- Kategori
- Güncel
Arif Sağ ve sol dili yenilemek!

Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu Trabzon Şubeler Platformu, geçtiğimiz Cuma günü Park Restaurant’ta harika bir dayanışma gecesi düzenledi.
15 yıl kadar önce ilk kez düzenlenen dayanışma gecesi aklıma gelince, biraz burukluk yaşamadım değil.
KESK’li memurlar uzun mücadeleler sonucu kurdukları kamu sendikaları için devletin baskısı, yargılamalar, polisin copu ve biber gazı arasında gidip gelmişti.
Hiçbir baskı onları yıldıramamıştı.
Yorgun ancak onurlu, dik başlı KESK’li kamu emekçilerinin bükülmez iradesi o ilk dayanışma gecesine damgasını vurmuştu.
Son dayanışma yemeğinde artık yaşlanma denilen o dönüşü olmayan yola girildiği fark edilebiliyordu.
Önceki yemeklere eşleriyle gelen üyeler, şimdi kızları ya da oğullarıyla masaları dolduruyordu.
Devlet kadroları memur almadığından ya da sözleşmeli olarak aldığı az sayıdaki memur da korkusundan hükümet yanlısı sendikalara girmek zorunda kaldığından, KESK’e bağlı sendikaların genç üyeleri azınlıkta kalmıştı.
Ama yine de 400’ü aşkın kamu emekçisinin son derece nezih bir görüntüsü vardı.
Eğlenceye ve sendikal söylemlere fazla yer ayrılmadı gecede.
Belki de dayanışma gecesini anlamlı kılmak üzere İstanbul’dan gelen bağlamanın ve gönüllerin ustası Arif Sağ’ın varlığı etkiledi insanları.
Yaşamını türkülere ve Anadolu halkının özgürlük ve demokrasi mücadelesine adamış bu büyük ozanı dinlemek eğlenceye tercih edilmiş olmalı.
Arif Sağ bütün içtenliği ve sevgi dolu sözcükleriyle seslendi KESK üyelerine.
“Sizleri iyi, çok iyi tanıyorum, seviyorum” dedi, KESK’in ülke çapındaki eylem ve etkinliklerini yakından izleyen biri olarak.
Önemli bir uyarıda bulunmadan da edemedi:
“Dostlar, 50–60 yıllık söylemimizi değiştirmemiz, kendimizi ve dilimizi yenilememiz lazım” dedi.
Sol, sosyalist, devrimci, demokrat kesimin değişen dünyaya, değişen insana rağmen tutucu bir şekilde tekrarlar içine düşmesinin, halkla bağ kuramamasının şifresini söyledi aslında.
Gerçektende Avrupa’da da bizde de sol içine kapanmış, mücadelesine soyunduğu emekçi kesimlerle temas kuramaz, onlarla anlaşamaz olmuştu.
Ama “kendini yenilemek”, “yeni söylem ve programlar üretmek” öyle pek kolay değil.
Medyanın olanaklarını kullanarak estirdiği büyük kasırgayla kavram ve değerleri aşındıran emperyalist ülkelere ve onların düşünce kuruluşlarına karşı durmak o kadar zor ki.
Emperyalistler ve sömürücüler meşruluklarını kabul ettirmek için son derece ahlaksız bir yollar izliyorlar.
Bu ahlaksız yöntemler aynı zaman da, solun yıllarca sahip olduğu emek ve demokrasi mücadelesini hâkim kılmak adına kullandığı bağımsızlık, özgürlük, sosyal adalet, eşitlik, yurttaşlık, emeğin yüceliği, sömürü gibi kavramları yozlaştırıyor.
ABD ve AB kaynaklı “neo-liberal” söylemler, son yıllarda bu amacı gerçekleştirmek için tepe tepe kullanılıyor.
Bu saldırı dalgasına direnemeyen, karşı atak geliştiremeyen sol ve sosyalist çevreler için “kabuğuna çekilmek”, “mevcudu korumak” tek çıkar yol kalıyor.
İşte bu da şekillendirilen, beyni yıkanan, günlük tüketimle yaşatılan yeni insana ulaşmayı, onunla iletişim kurmayı güçleştiriyor.
Aslına bakarsanız, insanın eskimiş de olsa sol değerlere bağlı kalması tamamen yok olmasından iyidir.
Almanya’daki Türklerin erimemek, asimile olmamak adına farkında olmadan başvurdukları yöntem neydi biliyor musunuz?
Sınırlı derecede Almanca öğrenmek, kendi dini ve milli değerlerine aşırı derecede bağlanmak.
Arada kızsak da eleştirsek de, bunun işe yaradığı açık bir gerçek.
KESK Trabzon Şubeler Platformu’nun dayanışma gecesinde, Arif Sağ türkülerini söylerken, yeni dile ihtiyaç var derken, ben de gece boyu bunları düşündüm.
Kamu emekçileri memurlar için yaşlansa da yorulsa da KESK’in dışında muhalefetin ve hak almanın başka bir adresi yok be kardeşim!