Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

22 Ağustos '10

 
Kategori
Anneler Günü
 

Annem

Ahh annecim sen kanatsız bir meleksin. İyi ki senin kızınım. Senin genlerini taşımaktan (sağlık genlerini at bir tarafa) çok mutluyum. Senin koynuna yatınca insanda ne dert kalır ne keder. Mis gibi kokan tenini daha kötü kokarken hiç görmedim. Ben hasta olduğum zamanlarda, siz(babamla sen) bize gelince ben hep iyi olurum .Sendeki tılsımı çözemedim. Bioenerjin bana iyi geliyor. Bir sıkıntım veya kafama takılan bir şey olunca seni telefonla arayınca rahatlıyorum. Hatta sen rahatlatıcı bir şeyler söylemesen bile..”Nasıl bir ten kokun var sen gelmesen de eser senden, Nasıl bir ses tonun var masal gibi gelir Lafoneten den “ şarkısını sana armağan ediyorum. Gerçekten sesin telefonda küçük bir kız gibi geliyor. Hele bir de neşeli isen bülbül halt etmiş.

Sanırım babam önce senin sesine aşık olmuş. Sana yazdığı şiir bunun göstergesi;

Bir nişanlım var adı Mürüvvet

Nişanlı değil sanki bir nimet

Ondan ayrı geçen her anım

Vallahi gam keder hep kasvet…

Annem çok güzelmiş. Babamla evlendiklerinde gazete de ayın gelini diye resmi çıkmış.

Maaşallah çok akıllıdır. Benim beceremediğim telefon mesajlarını iki dakika da yazar. İnternet ortamına da dalmak istiyor ama şu anda müsait değil.

Bizim ev alma maceramızın kahramanı annem . Evi alacağız dedi vazgeçmedi ve tüm engellere rağmen evi aldık. Benim o karanlık evde hasta olduğumu düşünüp düşünüp tansiyonunu çıkaran sevgili annem, sonunda beni bir cennete kavuşturdu. Canım benim.

Televizyondaki çok farklı programları izler. Discovery Channel da şu çöllerde falan dolaşıp böcek ve bilumum yenilemeyecek zerzevatı yiyen adamı(Ultimate survival) izler. Bana da anlatır. Şurada yaşamak için şu bitkiyi yemek gerekliymiş, şu iklim şartlarında şöyle yaşanırmış falan gibi ...

Annemin aşçılığı süperdir.Yapmayı deneyip de başaramadığı yemek, tatlı, pasta, kurabiye yoktur. İlaçları çok iyi bilir. Televizyonda sağlık köşelerini izler ve teşhisi konulamayan hastalıkların teşhisini koyar. Benim bir arkadaşım çok hastalandı. Aylarca hastanede yattı teşhis konulamadı. En nihayet bir hastalıkta karar kılıp tedaviye başladılar. Anneme belirtileri anlattığımda "aa o bilmem ne hastalığı demesin mi?" Ve tanı tamamen doğruydu. Ağzım açık bakakaldım. “Olmaz böyle bir şey ya “demişim.

Annecim rüzgara, açıklıklara, yeşilliklere, doğaya bayılır.Ama sağlığı seyahat etmeye müsaade etmediği için bizim terası beğenmekle yetiniyor.

Biz küçükken annem bize güzel süslü elbiseler dikerdi. Hep çok güzel şeyler giyerdik. Ablam çok yaramazdı. Annem ona kırmızı çizgili bir elbise dikmişti ve ablam ilk kez giymişti.. Anneannemlerin Ayvalı daki bağ evinin bahçesinde tornete binerken elbisenin eteği tekerin arasında kalarak yırtılınca annemin çok üzüldüğünü hatırlıyorum. Sonra o yırtığı çok ustaca tamir etmişti.

” Yeryüzünde Bir Melek “adında yazdığı romanını kabul görmemesi üzerine (yani herhalde öyle bir nedenden di tam hatırlayamıyorum) romanı yırttığı zaman çok üzülmüştüm. Bir daha yazma denemesinde bulunmadı. Ama halen çok iyi bir okuyucudur. Sürekli roman okur.

Hayatındaki en sevdiği insanların başında gelen rahmetli anneannemin(nur içinde yatsın) vefatından sonra çok durgunlaşmış ve yıllarca onun resimlerine bakamayıp hakkında konuşamamıştı.

Annecim çok iyi kalplidir. Pencerede oturup muhtaç olduğunu düşündüğü insanları tespit edip, gidip üşenmeden evdeki giysilerden bir şeyler bulup onlara giydirir. Esat ta meczup bir kadıncağız var. Yaz kış demez. Yollarda dolaşıp durur. Bir gün ben Esat Caddesin de yürürken bir baktım annem önümde ama ayakları çıplak bir tuhaf yürüyor. Nasıl yüreğim hop etti anlatamam. Koştum yakınına bir baktım ki annem değil, bu kadınmış. Ama annemin mantosunu giymiş. Sonradan anladım ki annem ona acımış soğukta üşümesin diye mantosunu çıkarıp giydirmiş.” Anne eve nasıl döndün ?sen üşümedin mi?” diye sordum. “Zaten eve yaklaşmıştım koştum geldim “dedi.

Annem gece bekçisi gibidir hiç uyumaz.. Yine soğuk bir kış günü, gece 12 sularında camdan bakarken üstünde paltosu olmayan kağıt toplayıcısı bir çocuk görmüş. Hemen koşup bizim çocukların küçülmüş kabanlarından birini kapıp pencereyi açmış ve 4.kattan aşağı” oğlum” diye seslenmiş. Çocuk korku ile göklere bakıp annemi görmüş. Annem de” tut “deyip kabanı atmış. Sonradan çocuk bu olayı herhalde gökten bir melek bana kaban attı diye düşünmüş olabilir. Öyle ya annem gibi bir başka faniye günümüzde rastlamak çok zor.

Bizler annemin üç kızıyız ama onun sevgisini hak ediyor muyuz ?bilemiyorum. Herkesi ve ilişkileri idare eder kimseyi ihmal etmemeyi ve kimseyi kayırmamayı kimsenin hakkını kimseye geçirmemeyi , kimseyi kırmamayı ve bu arada yalan söylememeyi çok güzel başarır. Onun düşünceliliğinde ve fedakarlığında olamadığımız için acaba bizi affedecek mi?

 
Toplam blog
: 80
: 640
Kayıt tarihi
: 06.07.10
 
 

Fizik Mühendisiyim. Ankara'da oturuyorum.Türkiye' radyoaktif kaynak giriş ve çıkışını takip eden bir..