Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

08 Temmuz '09

 
Kategori
Öykü
 

Artık fark etmez - 16. bölüm

Artık fark etmez - 16. bölüm
 

"RESİM:ALINTI"


Zeytinlikler, asmalar, şeftali ağaçları arasından kıvrıla kıvrıla Mudanya’ya süzülüyordu Kenan’in kiraladığı araba. Mudanya Mütarekesinin imzalandığı evin önünde durdu.

“Tam karşı köşesindeki pembe boyalı ev.” demişti Nisan.

Tam karşısında duruyordu ev. Az sonra Nisan’ın o güzel yüzüne kavuşacak, baldan tatlı sesini işitebilecekti. Bu düşünce yüreğinin atışlarının hızlanmasına neden oldu. Karnının içinde binlerce kelebeğin uçuştuğu hissi uyandı bedeninde. Derin derin soludu. Ve gaza bastı.

Fulya rüzgârgülünün karşısında diz çökmüş hızla dönünce beliren renkleri tek tek yakalamaya çalışıyordu. Bahçe kapısında bir süre seyretti Kenan küçük kızı.

“Sen bizim kızımız olabilirdin Fulya. Eğer ben… Duygularımı vaktinde annene söyleyebilseydim ama çok geç kalmıştım. Baban çoktan kalbini çalmıştı ve bana da susmaktan başka yol kalmamıştı.”diye düşünürken balkondan beklediği misafirin geldiğini gören Nisan seslenerek el salladı. Yüzünde güller açtı Kenan’ın başını sesin geldiği yöne çevirdiğinde.

“Hoş geldin Kenan. Hemen geliyorum aşağıya.”

Doğru aynanın karşısına koştu Nisan. Saçını düzeltti. Boynundaki önlüğü çıkardı. Yanaklarını çimdikledi pembe görünsünler diye.

“Aaa… Kenan Amcam gelmiş.” diyerek kalkmıştı bile Fulya ayağa ve koşarak sarılmıştı. Eğilip kucağına almış ve bir öpücük kondurmuştu küçük kızın yağına.

“Nasılsın bakalım Fulya?”

“Çok iyiyim.”

“Günleriniz nasıl geçiyor?”

“Bahçede oynuyorum. Bak rüzgârgülüne. Ne güzel renkleri değil mi? Onu seyrediyorum.”

“Renkleri seviyorsun anlaşılan.”

“Evet. Hem de çok.”

“O zaman senin için getirdiğim hediyeyi de seveceksin.”

“Bana hediye mi getirdin Kenan Amca? Ama nereden biliyorsun bugün doğum günüm olduğunu?”

“Kuşlar söyledi.”

“Hangi kuşlar?”

“Ah Fulya… Esir mi aldı seni? Yorgundur Kenan Amcan. İn artık aşağıya.”

Özlemini çektiği sese doğru döndü Kenan.

“Bıcır bıcır hiç lafı bitmez Fulya’nın.

“Şikâyetim yok. İyi anlaşıyoruz biz.” derken küçük kızı yere bıraktı yavaşça.

“Geleceğini duyduğundan beri havalara uçuyor. Saat başı sordu Kenan Amcam ne zaman gelecek diye?”

“Ya sen Nisan sen de kızın gibi dört gözle bekledin mi gelişimi?” diye düşünmeden edemedi Kenan.

“Anne bak Kenan Amcam bana hediye getirmiş doğum günüm için.”

“Zahmet etmişsin.” diyerek kızına döndü.

“Teşekkür ettin mi peki?”

Kız annesini duymamış paketi açmaya çalışıyordu.

“Bu arada Mudanya’ya hoş geldin Kenan.” diyerek elini uzattı Nisan. Kendine uzanan eli tutup, sıkarken kalbinin atışlarının duyulmamasını diledi Kenan. Beklemediği bir davranış daha geldi peşi sıra. Yanaklarına konan “hoş geldin” öpücüğü çiçek gibi açtı yanaklarında. Bu sıcacık karşılama fazlasıyla ıstı içini.

“Aaaa… Bu ne?” dedi Fulya elindeki silindir şeklindeki şeyi evirip çevirirken.

Kızın göz hizasını yakalamak için yanına çömeldi Kenan.

“Bu bir kaleydoskop prenses.”

“Ya… Ne demek kaley… Neydi?”

“Yani bu bir çiçek dürbünü. Bak, önce gözünü bu deliğe yerleştireceksin. Sonra da tam ortasından çevireceksin.” Derken döndürüyordu aleti.

“Çok güzel… Anne çok güzel… Gel sende bak…”

……………………

Saatlerdir oğlunun başucunda oturuyordu Afife. Oğlunun şekil değiştirmiş vücudu içini titretiyordu. Benzi sararmıştı. Eskilerin eceli gelen hastaya ya sararıp gel, ya kuruyup gel dediğini hatırlayınca tüylerinin tek tek oldu. Birbirinin kovalayan yıllar geçiyordu gözlerinin önünden. İlk doğduğu günü hatırlıyordu durmadan. Ve iyi bir anne olamadığını ilk kez bu kadar yakından duyumsuyor ve korkunç bir vicdan azabı çekiyordu. Kendisinin ilgisizliği oğlunu dönüşü çok zor olan bir yola sokmuştu. Kocasını da genç denecek bir yaşta kaybedip dul kaldığında Fecri’nin evlenmesine karşı durduğunu, bir kadın olarak düşünmediğini, hep anne kimliğiyle gördüğü için aralarına soğukluk girmişti ama bununla da kalmamış kendisinin onaylamadığı bir kızla evlendiği için oğlundan bir kere daha kopmuştu. Sonrasında da ilişkileri anne oğul ya da sevgi dolu değil, özellikle Afife için menfaate dayalı bir hal almıştı.

………………………

“Suphi Amca yok mu?”

“Atölye de babam. Biliyorsun zeytinler toplandı. Şimdi işleme zamanı.”

“Yoğun zamanlar.”

“Öyle… Yeşile dönünce zeytinler… Hasat zamanı gelmiş demektir. Sofralıkları ayırmak, yağ ve sabun imalatı. Gerçi bu sene sinek basmış bazı ağaçları. İlaçlama ile de uğraşmak zorunda kalmış babam.”

“Benim tanıdığım Suphi amca hepsinin üstesinden gelmiştir. Onun kadar işini seven birini daha tanımadım ben.””

“Evet. Öyledir babam. Ama babamı bu sefer zayıflamış, çökmüş gördüm.”

“Fazla kilo iyi değil sen benden daha iyi bilirsin.”

Gülümsüyor Nisan. Konuyu değiştirmek istiyor Kenan.

“Sofralarımıza ne uğraşlardan sonra geliyor. Emel sıkı sıkı tembih etti bana Mudanya’dan zeytin getir mutlaka diye.”

“Canım arkadaşım.”diyerek iç çekti Nisan.

“Gün aşırı konuşuyoruz. Özledim onu.”

“ Başka özlediklerinde var mı Nisan?” sorusu çıkıverdi Kenan’ın ağzından. Hiç düşünmeden bilinçaltından süzülüp gelivermişti bu cümle. Bir süre sustu Nisan. Sorduğuna pişman olmuştu ama iş işten geçmişti işte. Durduk yere Fecri’yi hatırlatmış, dalıp gitmesine, gözlerini bulutlanmasına neden olmuştu. Nasıl toparlayacağını düşündü ve yine düşünmeden, içinden geldiği gibi uzandı, masanın üzerindeki elini kavradı kızın. Nisan tepki vermedi. Elini çekmedi ama öte yandan gözerlini kaldırmadı yerden. Kenan ile göz göze gelmek istemeyen bir hali vardı. Gözlerinin ıslandığını hissediyordu ve asla şimdi, burada, onun yanında ağlamak istemiyordu.

“Özür dilerim. Niyetim seni üzmek değildi.”

“Biliyorum Kenan. Aslında günlerdir kendime sormaktan kaçındığım doruyu sordun bana. Ve ben… Beklemediğim anda gerçekle yüzleşince…”diyerek bakışlarını kaldırdı masanın üzerinden. Şimdi direkt bakıyordu karşısındaki adamın hüzünlü bakışlarına. Ne kadar süre böyle kaldılar ikisi de farkında değildi ama sessizliği bozan Nisan oldu.

“İnan bilmiyorum.” dedi göz pınarlarına “sakın ağlama” komutu vererek. Gözünün ucuyla kızına baktı. Hamağa uzanmış, yeni oyuncağının keyfini çıkarırken kıkır kıkır gülüyordu.

“Çocuk işte. Hiçbir şeyden haberi yok.” diye düşündü Nisan. Sonra bakışlarını yeniden Kenan’a çevirdi. Yeşil gözlerinin harelerinde kendini görür gibi oldu.

“Artık Fecri’yi tanıyamıyorum. Geldiğimizden beri bir kere bile aramadı. Hadi beni aramıyor, sormuyor ama ya Fulya. Kızını da mı merak etmiyor, özlemiyor.”

“Üzülüyorsun.”

Başını iki yana salladı Nisan.

“Sanki hiçbir şey hissetmiyorum artık. Benim için Fulya’nın babasından başka biri değil. Boşanma davasını açtım zaten. Eline ulaşmış olmalı.”

Bu cümleyle sevinsin mi üzülsün mü bilemedi Kenan. Karşısında gönlü kırık, yaralı bir kadın vardı ve bu kırıkları, yaraları tüm yalınlığı ile onunla paylaşıyordu. Güveniyordu. Bunu düşünmek iyi geldi Kenan’a. Belki de psikolog olduğu için anlatıyordu. Bu durumdan yara almadan çıkması için yardımına ihtiyacı vardı. Evet, böyle olmalıydı. Yıllardır yüreğinde taşıdığı sevgi, unutamadığı bu kadın tam karşısında oturup ona hayatının en özel şeylerini anlatıyordu. Sevinmeliydi belki ama neden bu kadar üzgündü. Nisan’ın yaptığı seçimle mutlu olmaması içini burkuyordu. Evliliğinin bu noktaya geleceğini hayal bile edemezdi Kenan. Böyle bir durumdan yararlanmak, olmayacak hayallere kapılmak ise hiç mi hiç yakışmazdı.

Hava fazlasıyla kararmıştı. İçinde bulundukları kasveti dağıtmak ve bir gün olsun hoşça vakit geçirtmek için bir şeyler yapması lazımdı.

“Bakın ne diyorum. Önce Suphi Amca’ya uğrayalım. Onu da göreyim gelmişken. Hem Emel’in istediği zeytini de alırım. Sonrasında onu da alırız Siye, Trilye… Hele Trilye ‘de görmeni istediğim çok güzel bir yer var. Çamlı Kahve.”

“Evet, ama araba gerek. Babamın düldülü de atölyede.”

“Araba sorunumuz yok Nisan. Bir araba kiraladım buraya gelmek için. Eeee. Ne diyorsun?”

“Ne olur gidelim anne. Ne olur.” diyerek yanlarına geldi Fulya.

Bir kızına bir Kenan’a baktı Nisan.

“Her şeyi düşünmüşsün. Peki, o zaman gidelim. Fulya içinde değişiklik olacak.”

Kenan gülümseyerek hala kızın elini üzerinde duran elini çekti yavaşça.

“Hadi o zaman."

 
Toplam blog
: 755
: 776
Kayıt tarihi
: 13.06.07
 
 

Ankara'da doğdum. İlk, orta, lise ve üniversite eğitimimi Ankara'da tamamladım. AÜİF iş idaresi b..