Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

10 Kasım '13

 
Kategori
Deneme
 

Araf

Araf
 

Bir umuttur yaşamak...


Araftayım... Ne geçebiliyorum çizginin öteki yanına, ne de ait hissediyorum kendimi buraya. Kalabalıklar içinde yanlız , aydınlıklar içinde karanlık , her şey tamamken bastıramadığım o eksiklik hissi... Derin bir iç çekiş ruhumdan yarınlara... Oysa çiçek kokuları burnumda hala , en çok karanfilleri severdim, seviyorum da hala. Aynı renkte gülümsemiyor çiçekler artık , bulutlar masal anlatmıyor mavilerin kucağında...

Ayak sesleri duyuyuyorum, hemşireler sabah nöbetini devretmek için odaları geziyor. Bense yeni uyandım saat yedi buçuk civarı. Dışarıyı izliyorum odamın penceresinden , masmavi bir deniz ; özgürlüğü hatırlatan, ağaçlar ve binalar görüyorum. Keşke genzimi yakan hastane kokusu yerine ,denizin kokusunu hissedebilseydim şimdi. Korku mu var içimde ,heyecan mı , umut mu  yoksa çaresizlik mi ? Bilmiyorum... Bugün ilk kez kemoterapi alacağım, ilginç ama cesur hissediyorum kendimi. Dimdik durasım var hayata karşı, ama onu da pek beceremiyorum. Canım çok acıyor , ağrılar dayanılmaz olmaya başladı ve ben artık sol ayağımın üzerine basamıyorum bile.

Bir üniversite hastanesi , hem de okuduğum okulun,fakülteminde içinde bulunduğu kampüsün hastanesi.Trajik geliyor  kulağa, öyle de... Odam iki kişilik , yanımda bir kadın yatıyor ( şimdi hayatta değil ne yazık ki)  . Burada koridor trafiği yoğun , sürekli hemşireler, doktorlar,asistanlar,hasta bakıcılar koşuşturyorlar.

Pencereden dışarı bakıyorum tekrar , aylardan şubat ama güneş soğuk havanın aksine göz kırpıyor bulutların arkasından.Altında yeniden yürüyebilecek miyim GÖKYÜZÜ?

Nesrin hemşire girdi odaya , sabah tansiyonlarımız ölçmek için. İlk kez kemoterapi alacağım için rahatlattı , moral verdi cesaret verdi bana. Beni seviyor galiba ya da acıyordur belki, bilmiyorum. Sona mı yaklaşıyorum , uzaklaşıyor muyum yoksa sonumdan , belirsiz bir dünya.Bir televizyon var odada , bir de buz dolabı. Kanallara bakıp sıkılıp kapatıyorum televizyonu.

Saat on bire gelirken, tuhf bir makine getirdiler, kemoterapi ilaçlarını ona takarak veriyorlarmış. Hiç görmediğim , bilmediğim cihazlar,insanlar,duygular... Kemoterapi diyorum da aslında bildiğimiz serum işte ancak içine bir kaç ampul ilaç katıyorlar. Ve ilk damla... Serinlik hissediyorum damarlarımda.Ve ilk damla, ikinci damla, üçüncü damla.. Dört saate yakın süreceğini söylüyorlar.Hala bir şey hissetmiyorum.Belki de midem bulanmaz, saçlarım dökülmez hiç.

Bir ay sonra...

Saçlarım kafamda değil avuçlarımda artık...

Ama hala umuttan yaptığım bahçelerimde, çiçek kokularıyla inşa ettiğim  salıncağımda sallanıyorum güzel olacak yarınlarıma...

 
Toplam blog
: 4
: 129
Kayıt tarihi
: 06.01.13
 
 

İngilizce öğretmeni . ..