Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

16 Temmuz '10

 
Kategori
Blog yazarları tartışıyor!
 

Anneyim işte...

Anneyim işte...
 

:)


İnsan, hayatının her döneminde farklı bir kimlik ile kendi benliğini ortaya koymaya çalışır. Aslında tek kimliğe sahip gibi görünsek de zaman zaman kimik kontrolü bir hayatı yaşamak durumunda kalırız. Ne kendimi, ne de sizleri kandırmayacağım. Hayatımın en belirleyici ve önemli kimliği şimdiler de tabiki anne olmak diyorum ve bu noktada bir parantez açıyorum. Neden mi? Çünkü, insan olgunlaştıkça hayattan beklentileri ve yaşama bakışı değişiyor.

Çocuk gözüyle hayata bakarken, bir bakmışsınız ki öğrenci olmuşsunuz.. Öğrenci gözüyle bakarken, birde bakmışsınız ki çeşitli hak ve özgürlükler peşinde yürürken birden hızınızı artırıp, din, mezhep ya da sağ, sol davalarının içinde koşar olmuşuz. Toprakçılık yani memleketçilik oyunu oynayıp, bazende kendi memleketlimizi bile sevmez duruma gelmişiz. Gencecik yaşımızda yaşamın güzelliklerine idrak edemeden siyasi iradenin peşine takılmışız.. Bu iradenin peşinde koşarken de birde bakmışsınız ki ayağımız takılıp düşmüşüz. Tüm bunlardan sonra da aslolanın aslında dostluk ve arkadaşlık olduğunu öğrenmişiz.

Okul hayatımızı tamamlayıp, hayatı idame etmek ve ideallerimizi gerçekleştirebilmek için meslek sahibi oluruz. Hadi bakalım meslek ve kariyer sahibi olduk, birde evlenelim deriz. Yaşama kadın ve erkek gözüyle bakmak isteriz. Hemde bunu yaparken kadın ve erkeğin aslında ömür boyu anlaşamıyacağını bile bile. Kadın evlendikten sonra eşitlik ister, ben de senin gibi çalışıyorum demeye başlar. Erkeğin çıkardığı kirli çorapları kendisinin sepete atmasını ister. Kadın, kariyer de yaparım, anne de olurum derken, evinin kadını veya anne ol diye ısrar eder erkek. Bir de çocuk sahibi olup hayatımız renklensin der. Çünkü, baba olmak ister. Böylelikle artık kadında, erkekde anne ve baba gözüyle bakar olur hayata.

İşte bu noktada, anneneliğin verdiği duygudan, insan oluşuma bir yolculuk başlar benlik yolumda. En belirleyici benliğim olur annelik. Dünyaya bir çocuk getirmenin ne kadar önemli ve zor bir iş olduğunu şimdiler de daha iyi anlıyorum. Oğluma sürekli olarak insan olabilmenin, insanı sevebilmenin önemini anlatırken buluyorum kendimi. Sevgi iksirini aşılarken, oyuncağı olmayan çocuklar için bağışta bulunmasını, yemek yerken beğenip yemediği yemeklerin aslında başka çocukların ne kadar çok ihtiyacı olduğunu, giymediği küçük gelen kıyafetlerin maddi durumu iyi olmayan çocuklarla paylaşması gerektiğini elimden geldiğince öğretmeye çalışırım. Blog yazılarımdan da anlaşıldığım üzere yaşama hep onların, yani çocukların gözüyle bakmaya özen gösteririm. Bir tek kendi çocuğum için değil, tüm çocuklar için aynı sevgi yumağına sahip olduğumu bilirim.

Anneyim işte...Oğlumla büyüyorum ve büyüdükçe onu nasıl daha elverişli bir insan haline getirebilirim diye uğraşıyorum.

Tüm bunları çocuğuma anlatmaya ve öğretmeye çalışırken, insanların doyum noktalarının olmadığını görmek, kıtlık denen şeyin aslında ömür boyu süreceğini bilmek, çok acı verirken biz insanlar her nedense bu kıtlığın içine girmeden de edemeyiz. Sahip olmak veya her şeyden benim de olsun bencilliğinden olsa gerek hep bu isteklerimizin gerçekleşmesini ister dururuz. Varlık, mal, mülk nereye kadar derken, izlediğiniz bir haberdeki acı bir olay veya sokak ortasındaki cansız yatan bir bedeni gördüğünüzde bu mudur bu hayatın sonu diye içinizin sızladığını hissedersiniz.

İnsanoğlu için aslolan iki duygu üzülmek ve mutlu olmak. İşte, hayat sadece bu ikisinden ibarettir. Geriye kalan ise teferruattır. Kin, nefret, kızmak, gülmek bu iki ağacın dallarıdır. Baktığınızda sonuç ya üzüntü ya mutluluktur. Ben tüm bu duyguları yaşarken kimsenin dinine, diline ve ırkına bakmam. Nedense hayatım boyunca, hiç önem vermedim bu duygulara. Sadece saygı gösterdim. Kimsenin benliği beni ilgilendirmedi. İnsanlarla paylaşımda bulunabilmektir benim için önemli olan.

Bu yüzden en belirleyici kimliğim, insan olabilmek ve insanı sevebilmekdir.

Ne demiş değerli yazar Sait Faik; Yalnızlık dünyayı doldurmuş. Sevmek, bir insanı sevmekle başlar her şey...

Yaşanan ve yaşatılan hiçbir şeyin nedensiz olmadığını düşünürüm. Herkesin vardır bir davası. Doğru veya yanlıştır. Tabi ki benimde kendimce bir davam, mezhebim var. Benimde bir siyasi görüşüm var. Kadınlığım da çok önemli benim için ama bütün bunların, benim insani duygularımın önüne geçmesine izin vermem. Hak edene, hakkını vermeye çalışırım elimden geldiğince.

Kardeşin bile kardeşe düşman olduğu bir ülkede yaşarken, kimliğimi açıklıyorum; önce insanım ve şimdilerde beni yaşamda en çok belirgin hale getiren şeyin, oğlum olduğunu düşündüğüm için doğru bir insan yetiştirebilmek adına önce anneyim.

Anneyim işte :)

Sevgilerimle...

 
Toplam blog
: 164
: 4548
Kayıt tarihi
: 26.03.08
 
 

Hayatı sevmek ve düzgün yaşamak isterken bulurum kendimi. Yaşamın bana verdikleriyle yetinmeye çalış..