilkeler, öngördüğü düzey ve düzendir. Anayasalar, her şeyi önceden gözetemez, karşılayamaz. Her bir anayasanın boşluğu, eksikliği, fazlalığı olabilir. Anayasalardan daha önemli olan ise, onların benimsenmesi, sayılması ve uygulanmasıdır. Yurttaşların yüreğinde ve kafasında yer edememiş hiçbir kural, hiçbir ilke, hiçbir yasa güçlü olamaz ve yeterli olamaz. Anayasa, devletin hukuksal temeli olduğundan vatandaşların en büyük güven kapısıdır. Kişisel eğilimlere göre belirlenmiş bir anayasanın varlığından ve yokluğundan bahsedilemez. Anayasalar, toplumsal gerçeklerle çatışamaz ve çelişemez. Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş belgeleri olan 1921 ve 1924 Anayasalarının taşıdıkları öz, bağımsız ve özgür yaşama istencidir.

* * * *

Çağdaş demokratik bir anayasal sistem; insan haklarına, özgürlükçülüğe, laik ve sosyal adaletçi ayaklara yaslanmalıdır. Anlamını ve değerini ulusal duygu ve düşünceden alacak anayasanın gerçek gücü, ulusun sevgisi ve saygısıdır. Ulusların taleplerini ve istençlerini göz ardı eden anayasa, yasalaşsa da varlığını sürdüremez. Sayılmayan, sevilmeyen, düşünce yapısı, öngördükleri ve güvenceleriyle yetersiz bir anayasa yalnızlaşır, yabancılaşır.

Anayasa saygısı, ulusal bilinç olarak vatandaşlarca ve yöneticilerce benimsenmezse, en iyi, en benzersiz anayasa yapılsa bile yurttaşlara ne getirisi olabilir ki? Anayasayı, devlet ve ulusun bireyleri birlikte saymalı ve korumalıdırlar. ANAYASAYA SAYGI olmadıkça, toplum içinde ne dirlik ne birliktelik ne de düzen tesis edilebilir. Anayasaya saygı, yurttaşlar tarafından gözetilse de, devlet tepe yöneticileri de anayasa saygı ve sadakatten biran olsun vazgeçmemelidirler.

Bir millet ve devlet için anayasaya saygının yıkılması ve yok olması, en büyük tehlikedir. Anayasanın gerçek olmadığı bir yerde, bu saygı duyulamaz. Anayasanın olmadığı yerde “Anayasa Saygısı”, anayasa saygısının olmadığı yerde de, “Anayasa” yok demektir. Anayasalara saygı duyuldukça, anayasalar varlıklarını devam ettirebilecekler; ve yurttaş-devlet iletişiminde ve etkileşiminde istenilen düzeye ulaşılacaktır.

 

NOT: Bu yazı/makale, ülkemizin çok değerli hukukçularından Sayın YEKTA GÜNGÖR ÖZDEN’İN “Cumhuriyetçi Demokrasi” eserinden faydalanılarak ve esinlenerek kaleme alınmıştır.

 
Toplam blog
: 706
: 83
Kayıt tarihi
: 18.05.16
 
 

Ben, Uludağ Üniversitesi Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri Bölümü mezunuyum. Şuan için öze..