Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

06 Mart '15

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Annem öldü

Annem öldü
 

Annem öldü. Hikayesi bitti. Rüya gibi değildi, kabusa yakın belki. Hani,’’çok çektin be’’derler ya, işte öylesinden.
Annem öldü benim. İnanmak, gerçek olduğunu idrak etmek mümkün görünmüyor.
Annemi nasıl anlatırım bilmiyorum. Yüreğimdeki yangını, hiç bir boşluğu dolduramama, hiç bir dala tutunamama hissini nasıl anlatırım?
Annem melekti. Gerçekten öyleydi. Bir tanısaydınız hemen anlardınız.
Anne, annem…Nereye gittin böyle apar topar, ne yapıyorsun oralarda, nasılsın annem? Deli gibi merak ediyorum. Orda çok iyi olduğunu bilsem… Rüyalarıma girsen, mutlu olduğunu görsem. Bunu bana göstersin diye Allah’ım çok dua ediyorum.
Allah’ım annem…
O benim canımdı.
O benim meleğim.
O benim bebeğim.
Anneeeem…
 
Daha birkaç ay önce hastaneye götürdü kız kardeşlerim annemi. Ben İstanbul’dayım onlar Adana’da… Ben kendi evimde çocuklarımla, annem çok uzağımda. Yıllardır böyle. Bayramlarda birkaç gün görmekle yetinmek zorunda kaldım yıllarca. Oysa öyle çok özlerdim ki.
 
Test sonucunu okudu kardeşim telefonda. Bazı şikayetlerinden şüphelendiğim için biraz araştırma yapmıştım. Telefonun diğer ucundan duyduğum o terimler… Onlar duymaktan deli gibi korktuklarımdı. Nefes alamadım bir an. Ağlayamadım. Tarifi yok. Annem kanserdi. Benim annem kanser. Canımın içi, gözbebeğim, anneciğim kanserdi.
Allah’ım bu bizim başımıza nasıl gelir. Allah’ım neden?
Annemin haberi yoktu hastalığından. Ona söylememe kararı almıştık, gizleyecektik.
İlk uçakla koştum anneme. Karşılaşma anı çok acı verici oldu, anlatması çok zor. Gözlerine bakamıyordum, bakışlarımı kaçırıyordum. Hep iyileşeceğini söylüyorduk, ağrılarının dineceğini, atlatacağını bu zor günleri. Ondan saklana, gizlene her bulduğumuz kuytu köşede ağlıyor, ağlıyor sonra da yüzümüzü yıkayıp yanına gidiyor, neşeli görünmeye çalışıyorduk. Korkunç bir oyun… Korkunç acı veren, kahreden …
Birşeyler hissediyordu. Benim, çocukları bırakıp apar topar gelişime bir anlam yüklüyordu ürkek kalbi ama biz onu her defasında kandırmayı başarıyorduk, el birliği ile, söz birliği ile,acı birlikteliğiyle, her birimiz ayrı ayrı yanarak acıdan. Ya da belki kandırdığımızı zannettik, şimdilerde düşündükçe.
 
Bundan sonra yaşadıklarımız başka bir zordu. Kemoterapi süreci… Her seansta onunla birlikte biz de o zehri içimize doldurduk. Ruhumuz da öldü her seansta. Yürümeyecek kadar yorgun düşen vücuduna dolandı kollarımız annemin. Ayaklarımızı, kalbimizi, beynimizi, umutlarımızı sürüye sürüye çıktık her defasında o lanet olası hastaneden. Gizli saklı kirpiklerimizden düşürebildiğimiz tek şey umutlarımızdı. Tutamadığımız annem… Eskisi gibi bakmıyordu gözleri, çok sessizdi, tepkisiz. Annem sanki çoktan gitmişti. Ağladık, ağladık, ağladık.
 
Teşhisten sonraki üç ay içinde annemi kaybettik. Oysa en az iki buçuk yıl daha yaşar demişlerdi doktorlar.
 
Ben kafamın içinde, kalbimde, bütün benliğimde koca bir deprem yaşadım. Yerle bir oldum. Acabalar, vicdan azapları, keşkeler uçuştu yeni dünyamda annemin olmadığı. Hiç kemoterapiye başlamasaydık, o hastaneye götürmeseydik, o doktoru tercih etmeseydik… Keşke daha çok sarılsaydım, öpseydim. Keşke saçlarına doya doya dokunsaydım; dökülmeye başlayan, korka korka taradığımız saçlarına. Ellerine, parmaklarına, gözlerine doya doya baksaydım.
 
Annem yetmedi bu bize, doyamadık sana. Daha kalsaydın yanımızda, bir başımıza bırakmasaydın. Ceylanlar gibi ürkek bakışlı annem, güzel gözlüm. Kibar, nazik, incecik, kırılgan annem…Ruhu asil, duruşu asil, koca gönüllü, cennet kokulu annem…Gitmeseydin bu kadar erken.
Bir yıldız kaydı gecemin aydınlığından, karanlığa karıştım, yol yordam bilmez oldum.
Ağladım, ağladım, ağladım, sustum.
Şimdi gözlerime bir keder karası yerleşti, içlerine güneş dolsa aydınlanmaz.
Ağladım, ağladım, ağladım, sustum.
Açsam pencereyi, çeksem içime dünyayı, hava yok, renk, tat yok; içinde sıcaklığın, kokun, sesin yok annem.
Ağladım, ağladım,sustum.
Mevsimler geçecek, yağmurlar düşecek toprak dolan koynuna, oysa o mis kokulu koynun benimdi annem. İncecik ellerin benimdi, sıcacık bakışın benim.
Ağladım, sustum
Şimdi bir kapı var aramızda gökkuşağı renklerinde. Zamanı geldiğinde o kapıyı ben de açacağım, ellerim gökkuşağı olacak. Yanına geleceğim. Sana doyacağım.
Annem… Sustum.
 
Toplam blog
: 90
: 384
Kayıt tarihi
: 30.01.09
 
 

Adana'da doğdum. Havasının ve insanının sıcaklığı ile ünlü bu kentte çocukluğumu büyüttüm. Üniver..