Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 
 

Prof. Dr. İbrahim Ortaş

http://blog.milliyet.com.tr/ibrahimortas

09 Haziran '10

 
Kategori
Doğal Hayat / Çevre
 

Arazi, zeytin gen ve ilk öğretim- orta öğretim uygulama okulları sorunu

Arazi, Zeytin Gen ve İlk öğretim-Orta Öğretim Uygulama Okulları Sorunu
Prof. Dr. İbrahim Ortaş, Çukurova Üniversitesi, İortas@cu.edu.tr

Üniversite Arazisi Üzerinde Yapılmak İstenen Okul Çukurova Üniversitesine Eğitim Labaratuvarı Olarak Devredilmeli

Uzun zamandır kamuoyunun bilgisi dahilinde olduğu üzere zilliyeti üniversiteye ait bir kısım araziler üstünde tapusu farklı kamu kuruluşlarına verilerek hastane ve okul gibi hiç birimizin karşı çıkamayacağı kamu hizmeti veren yatırımlar yapılmak istenmektedir.

Başından beri bir toprak bilimcisi olarak insanlığın ortak malı olan ve insanlığın karnının doyurulduğu toprakların amacı dışında kullanılmasını insanlığın geleceği açısından sakıncalı gördüğümü her platformda dile getirdim ve bundan sonrada eğitimim ve bilimsel sorumluluğum gereğince dile getireceğim.

Söz konusu araziler üzerinde yapılması önerilen hastane ve okul için uygun yerin bulunacağı, ancak sorunun Adana kentinin plansız ve çarpık gelişmesi olduğunu belirttik. Bu bağlamda Üniversite Hukuk Müşavirliği'nin ATO Anadolu Lisesinin yeri ve TOKİ Hastanesi için açtığı davaları kazanmış ancak takdir edileceği gibi davalar kazanılana kadar inşaatlar başlamış ve sonunda hepimizin vergileri olan kamu kaynakları çöpe atılmasın diye söylenecek söz kalmamış oluyor.

Arazinin Tapusu Değil Kullanımı ve İnsanlığa Yararı Önemlidir
En son da 384 çeşitlik zeytin gen bahçesinin olduğu alanın tapusunun İl Özel İdaresinde olduğu gerekçesi ile ilgili alana eğitim kurumu kurulmak istenmekte ve üniversitenin söz konusu alanı boşaltması istenmektedir. Daha önce de belirttiğimiz gibi tarım topraklarının bir cm'si milyonlarca yılda oluşmakta ve varlığı bitkilerin gelişmesi için oluşmuştur. Tapu kullanım hakkını verir ancak onun amacı dışında kullanımını içermez. En azından toprak biliminde çalışan sorumlu kişiler olarak bunu kabul etmemiz beklenmemelidir.

TOKİ Hastanesi Üniversiteye Devredilmesi Yararlı Olur

Söz konusu alanın eğitim tesisleri için açılacağı belirtilerek işlem yapılması önerilmektedir. Daha öncede TOKİ hastanesinin davası da mahkeme yolu ile kazanıldı ve kamu kaynağı dikkate alınarak yıkımı yerine amaca uygun kullanımı için Üniversiteye verilmesini önerdik. Ki ben de iki yıl önce rektörlük seçimleri sırasında üniversitede sıkışan trafiğin rahatlatılması için ilgili hastanenin poliklinik ve kısa süreli yatılı hastalara hizmet etmek üzere üniversiteye devrini dile getirmiştim. Üniversitemiz sınırları içinde olan bu hastanenin üniversite bağlanması konusunda ısrarcı olmalıyız. Üniversitenin artık taşınamaz durumdaki günlük hasta trafiği en azından aşağıda kentin yanı başında karşılanmış olabilir. Veya gelişen özel tıp alanlarından birsinin hastanesi olarak hizmet verebilir.

Önerilen Eğitim Tesisleri Çukurova Üniversitesi İle Birlikte Planlanmalı ve Eğitim Labaratuvar Olmalıdır

Aynı durum yapılması düşünülen okul için de önerilebilir. Madem zilliyeti üniversitede olan kamu alanlarına okul yaptırılacak o zaman tarım için önemi düşük olan ATO Lisesinin yanı başındaki Oto Pazar yeri veya okulun arkasındaki çakıl alınan ve şekli bozulan alanlar okul için önerilebilir (Bu arada üniversitenin giriş kapısına her Pazar günü oto pazarının yapılan merkezi sınavlar için ciddi sorun oluşturduğunu da belirtelim. Mümkünse bu tür alanlar kentin dışına çıkarılmalıdır).

Açılacak okul da Üniversitemizin Eğitim Fakültesinin uygulama okulu ve laboratuarı gibi görev üstelenebilir. Bu konuda Eğitim Fakültesi öğretim üyesi Prof. Dr. Adnan Gümüş'ün internet ortamında bir önerisi olmuştu.
Prof. Gümüş, "Zeytin Geni Koruyabilir, Aynı Zamanda Üniversitemize İlköğretim ve Ortaöğretim Uygulama Okulları Kazandırabiliriz" diyor. Yapılacak okul konusunda üniversite ile İl Milli Eğitimin yapacakları bir protokol ile Eğitim Fakültesinin uygulama alanı olarak kentimize büyük hizmet verebilir.
Öneri son derece makul ve tartışmaya değer. Bu konuda zaman zaman konuştuğumuz İl Meclis üyeleri ve kentin yetkilileri böyle önerilerin tartışılabileceğini ve savunulabileceğini belirtiyorlar. Her şeye rağmen Adana halkı, yerel düzeydeki duyarlı yetkililer üniversite arazileri konusundaki kaygılarımızı anladıklarını ve üniversiteye sahip çıkılması gerektiğini belirtiyorlar.
Bu konuda daha önce yazdığım ve Eğitim Fakültesi Dekanı ve ilgili arkadaşlara ilettiğim aşağıdaki yazımda belirttiğim gibi bölgenin temel taşlarından biri olan üniversitemiz Eğitim Fakültesi nitelikli öğretmen yetiştirmek için böyle bir okula ihtiyaç duymaktadır. Aynı zamanda böyle bir uygulama okul göç, yoksulluk, engelliler, üstün zekâlılar gibi kentimizin farklı eğitim ihtiyaçları ve kalitesinin yükseltilmesine katkıda bulunur.

Bu bağlamda Sayın Gümüş'ün de önerdiği gibi

* Yerleşke içinde yeni kreş olanakları yaratılması;
* Mevcut kreşin okul öncesi eğitimi verecek şekilde geliştirilmesi;
* İLKÖĞRETİM ve
* ORTAÖĞRETİM UYGULAMA OKULLARININ açılması yönünde üniversite
çalışanlarımızın da talebi bulunmaktadır.

Anaokulundan Liseye Bütüncül bir Eğitim Modeli Oluşturulmalıdır

Bu bağlamda madem böyle bir talep ve fırsat var, bunun doğru değerlendirilmesi gerekir diye düşünülmelidir.

ÖNERİ: Milli Eğitim Bakanlığı ile Eğitim Fakültesi arasında yapılacak bir
anlaşma ile kamu kurumu niteliğinde

* ÜNİVERSİTE İLKÖĞRETİM UYGULAMA OKULU VE ORTAÖĞRETİM UYGULAMA OKULU (LİSE) AÇILMASI için girişimde bulunulması;
* Bu okulların Eğitim Fakültemizin uygulama laboratuvarı niteliğinde, ekolojik bakış açısına sahip, kentin yoksul kesimleri ile üniversitemizin kültürel olarak zengin çocuklarının kaynaştırılmasına ve yeni eğitim modellerinin geliştirilmesine yönelik deneme okulu özelliğinde olması;

Üniversite Kent Yönetimi Birlikte Çalışmalıdır

Tabii nihai karar Ziraat Fakültesi, Üniversite Senatosu ve Üniversite üst yönetiminin vereceği bir karar. Benim önerim arazinin doğru planlanması, amaç dışı kullanımın önüne geçmek ve ilgili tesislerin de toplum sağlığı ve eğitimi için amaca uygun ve etkin kullanılmış olması yönünde çaba göstermektir.

Çukurova Üniversitesi Rektörlük üst yönetimi, Ziraat Fakültesi ve Eğitim Fakültesi ve ilgili birimlerinden oluşacak bir komisyon gerek yer, gerekse eğitim yapısının niteliği konusunda bilimsel ölçüler içinde yapacağı bir hazırlık ile konuyu kent yönetimine götürebilir. Eminim ki böyle bir öneri hem il yöneticileri hem de Adana kamuoyundan büyük destek görecektir.

Üniversite arazileri konusunda hem birinci elden ne istediğimiz hem de üniversitenin misyonu gereği bölgeye verdiği hizmetlerin kalitesi için TOKİ hastanesinin üniversite hastanesine bağlanması, yapılacak okulun da çok yönlü ve fonksiyonel model olarak üniversite ile birlikte amaca uygun olarak eğim yapması kamuoyuna iletilebilir.

**
Not: Aşağıda 2002 yılında yazdığım ancak paylaşılmayan bir yazımı, ilgi duyanların bilgisine sunarım.

Çukurova Üniversitesinde İlköğretim Okulu Talebi

Adana'da 2002 yılında gözüme Ankara merkezli bir özel vakıf üniversitesi olan Başkent Üniversitesi Okulları tabelası ilişti. Aklıma gelen ilk soru, eğer Başkent Üniversitesi Adana'ya ilköğretim ve ortaöğretim okulu kurabiliyorsa, neden Çukurova Üniversitesi gibi yerleşik bir üniversite kendi Eğitim Fakültesine de laboratuvar teşkil edecek bir okul kuramıyor? Bilindiği gibi başta ODTÜ, Bilkent ve diğer nitelikli üniversiteler kendi temel ilköğretim okullarını kurdular.
Bunların bir kısmı özel-paralı kolej niteliğinde. Bizim kuracağımız kamu okulu niteliğinde özellikle yoksun kesimlerle üniversitemiz mensuplarımızın çocuklarını buluşturabilecek nitelikte olursa, daha da uygun olur.

Tabii üniversitelerin kendi ilköğretim okullarını açma isteklerinin bir geçmişi var ve maddi ve manevi temellindeki sorunlar son derece haklı. Uzun zamandır bazı duyarlı üniversite öğretim üyeleri liseden üniversiteye gelen öğrencilerin performansından memnun değiller ve bu konu da sık sık konuşulmaktadır.
Yeni öğretim döneminin yaklaşması ile birlikte bir taraftan yeni YÖK yasası, diğer taraftan ilk ve ortaöğretim okullarına alınacak öğrencilerin sorunları, paralı eğitim, devlet okulları ve özel okullar sıkça tartışılır duruma geldi. Yaklaşık 18 milyon öğrencisi olan genç bir nüfuslu ülkemiz maalesef geldiği noktada eğitim ve öğretimini devlet eli ile yürütmekte zorlanmaktadır. Milli Eğitim Bakanlığına bağlı devlet okullarının şimdiki hali gerçekten içler acısıdır. Okulların hemen hemen tamamında yakınında gri bir renk tonu içerisinde insanın içini karartan bir yapı hakim. Okulun bahçesinde çoğu yerde yeşillik adına bir tek bitki yok. Müdürün odasının dışında okul koridorlarında bir tek salon bitkisi bulamazsınız. Okulların tuvaletleri ve hijyenik koşullar son derece kötü. Kışın ısıtma başlı başına bir sorun. Milli Eğitim Bakanı da kabul ediyor, bazı okulların suları akmıyor, temizlik yapacak eleman bulamamaktan yakınmaktadırlar. Öğrencilerin sosyal ve bedensel açıdan geliştirecek hiç bir fiziki durum yok. O
Üniversite öğretim üyeleri olarak çoğumuzun temel görüşü; Milli Eğitim okullarında ve özel okullardan gelen öğrencilerin yeterince tam bilgilerle donatılmamış, çağın gereklerini ve değişimlerini kavramakta yetersiz, hobileri olmayan, geleceğini nasıl belirlemek istediği konusunda yetersiz olan, yabancı dil eksikliği ve kendini ifade etme yetersizliği olan kişiler olduğu yönündedir. Tabii yapılan yanlışlardan biri de, sorunun doğrudan öğrenciye yüklenmesi ve sorumlu kişi olarak yalnızca öğrencinin algılanmasıdır. Olayın bilincinde olanlar sorunun bir sistem sorunu olduğunu söylemekte ve çözüm yolları da önerebilmektedirler. Belki de üniversitelerin bu bağlamda her yıl Milli Eğitim Bakanlığına gelen öğrencilerin performansları ile ilgili bilgi sunması gerekir.

Burada sorulan soru üniversite seçme sınavı üniversitelerin aradığı öğrenci tipini seçebiliyor mu? Bugün bu sorunun cevabı net değil, peki Mili Eğitim Okulları üniversitelerin aradığı küreselleşen dünya ölçeğinde yabancı dil bilen, kendini ifade edebilen, yaratıcılığı kazanmış, kendini yönetebilen ve güzel sanatlar konusunda gelişkin bir bilgisi olan insan tipini eğitebiliyor mu? Cevap hayır. Peki, bu ülkenin gelecekte kendi yetişmiş insan kaynaklarını temelden ele alarak irdelersek nerde bulacak bilim adamını, politikacısını ve yöneticilerini? Bu soruların da cevabı şimdilik açık değil. İyi eğitilmiş bilinçli, durumu iyi olan aileler özel dershane ve özel ders aldırtarak çocuklarının yabancı dille eğitim yapan Anadolu liseleri, Fen liselerini kazanmasını sağlayabilmekte, durumu iyi olan ve sınavı kazanamayanlar ise özel okullara göndererek üniversite kapısının aralanmasına çalışmaktadırlar. Diğerleri ise bir çok yönü ile sorunlu devlet okullarına gönderilerek kaderine razı olmaya zorlanmaktadır.
Devlet üniversitelerinin içinden geçtiği sıkıntılı durum ortada. Bunca zorluğa rağmen, bazı üniversitelerin ilkelilik gösterip batılı anlamda eğitim vermesi takdire şayandır. Büyük sermaye grupları Koç, Sabancı, Kadir Has ve diğerleri kendi özel okullarını kurarak istedikleri adam tipini yetiştirmeyi hedeflemektedirler. Geride kalanların durumu ise ortada. Öğrenci, veli ve eğitmen ne yapacağını bilmiyor. Ciddi boyutlarda bir işsiz ve bunalıma sürüklenen gençlik ordusu.

Tabii sorun insan kaynakları sorunu olup, yukarıda sayılan nitelikte özelliklere sahip başarılı öğrencilerin üniversitelere gelmesi doğaldır. Bu bağlamda üniversitelerin kendi arka bahçesinde üniversite eğitimi alacak şekilde müspet bilimler ile donatılmış öğrenci yetiştirme istemeleri üniversiteleri kendi temel ilköğretim okullarını kurma isteklerini doğurmuştur. Amaçları da yaratıcı, lider, girişimci, kendine güveni olan ve kendini yönetebilen öğrenci sağlamaktır. Bunun için insan kaynakları konusunda olası temel konuların başında 1. Sorumluluk sahibi ve sağlıklı kararlar verebilen kişiler yetiştirmek, 2. iyi yabancı dil bilgisi, 3. Teknoloji kullanımına hazır olmak, 4. Güzel sanatlar özellikle de müzik ve resim, iş eğitimi konusunda eğitime önem verilmektedir. Belki bu anlamda üniversitelerin Eğitim Fakültelerinde laboratuvar ortamı teşkil edecek okulların kurulması bir model olabilir. Bu bağlamda her zaman varlığı ile iftihar ettiğimiz Çukurova üniversitesinde kurumsal bazda modern bir ilköğretim okulu
Çukurova Üniversitesi gibi yerleşkesi uygun olan geniş bir alanda Köy Enstitüleri Modeli yapılanma ile doğa ile baş-başa, topraktan yeşeren bir fidan gibi gelişen geleceğin beyinlerini görmek, herhalde başta yöneticiler olmak üzere her üniversiteliye büyük keyif ve mutluluk verecektir. Eğitim Fakültesinin gözetiminde gelişecek bu okul modeli ileride Milli Eğitime örnek teşkil edebilir.
Görüşlerine başvurduğum ve geçmişte bu faaliyetlerin içinde olan hocalarımın değerli katkıları ve desteklerine umarım sizler de katılırsınız.
Selam ve saygılarımla.

9 Haziran 2010, Çarşamba, Adana

 
Toplam blog
: 190
: 1163
Kayıt tarihi
: 21.06.07
 
 

1985 yılında Çukurova Üniversitesi, Ziraat Fakültesi’nde mezun oldum. 1986 yılında Şanlıurfa Köy Hiz..