- Kategori
- Ankara
Ankara'lı bahtı karalı..

Bakanlıkların oralarda gezerken, belki Başkentli olmayı ayrıcalık sayarsın.
Çünkü elinde james bond çantası olan yüzlerce kişi etrafından gelir geçer.
Ancak kolay değildir memuriyet düzeninde içe kapanık, dışa kızgın olmak.
Bir bayana merhaba demeyi bir dene istersen.
Şanslı say kendini karşılığında çantayı kafana yemezsen.
Sakın burasını İzmir'le karıştırmış olmayasın?
Ankaralı olmak buruk bir mutluluktur.
Varmı sizde sabahın köründe işe geldiğini belgelemek için imza atmak.
Yaşantını hesap kitap yaparak belli kalıplar içerisinde uyarlamak.
Hele kış'ın ayazını iliklerinde hissetmek daha bir agresif yapar Ankaralıyı.
Memurun iş yerindeki kalorifere arada bir sırtını yaslaması bu nedenledir.
Yazın sıcaktan gebermekte kızdırır Ankaralıyı!
Bu kızgınlıkla yetinmez, bronzlaşmaya balkon da devam eder:-)
Belki İstanbul'a göre daha sakin bir yaşam var burada.
Daha az sıkışık bir kent görüntüsü var.
Ama ne doğulu ne batılı olmak var, tam orta yerde sıkışıp kalmış olmak var...
Ne de zordur bir mavi'ye hasret kalmak!
Simit lokmalarını kapmaya çalışan martı ciyaklamasının rüyasını görebilmek.
Ama olsun yine de güzel tüm bu bunları ruhunda hissetmek.
Ve belki bir gün diyerek, denize seyahatin hayalini kurabilmek.
Ya da yüzlerce bina arasına sokuşturulmuş mini bir gölcüğünün kıyısında teselli bulabilmek.
Bir denizimiz bile yok anlıyormusunuz?
Hadi gel de gülümse!