- Kategori
- Öykü
Anlatacak bir hikayem var III. Bölüm

FİKRİYE VE PINAR NASIL DÜŞMAN OLDULAR?.(Resim internetten alınmıştır)
İstemese de Hakkı ve karısı içerideydi. Acıkmıştı ve evini hayal ederek katlanmıştı onca yola. “Taze simit bile yemedim.” Diye geçirdi içinden. Annemin yemeklerinin hayaliyle güç bulup buraya kadar dayandım. İçeri girmek ve girmemek arasında geçirdiği tereddütlü zaman, annesinin sözüyle kesildi “Hadi canım geç içeri, üşümüşsün. Patlıcan oturtma var, yanında püre. Tam sevdiğin gibi pirinç pilavı tane, tane. Üstelik de tereyağında. Baban, sabah erken gidip köy pazarından taze tereyağı aldı.” Hakkı ve Pınar’ın gelmesinden memnun olmasa da annesini kırmaya hiç niyeti yoktu. Merak edecek bir şey yok dercesine annesinin yanağına bir öpücük kondurdu. İçeriden babasının sesini duydu “Hadi, daha çok bekleyecek miyiz?” Annesi kapıyı kapatırken elinde duran torbaya baktı ve kafasını salladı “Ne” der gibi. “Aa, unutmuşum, yarın gün sendeymiş. Şehriban teyze verdi, taze yufka.” Odasına doğru yürüyor, bir taraftan da evlendiklerinden bu yana ilk defa gördüğü abisi ve karısına nasıl bir tavır sergileyeceğinin hesabını yapmaya çalışıyordu. Banyo da ellerini yıkarken, aynada kendi yüzüyle konuşmaya başladı. “Normal bir gün gibi davran, boş ver. Yok yaa, normal mi? Kızım salak olma bunun neresi normal? En yakın arkadaşın ağabeyini kafesleyip seni boynuzladı. Bunda normal bir durum yok. İçeri gir, ağzına geleni söyle. Dön arkanı gir odana. Annen ve baban da biliyor nasıl olsa haklı olduğunu. Bak Fikriye, yine başladın abuk sabuk düşünmeye, annen ve baban çok üzülür yapma sakın. Git yemeğini ye ve kalk masadan olsun bitsin.” Banyonun kapısının çalındığını fark ettiğinde çok geçti. Annesi, gözleri yerinden fırlamış bir şekilde ona bakıyordu. Söylediklerini duyup duymadığından emin değildi. “Umarım duymamıştır.” Diye içinden geçirdi. Nevin Hanım, “Kızım, iyi misin? Kapıyı vurdum, cevap alamayınca, içeriden de sesler geliyordu…”Yok bir şey anneciğim, kusura bakma. Hadi masaya gidelim de babamı kızdırmayalım.” Yemek masasının başına geldiğinde babasının elini öptü, Hakkı ve Pınar’a kafasıyla selam verip annesinin yanına oturdu. “Battal Bey, gergin durumun farkındaydı. “Fikriye, bu gün sana torpil yapmış annen, hep senin sevdiğin yemekler var masada. Biz gözden düştük artık.” Diye laf açmaya çalışsa da Fikriye buna gülümseyerek cevap verdi. Stratejisini hala belirlememiş olmanın rahatsızlığı vardı üstünde. Yemeklerin üstünden Pınar’a dalmamak için kendini zor tutuyordu aslında. Geri zekalı, ağabeyimi ayart. Güya en iyi arkadaşım, git tüm sırlarımızı ağabeyime anlat. Evde kan gövdeyi götürsün. Allah’tan babam kafası çalışan bir adamda, ağabeyimin bana baskı yapmasına izin vermedi. Bir de bana hala kanka muamelesi yapıp salağa yat. Ağabeyimin erkek arkadaşım olduğunu öğrenmesine çok şaşır. Hah, şimdi kına yakardın bilsen Sadık’ın beni terk ettiğini. Aah, annem ve babam olmayacaktı ki?
Pınar; esmer, kısa boylu, Fikriye’ye bakarsan cüce denilebilecek kadar kısaydı. Fiziği incecikti ve hiç kilo almazdı. Birlikte yemek yedikleri zaman Fikriye Pınar’a sinir olurdu. Önüne konan her şeyi siler süpürürdü. Ama hiç kilo almazdı. Fikriye ise anne ve babasının çelimsiz geçirdiği çocukluk günlerinde yaptıkları kürler sayesinde kalıplı sayılabilecek bir vücut edinmişti. Aslın çok iyi arkadaşlardı. Pınar ile aynı okulda, aynı sınıfta ve sıra arkadaşıydılar. Bir birlerinden hiçbir şeylerini saklamaz, hatta uygun olan kıyafetlerini bile ortaklaşa kullanırlardı. Fikriye Pınar’ın evine, Pınar’da Fikriye’nin evine teklifsiz gelir ve giderdi. Ailelerde benimsemişti bu arkadaşlığı. Pınar, Hakkı ile yakınlaşmış ve bunu Fikriye’den gizlemişti. Pınar ve ağabeyinin ilişkisini, Hakkı’nın anne ve babasına Pınar ile evlenmek istediğini söylemesiyle öğrenmişti. Battal Bey ve Nevin Hanım’da bu durum karşısında önce ne yapacaklarını bilememişti. İki aile çocuklarının birbirlerini sevmelerine saygı gösterip evlenmelerine izin vermişti. Bu haber mahallede duyulunca, arkadaşları Fikriye ile çok dalga geçer ve özellikle de Hüsniye Teyze. Lafı döndürüp dolaştırır, sonunda Pınar’ın Fikriye’yi nasıl kandırdığına getirip tüm sinirlerini zıplatırdı. Uzun süre insanların dilinden bu konu düşmemiş ve mahallede kimseyi görmek istememişti. Annesi ve babası evde kopan fırtınaların, Pınar’ın boş boğazlığından kaynaklandığını anlayınca, Hakkı’yı Fikriye’ye karşı davranışlarında dikkatli olması yönünde uyarmış, babası “Kardeşinin erkek arkadaşı olmasına karşısın, oysa sen bu haberleri kendi kız arkadaşından ve hatta kız kardeşinin en yakın arkadaşından alıp kullandın. Bir daha kızıma müdahale etmeyeceksin.” Diye kesin bir dille olaya noktayı koymuştu. Fikriye, babasının ve annesinin bu durumu atlatması için kendisine hoşgörülü davrandığının bilincinde ve onları kırmamaya dikkat ederek davranıyordu. Ama Pınar’ı karşısında görünce tüm siniri zıplamış ve hain fikirlerle boğuşmak zorunda kalmıştı. Pınar’ı istemeye gidecekleri gün, anne ve babası ısrar etse de Fikriye gitmek istememiş, fakat küçük ağabeyi Zafer’in ısrarını kıramamış ve kız isteme merasimine katılmıştı. Pınar, Fikriye’nin de geldiğini görünce aralarında sorun kalmayacağını düşünse de bu Fikriye için başlayan ilk raund olacaktı. Pınar’ı istemeye gidecekleri için çeyiz alış verişi yapılıyor, annesi Pınar’ı çok iyi tanıyan kızına danışıyor ve onun fikri doğrultusunda bir şeyler alıyordu. Bu Fikriye için bulunmaz bir fırsat olmuştu. “Eee, annem ve babamın götürdükleri bohçaya burun kıvıracak değil, ben de sana sormaz mıyım şimdi, Pınar Hanım. Gör bak nasıl oluyor gelin bohçası…”