- Kategori
- Edebiyat
Araf
Doğrular, karşısında, uygun olmayan ama özlemi yürek yakan arzular...
Hayaller, karşısında, fedakarlıklara kurban edilmiş gerçek bir yaşam..
Özlem, karşısında, belki de imkansız olan vuslat..
Sevda, karşısında , soğuk, sıradan sorumluluklar..
Ne çok benziyoruz seninle ey sevda kokan , hasreti yürek yakan , gözleri özlem ile bakan yâr..
İkimizde karşıtlar arasında sıkışmış yorgun yolcu,
İkimiz de hayali lüks gör(ül)en fedakar,
İkimiz de her şeyi ve herkesi gayet iyi anlarken kendimizi anlatamayan acemi,
İkimiz de yürek acısını farklı sorumlulukları sırtlanarak dindirmeye çalışan hamarat,
İkimiz de sorumlulukları için tüm duvarları yıkmaya, tüm engelleri aşmaya gönüllü korkusuz savaşçı,
İkimiz de fedakarlık sözcüğünü feda olmak anlayan yolcu...
İkimiz de öznesi ihmal edilen bir hayatın aktörleri,
İkimiz de arafta kalmış yorgun gönül!
Bir zaman olur beden dar gelir yüreğe,
Oda, ev, gökyüzü dahi boğar insanı.
Derin bir nefes almak, sıkışan yüreğe can vermek,
Üstüne gelen her şeye dur demek,
Yorgunum,
“Çok şey değil ki istediğim” diye bağırmak ister insan.
İşte böyle bir zaman da çıktın karşıma ey güzel yüzlüm, varlığı sayesinde umuda kavuştuğum.
Cennet nedir diye sorulur ve onlarca hayal kurulur ya,
Cennet yanındaki her bir saniyedir, sevda ile bakan gözlerinin içine dalmaktır,
O nice çiçeğin mahrum olduğu mis kokulu boynuna konulan bir busedir,
Cennet sensin senle olan her şey ve her yerdir narçiçeğim.