- Kategori
- Şiir
Ardışık

Ardışık düzende olmaktan rahatsız birkaç sayı kaldı…
Tek bir cümlem var bütün yaşanan geçmiş gelecek her şeyi yutacak bir dinozor gibi büyüttüğüm…
Soyunu tükettiğim kelimeler için bir iskelet müzesi olmayı ben seçtim evet.
Dünya her mitoz bölünüşünde kelimeleri ateşte yaktım ve küllerini denize…
Ağladım…
İçimdeki çıkmaz sokaklar, dar geçitler, savaş görmüş şehirler boyu ağladım…
Bir tanrı gibi yaşama hakkını aldığım mazluma uzun bir dua okudum, atıp kırdım duayı.
Beni terk eden huzurun bende barınamaması bu yüzden…
Ardışık iki nota kadar güzeldi yeni bir gün…
Bugün denize okyanus olma özgürlüğü tanıdım, -yeni bir gündü ve olağandı her şey.-
Bir fotoğrafa rüzgârı, nemi ve dokuyu verdim armağan, düştü, döküldü kağıttan…
Serildim toprağa yeşiline ve kahvesine…
Ve ona yürümeyi öğrettim, sonra…
Ağladım…
İçimde birikmiş boşluk, duyarsız bir kız çocuğu ve bencil bir parçam için ağladım.
Akıntıya kapılıp boğulsunlar istedim evet.
Bir seri katil de diyebilirdiniz bana şayet parmak izim kodlanmış olsaydı parmaklarıma…
Ardışık iki cadde gibi katsayısı yüksekti kesişmemizin.
Çünkü yeni bir gündü ve olağandı her şey.
Ölüm taşımak ucuz bir sanattan ibaret ruh avıydı.
Binlerce tanrı ve Azrailleri dolanırken saçarak siyahı…
Unuttuğumuz tanrı tekti. Tekildi.
Kimliğini açıklamayacak kadar asil! Bekliyordu…