Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

04 Nisan '08

 
Kategori
Öykü
 

Artık fark etmez

Artık fark etmez
 

"Resim:Alıntı"


1.BÖLÜM

Gece mavisi bir karanlığın içinde grimsi bir sis kaplamıştı gittikçe daralan caddeyi… Uzakta bir karartı vardı. Siyah bir pelerin giymişti karartı, başında pelerine ait olduğu anlaşılan bir kapişon vardı. Yüzünü seçemiyordu Nisan. Ona doğru geliyordu karartı peşinden gölgesini de sürükleyerek… Bir kendinse yaklaşan o ne idiği belirsiz karartıya bakıyordu, bir arkasını dönüyordu. Kaçmak, kurtulmak istiyordu ama ayakları olduğu yere mıhlanmış gibiydi. Karartı kollarını öne doğru uzatmış ona yaklaşıyordu. Bağırmak, yardım çağırmak istedi Nisan ama sesi çıkmıyordu. İliklerine kadar terlediğini, sırılsıklan ıslandığını fark etti o an… Sıkıntılıydı.

Ve bir anda mekana yayılan müziğin sesi ile açtı gözlerini… Nerede olduğunu anlamaya çalıştı. Salonundaydı evinin… Çoğu akşam olduğu gibi bu akşamda salondaki kanepenin üzerinde televizyon seyrederken uyuyakalmıştı işte… Televizyonda hip hop tarzı bir müzik vardı. Saçma sapan bir klipte bağırıp çağıran birkaç delikanlı… Kumandayı aldı yanından ve bastı düğmesine… Üstü açık uyukalmıştı yine eşini beklerken… Doğruldu, oturdu kanapenin üzerinde. Gözlerini ovuşturdu sonra… Başının zonkladığını fark etti.

“Aylardır aynı kabusu görüyorum “ diye mırıldandı kendi kendine… Kalktı yerinden…

“Üstü açık uyuyanın üzerine kar yağar derler oysa ama ben sırılsıklam terlemişim” diye düşündü kız üzerindeki eşofmanına dokunarak…

Gözü televizyonun hemen üzerinde duran annesinin hediyesi guguklu saate ilişti o an. Saat 02:30 u gösteriyordu.

“Neredesin Fecri... ” diyerek küçük kızının odasına doğru ilerledi. Aralık kapıdan uzattı başını… Üzerini açmıştı küçük kız… Sessiz adımlarla yaklaşarak üzerini örttü kızın… Baş ucundaki hikaye kitabına talkıldı gözleri …

“Bu gece babam okuyacaktı bana . Söz vermişti anne…”

“Babanın işi çıkmış kızım . Aradı beni… Yarın akşam okuyacakmış, Fulya’ya söyle dedi.”

“Ama…Ama” diyen küçük kız dokunsanız ağlayacak gibiydi. Hissediyordu küçücük yürek babası artık onu sevmiyordu. Söz veriyordu ama sözünde durmuyordu… Yemekte bile onlarla olmuyordu. Çok uzun zamandır masal okumuyordu ona…

“ Canım ben okuyacağım sana masal… Hangisini istiyorsun… “

“ Andersen ‘den masallar…”

Gülümsedi Nisan kendi kendine buruk bir şekilde… O da artık Fecri’nin kendisini sevmediğini, değer vermediğini, onunla ilgilenmediğini düşünüyordu kızına belli etmese bile… Kocaman bir boşluk vardı içinde.

Kızının saçlarını okşadı sevgi ile ve küçük bir öpücük kondurarak çıktı odadan…

Yatak odasına geçerek eşofmanlarını çıkardı ve geceliğini geçirdi üzerine… Pencereye yaklaştı ve bir süre camdan dışarıyı seyretti. Bomboştu sokak… Sokak lambalarının cılız ışıkları aydınlatıyordu kaldırım taşlarını… Çöp bidonlarının yanından bir iki kedi sürünerek geçti gitti. Uykusu kaçmıştı yine… Dün okumaya başladığı Sırça Tuzaklar’ı aldı eline ve salona gitti. Az önce uyandığı kanepesine oturdu… Başucundaki abajurun düğmesine dokundu. Heyecanla içine alıvermişti onu Nermin Bezmen’in satırları… Ne kadar süre kaç sayfa okumuştu bilemiyordu ama zaman geçmiş olmalıydı. Ta ki kapıda anahtar sesini işitene kadar gözlerini satırlardan ayırmadı Nisan… Anahtar sesi ile irkildi. Kulak kabarttı önce… Saat 04:30u gösteriyordu.

“Yine bulamadı anahtar deliğini “ diye düşünerek kalktı yerinden… Açtı kapıyı… Kapıyı açmasıyla ayakta zor duran genç adam yıkılıverdi üzerine… Ağırdı Fecri. Ama kendine yaslanmasa yere yıkılacak bu adama destek olması gerekiyordu Nisan’ın… Uzun süredir böyleydi bu. Zil zurna sarhoştu yine Fecri.

“Ne vardı bu kadar içecek! “ diye söyleniyordu bir taraftan Nisan.

“Şişede durduğu gibi durmuyor ki bu meret…”

“Nisan… ” dedi adam…
Zorla kanepeye kadar getirdi onu Nisan…Oturtmaya çalıştı ama adam debeleniyordu…

“Nisan… Gel öpücem seni…” diyerek başını uzattı karısına… Geri çekildi Nisan… Adamın bedenine karışmış anason kokusu ter kokusu ile de birleşince dayanılmaz bir hal almıştı çünkü…

“Hadi uzan şuraya “ demesine kalmadan adam oturduğu yerden devriliverdi kanape ile sehpanın arasına.

Gücü yetmedi kadının ne kadar uğraşsa da kaldıramadı Fecri ‘yi iki seksen bir doksan uzandığı yerden…

“Nisan… Bana içki getir. “ dedi adam… Ağzını toparlayamıyordu bir türlü… Dudağının kenarından salya akıverdi çenesine doğru… İğrendi Nisan…

“Zıkkım iç “ diye söylenerek bir peçete ile sildi salyasını.

Doğrulmaya çalıştı Fecri… Ama başarılı olamadı. Olduğu yerde sızdı kaldı adam. İlk defa nefretle bakıyordu Nisan’ın gözleri kocasına…
 
Toplam blog
: 755
: 776
Kayıt tarihi
: 13.06.07
 
 

Ankara'da doğdum. İlk, orta, lise ve üniversite eğitimimi Ankara'da tamamladım. AÜİF iş idaresi b..