Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

18 Ocak '09

 
Kategori
Mizah
 

Arkanız var mı arkanız?

Arkanız var mı arkanız?
 

Vayyy! Yalakalık haaa?


Önce bir fıkra efendim:

Almanya’da çalışan bir Türk işçisi ölür. Hesap günü gelince sorgu meleğinin karşısına çıkarırlar. Melek defteri karıştırır ve “ Yemediğin halt kalmamış, cehenneme gidiyorsun” der.

Gurbetçi Türk çok şaşırır.

“Olamaz” der. “Ben çok iyi bir insandım. Kimseye kötülük etmediğim gibi, sayısız iyiliklerim de oldu. Ülkeme döviz gönderdim. Vatanımdaki doğal afetlerde başlatılan yardım kampanyalarına katılıp, bağışlarda bulundum…”

Meleğe yalvarır da yalvarır. Sonunda melek dayanamaz ve “Bir yanlışlık mı yapıyorum acaba?” diyerek defteri bir daha karıştırır ve Türk’e döner:

“Sana bir iyilik yapacağım. Görüyorum ki Almanya’da çalışmışsın. Yarı Alman sayılırsın. Sana bir seçenek sunuyorum. İstersen Türk, istersen Alman cehennemine gidebilirsin.”

Türk, ikisinin arasındaki farkı sorar.

Melek anlatır:

“Türk cehenneminde her gün bir büyük kova mok yiyeceksin, Alman cehenneminde ise her gün küçük bir kova mok yeme mecburiyetin var.”

Gurbetçi Türk hemen “Türk cehennemini istiyorum” der.

Türk’ün arkasında sıralarının gelmesini bekleyen diğer cehennemlikler şaşırırlar. “Sen deli misin?” diye sorarlar. “Küçük kova yemek varken niye büyüğünü seçtin?”

Türk, kendinden emin yanıtlar:

“Alman cehennemine gitsen, her gün o moku tam saatinde sana yedirirler! Türk cehennemi öyle mi ya? Bir gün moku bulurlar kovayı bulamazlar, Diğer gün kovayı bulurlar moku bulamazlar. İkisini bir araya getirseler taşıtacak adam bulamazlar. Tut ki hepsini buldular; üç kuruş rüşvet verdin mi senin mokunu da başkasına yedirirler.”

Yaaa, işte böyle efendim. Güzel ülkeme ne zaman gitsem “Paran olmuş neye yarar, arkan olacak arkan” söylemleri kulağıma çalınır. Kabul etmek gerekir ki, torpili olanın sırtı yere değmiyor bizim ülkemizde. Fıkra deyip geçmemek lazım tabii.

Özellikle de atamalarda, tayin ve terfilerde sözü geçen “Dayılar” çok etkili. Sesiniz karga gibi çıksa da bir anda “pop” veya “dizi” yıldızı olmanız işten bile değil. Yeter ki arkanızı dayayın, sağlam bir yere. Yetenek, kifayet ikinci planda kalır. Adamını bulan arabasını dağdan aşırır.

Torpilli olmak veya torpil yaparak kollamak iyidir elbette ama kantarın topuzunu da kaçırmamak gerekir tabii. “Parmak gözüne gözüne” olunca işin tadı kaçar. Hem “arka” çıkan zor durumda kalır, hem de “arka” çıkılan. Silah ters teper yani! İşte Fatih Terim’in koruyup kolladığı Emre’nin hali ve işte gökten zembille “köşe yazarı” diye inen “Oray Eğin”.

Mesela çarşımızda bu tür torpiller söz konusu bile olamaz, öyle değil mi?

Yazı uğraşına gönül verenlerin dünyasında “torpil” pek geçerli değildir. Sırıtır zira! Hemen fark edilir. Herkes “kovasına” razı olmalıdır, diyorum ben.

Siz ne düşünürsünüz bilemem tabii.

Güzel pazarlar efendim.

Not: İster misiniz editör seçkilerinde çıksın bu yazım? Olur mu olur valla!

 
Toplam blog
: 312
: 1658
Kayıt tarihi
: 10.02.07
 
 

Önceleri konuşurdu insanlar, "yazmak", sonraların işi... Duygu ve düşüncelerimizin yanı sıra gözl..