Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

27 Temmuz '09

 
Kategori
Öykü
 

Artık fark etmez-21.bölüm

Artık fark etmez-21.bölüm
 

"RESİM:ALINTI"


“Yarınlarda neler gizli
Gülecek mi bahtım, aydınlanacak mı yüzüm
Normale dönecek mi herşey
Bilemem ki alınyazım ne yazdın kader defterime”

Kahvaltıdan sonra çıkmıştı Suphi. Atölyede halletmesi gereken çok işi vardı bugün. Nisan dün geceyle ilgili bir şey söylememişti babasına aklı takılı kalmasın bunca işinin arasında diye. Birazda Fulya’nın olanları duymasını istememişti. Aklı karışıktı. Kenan ile konuşmak iyi gelmişti ama odasına çekilip düşünceleriyle baş başa kalınca gözünü kırpmadan sabah etmişti. Kahvaltıda da adet yerini bulsun diye birkaç lokmayı güçlükle yemişti.

Zihnini kemiren binlerce kurttan kurtulup da kızının cıvıldayan sesini işittiğinde “Çocuk olmak ne güzel şey.” diye düşündü.

“İyi ki Kenan var. Onunla iyi anlaşıyor Fulya. Bu halde çekemezdim ben onu.”

“Çok güzel Kenan Amca. Arkadaşıma verecektim ama bu çiçek dürbünü de benim olsun.”

“O zaman arkadaşına vermek için bir tane daha yapalım. Nasıl olsa malzememiz var.” derken göz ucuyla Nisan’ı inceliyordu Kenan aklından geçenlerin ne olduğunu anlamak istercesine.

“Yok yapmayalım. Hani uçurtmamı uçuracaktık bugün.”

“Evet canım. İstersen uçurtma içinde zaman ayıralım. Akşamüzeri ayrılmam gerek buradan.”

“Bu kadar çabuk mu gidecek misin?” diye sorunca Nisan şaşırdı Kenan. Kendilerini dinlemediğini düşünüyordu nedense.

“Aslında günü birlik gelmiştim biliyorsun. Dün gecede kalmam sürpriz oldu.”

“Gerçi dertlerimle üzdüm seni de.”

“O ne demek Nisan arkadaşız biz.”

“Anneciğim… Babam mı üzdü seni? Doğum günümde aramadı mı diye üzüldün?” diyerek sarıldı annesine.

“Yok, güzel kızım üzgün değilim. Lafın gelişi öyle söyledim.”

“Biliyorum sen babam aramdı bizi diye üzülüyorsun. Ama bak ben hiç üzülmüyorum. Sen de üzülme.”

Saçlarını okşayarak “ Üzgün değilim güzel kızım.” dedi.

“Ben artık sevmiyorum onu. Sen de sevme.”

“O ne demek Fulya. Çok ayıp. İnsan hiç babasını sevmez mi? Ben dedeni sevmesem ne kadar üzülür bir düşünsene.”

“Evet, ama dedem, babama benzemiyor. Seni dövmüyor.”

Fal taşı gibi açıldı Kenan’ın gözleri.

“Fecri seni dövüyor muydu yoksa…”

“Yok canım… Çocuk işte. Uyduruyor.”

“Ah Nisan… Nelere katlanmak zorunda kalmışsın. Uyduruyor diyorsun ama gözlerin yalan söylemeyi beceremiyor. Hem çocuktan al haberi demezler mi?” diye geçirdi aklından Kenan.

“Bir keresinde beni de tuttu böyle omuzlarımdan salladı, salladı…”

“Fulya… Hadi git üzerini değiştir de uçurtma uçurtmaya gidelim.”

“Yaşasın. Yaşasın.” diyerek yukarı giden merdivenleri tırmandı küçük kız.

Kalktı yerinden Kenan, yaklaştı Nisan’a.

“Fulya’nın söyledikleri doğru mu?”

Bakışlarını kaçırdı Nisan.

“Lütfen bilmem gerek.”

“Bazen. Çok içtiğinde…” diyerek o geceye gitti Nisan düşüncelerinde. Anason kokusunun o günkü gibi genzini yaktığını hissetti. Fecri delirmiş gibiydi. İstemediğini söylediği halde durmamıştı. Ne kadar da kuvvetliydi. Kocasının ağır bedenini üzerinde hissetti. Büzüştü oturduğu yerde kaybolmak istercesine.

Değişen mimiklerini dikkatlice izliyordu Kenan.

“İstemiyorum.” diyordu Nisan.

Gözleri parlıyordu karanlıkta adamın.

İsteyeceksin.”diyordu.

“İsteyeceksin.” kelimesi yankılanıyordu Nisan’ın kulaklarında.

“Nisan iyi misin?” diye sordu Kenan ama duymadı Nisan. Geçmişiyle hesaplaşır gibi bir hali vardı.

Omuzlarından tutarak sarstı Fecri.

“”İsteyeceksin… Duydun mu beni isteyeceksin?”diyerek bir tokat attı yüzüne. Gücü tükenmişti Nisan’ın. Karşı koyacak gücü kalmamıştı.

Acıyı yanağında hissetti Nisan. Yanağı alev alev yanıyordu aynı o gün ki gibi.

Canını yaktığına, onu kırdığına aldırmadan sıyırdı karısının geceliğini Fecri. Bir hayvan gibi solumaya başladı Nisan’ın üzerinde. Bir işkenceyi yaşıyordu şimdi kadın. Gözyaşları yanaklarını ıslatıyordu. Umursamazca hareket ediyordu ağır ter ve anason kokulu beden kadının üzerinde. Bir süre sonra inledi ve pelte gibi kalakaldı olduğu yerde.

“Sızdı sonunda… Nihayet sızdı “diye mırıldandı Nisan.

Omuzlarına dokunarak usulca sarstı Kenan. Gözlerinden akan yaşa daha fazla dayanamamıştı.

Şaşkın gözlerle “Kenan” derken bulunduğu zaman dilimine geri dönmüştü Nisan.

“Kâbus gibiydi o gece. Fecri… Fecri çok sarhoştu… Bana tecavüz etmişti.”

“Neler söylüyorsun sen. Aman Allah’ım. O adam gerçekten çok hasta.” derken kızın yanaklarına süzülen damlacıkları parmak uçlarıyla kurulamaya çalışıyordu Kenan. Aniden başını göğsüne yasladı Nisan ağlayacak bir omuz bulmanın rahatlığıyla. Kesik gözyaşları hıçkırıklara dönüştü, kendini kontrol edemiyordu artık. İçinde biriktirdikleri sel olmuş, bendine sığamayıp taşmaya başlamıştı.

“Nisan… Kendine gel canım. Kalk elini yüzünü yıkayalım. Fulya seni böyle görmesin.”

“İyi ki buradasın Kenan. Bir dosta ne çok ihtiyacım var hele böyle içinden çıkılmaz bir hal alan durumda.”

“Herşeyin bir çözümü var. Endişelenme hep yanında olacağım.”

“Gidiyorum ama yüreğimi yanında bırakarak. Saat kaç olursa olsun beni arayabilirsin konuşmak, dertleşmek istediğin her an. Telefonum 24 saat açık olacak.” derken “Aslında gitmeyi hiç istemiyorum hele sen bu haldeyken.”diye düşünüyordu Kenan.

“Anneciğim ben hazırım.” diye seslendi Fulya basamakların başından.

“Tamam canım. Gel aşağı birazdan çıkacağız.”diye seslenerek kalktı ve lavaboya geçti.

…………………..

Nihayet gözlerini aralamıştı Fecri. Annesinin yoğun ilgisi şaşırtıyordu onu. Alışkın değildi ne de olsa. Önce hastanede olmasını kabullenememişti. Afife durumu hakkında bilgi verince durumunun ciddiyeti idrak etmişti.

“Peki Nisan? Onun haberi oldu mu?”

“Konuşmayayım diyorum o kız hakkında ama zorla soruyorsun?”

“Haberi oldu mu anne?”

“Sana boşanma davası açmış biri senin durumunu bilse ne olacak bilmese ne olacak.

“Gördün demek.”

“Evet. Evini derleyip toplamak ve birkaç parça eşya almak için gitmiştim. İstemeden de olsa okudum sana ait olan o şeyi. Sevinmedim desem yalan olur. Bu hale gelmene sebep o kadın, sen kabul etsen de etmesen de.”

“Yeter anne. Hasta yatağımda bile başımın etini yemeğe devam ediyorsun. Ben karımı seviyorum. Onlar ailem benim. Nisan ne kadar boşanma davası açarsa açsın boşanmam ondan. Hem bana kızgın olduğu için böyle bir karar aldı. Öfkesi dinince o da vazgeçecektir. Tanımaz mıyım ben karımı. Herşeyden önce Fulya’ya kıyamaz o.”

Siniri yüzünden okunuyordu ama susmayı başardı Afife.

“Ah be aptal oğlum başının etini yiyen ben değilim. Seni yiyip bitiren yere göğe sığdıramadığın karın.”diye geçirdi aklından.

“Buradan bir çıkayım ağzıma damla alkol koymayacağım.”

“Zaten başka şansın yok doktoru duydun. Ölümün eşiğinden döndün. Ancak iyi bir bakımla ve perhizle toparlayabilirsin kendini. İlaçlarını ve alman gereken vitaminlerini aksatmaman gerekiyor ve uzunca bir süre hastane de kalman.”

“O kadar uzun kalabileceğimi sanmıyorum.”diye düşündü Fecri sessizce.
………………………..

Fulya’nın uçurtması bir kuğu gibi süzülüyordu mavi göklerde. Halinden oldukça memnun görünüyordu küçük kız.

“Toparlandın mı biraz?”

“Teşekkür ederim daha iyiyim.”

“Herşey yoluna girecek Nisan yeter ki umudunu kaybetme.” diyerek duraladı Kenan. Söylemek istediği cümleyi kurup kurmama konusunda anlık bir tereddüt yaşasa da söylemesinin daha doğru olacağı kararına vardı.

“Bak Nisan böyle kendini yiyip bitirmekle olmaz. Kendini daha iyi hissedeceksen Fecri’yi görmeye git. Hatta Fulya’yı da götür. Ama bu sana kötü gelecekse…”

“Gitmeyeceğim. Afife Hanım ile karşılaşmak hayatta istediğim en son şey.”

“Ya Fulya. Ona söyleyecek misin babasının durumunu?”

“Bilmiyorum.”

“Anladım. İstersen… Dönünce ben durumu hakkında araştırma yapar sana bilgi veririm.”

“Çok sevinirim Kenan.”

“Anlaştık o zaman. Şimdi dönelim mi? Önce Bursa’ya dönüp arabayı bırakacağım. Sonra da ver elini Ankara.”

 
Toplam blog
: 755
: 776
Kayıt tarihi
: 13.06.07
 
 

Ankara'da doğdum. İlk, orta, lise ve üniversite eğitimimi Ankara'da tamamladım. AÜİF iş idaresi b..