Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

23 Mart '07

 
Kategori
Sinema
 

Apokalipto - Kıyamet

Apokalipto - Kıyamet
 

Kendimi 300 Spartalı filminin etki alanından kurtarıp, uzun bir süredir beklediğim Apocalypto'nun etki alanına atmak kolay olmadı ama başardım bunu sonunda. Bunda önemli bir etken de bendenizin Aztek-İnka-Maya uygarlıklarına meraklı oluşum şeklinde de açıklanabilir.

Her ne kadar Mayalara Discovery'de, "Benim babam da Mayaca konuşuyordu, ben de ve bu dili çocuklarıma da öğreteceğim" diyen yaşlı bir Maya'yı izledimse de, bunun yanı sıra Mayaların inandıkları Güneş Tanrı'sının doyması için, yüksek bir yapıda, insan kurban edip kalbini çıkardıklarını, sonra da başını ve gövdesini ayrı ayrı o yüksek yapının merdivenlerden aşağı attıklarını biliyordum. Hatta Discovery'da, kurban edilen insan sayısı oldukça fazla olduğundan, bu sayının gerçek olup olamadığına dair tartışmalar da yapılmıştı.

Film bizleri 600 sene öncesine götürüyor. Her ne kadar film oldukça eğlenceli sahnelerle başlıyor olsa da, bu eğlenceli sahnelerin tekrar geri gelemeyeceğini anlıyorsunuz belli bir zaman sonrasında. Çünkü film, belki de - Mayaların gerçek gündelik yaşamlarını- bize olduğu gibi gösterdiğinden olsa gerek, özellikle bayanların ve çocukların görmemesine gerektiğine inandığım kanlı sahnelerle dolu. Bunun yanı sıra kostüm ve makyaj oldukça etkileyici olduğundan daha çok göze hitap inandığım film, bazı sahnelerde Maya olarak gösterilenlerin aslında Aztek olduğu hissini de bende uyandırmıyor değil.

Tutsakların, kurban edilmek için götürüldükleri yolda geçtikleri bir koridorun duvar resimleri, beni acaba bu tutsakların da, o merdivenli yüksek yapıda kurban edilecekleri hissini uyandırıyor ve çok geçmeden o yapı Mel Gibson tarafından izleyiciye sunuluyor. Yüksek yapı üzerinde bulunan "ulu kişi", kurbanların, istediğinde başlayan istediğinde duran salgın bir hastalığın bitmesi için kurban edildiklerini söylediğinde biraz kafam karışıyor. Zira bu hastalık, bizzat kıtaya ayak basan beyaz adam tarafından getirildiğini bildiğimden, beyaz insanın karaya basmadan bunun dile getirilmesini acaba benim bilgi yanlışlığımdan mı yoksa senaryo gereği olduğunu mu kestiremiyorum.

Filmin son bölümlerinde de "koşu sahnelerinin" uzun sürmesi de filmin gerçekçiliğini fena halde baltalıyor. Filmin başında yer alan, W. Durant'a ait, "Büyük bir uygarlık, kendi içerisinden parçalanmadıkça, fethedilemez" sözü ile de sanki Batılılar -deyim yerindeyse- bir anlamda "günah çıkarıyorlar". Film bittikten sonra ise aklıma gelen ilk düşünce ise şu oluyor:

"Mayaların güldüğü birşeye gülmek, güzelmiş" diyorum.

Senaryo gereği olsa bile.

 
Toplam blog
: 112
: 3643
Kayıt tarihi
: 22.07.06
 
 

İstanbul'da doğdum. Metalurji ve Malzeme Mühendisliği mezunuyum. Felsefe, sanat tarihi, müzik özel i..