Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

01 Haziran '08

 
Kategori
Kültür - Sanat
 

Artan pilav

Artan pilav
 

At, sadece at...


''Cihan alt üst olurken, seyre baktın, öyle durdun da,

Bugün bir serseri, bir derbedersin kendi yurdunda!'' (Mehmet Akif)

****

Şucusu-bucusu herkesin dertlisi olduğu şu insan meselesini kuru kuru yazmak pek yenir yutulur yemek değil.

Ayrıca sessiz, renksiz, duygusuz yazıya mana giydirmek de maharet işi.

Bilgi de lazım.

E artık saçıp döktüğümüz mirasımıza duyduğumuz özlemi küfürlerle ifade etmek de moda oldu.

Biz şimdi başka bir şey yapalım, size Yahya Baba’dan bahsedelim.

Bakınız, kabın ağzını azıcık açacağız ve bir yerlerde kimler nasıl nasırlarına basılmış gibi feveran edecekler!

****

Yahya baba, II. Bâyezîd Hân zamanında, Edirne Bâyezid Külliyesi'nin aşçılarından biridir..

Arkadaşları hoşaf, kebap sebze, bakliyat pişirir. Ama onun ihtisası pilavdır.

Mübârek, işe girişti mi, ibadet ettiğini sanırsınız.

Pirinçleri salavat getire getire ayıklar, yağını tekbirlerle eritir.

Tuzunu Besmele ile, suyunu Fatihalarla salar.

Zaman zaman gözünü yumar, enbiyayı, evliyayı aracı yapar, Allah'tan bereket arzular.

Onun pilavı herkese yeter, hatta artar.

Ancak o tek pirinç tanesine bile kıyamaz; artanı Tuna nehrine atar.

Balıklar onun geleceği saati bilir, köprü başında toplanırlar.

Kilerci, bakar pilav artıyor; pirinci aşçıya az vermeye başlar.

Ama Yahya Baba bir kere bile "Bu prinç yeter mi?" demez. Kilerci şaşkındır. Her gün pirinç miktarını biraz daha kısar ama pilav azalmaz, aksine çoğalır.

Yine herkes doyar, Tuna'nın balıkları bile nasibini alırlar.

Kilerci, bunu izah edecek tek kelime bilir:

"Bu bir keramet!"

Çok dener ve emin olunca Pâdişaha çıkar.

"Bu Yahya Baba boş değil sultanım der, halbuki biz ona amele muamelesi yapıyoruz."

Bâyeziîd-i Velî gönül ehlidir ve aşçı ile tanışmak ister.

Kilerci ile bir plan yaparlar.

O gün Yahya Baba'ya çok az, hatta gülünç denilecek kadar az pirinç verilir.

O her zamanki gibi okur, âlemlerin Rabbi'nden Halil İbrahim bereketi diler.

Pilavı çok lezzetli olur, üstelik kazanlara sığmaz.

Yahya Baba artanları yine yüklenir, Tuna'nın yolunu tutar.

Tam kepçeyi daldırıp balıklara atarken Padişah ortaya çıkar.

"Ne oluyor bre” der. “Yoksa devlet malını israf mı edersin?"

Yahya Baba tutulur kalır.

Ancak balıklar kafalarını sudan çıkarıp; "Ayıp olmuyor mu sultanım derler. Koca devletin artığını bize çok mu görüyorsun?"

Yahya Baba öylesine mahçup olur ki, anlatılamaz.

Utancından secdeye kapanır, Allah'a sığınır.

Bâyezîd-i Velî onun kalkmasını bekler, ama geçmiş ola....

Mübarek çoktan rûhunu teslim edip kavuşmuştur Rahmet-i Rahmana…


İşte böyle. Ağlayanlar bilirler de, kim onlar… Selam ederim!

 
Toplam blog
: 84
: 1808
Kayıt tarihi
: 28.04.08
 
 

Elektrik mühendisi, "öğretimci", 2 çocuk babası, aslen Kuzey Kafkasyalı, Türk ve Türk'e dair olan..