Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

09 Haziran '09

 
Kategori
Güncel
 

Artık insanlar

Hiç başkaları için yaşadığınızı düşündüğünüz oldu mu? Hayatınızı, hep sizden başka insanların (aileniz, karınız, çocuklarınız, eşiniz, dostunuz, sevgiliniz, akrabanız, patronunuz, sosyal çevreniz vb..) istekleri, ihtiyaçları doğrultusunda planladığınızı, onlar öyle istiyor diye ya da onların ihtiyaçları için; kendi hayallerinizden, kendi ömrünüzden, kendinizden vazgeçtiğinizi düşündüğünüz oldu mu?

50 yaşlarında, evli, 2 çocuk babası bir tanıdıktan duydum bu çarpıcı cümleyi geçenlerde: “Artık kendim için yaşamak istiyorum!” Dışarıdan bakıldığında herşeyi tam ve yerinde olan ve bunun doğal bir sonucu olarak herhangi bir sıkıntısı olması beklenmeyen biriydi. Evliydi, çocukları vardı, okutuyordu onları, iyi bir hanımı ve severek yapıyor gibi göründüğü bir mesleği vardı. Peki ama bu adamcağız, elli yıl, elli koca yıl kim için yaşamıştı ?

Daha sohbet devam ederken, aklımda bir anda beliriveren sorularımın cevapları da gelmeye başladı: “Evlenmeden önce kardeşlerimi okuttum, yıllardır babam hasta, ona bakıyorum, annem dersen o da bir hasta bir iyi... belki 10 yıldır kafama göre bir tatile gidemedim, her sene çocuklardan birinin ya dersanesi var, ya sınavı... istediğim gibi giyinemiyorum, çünkü herşeyin en iyisini öncelikle çocuklarıma ve karıma almak istiyorum... evimizin düzeni bile bana göre değil; mobilyalar, dolaplar, renkleri, biçimleri, tasarımları, tamamen karımın seçimi, onun rahatına ve keyfine göre... Bazen düşünüyorum; Ben kimim? Ben diye bir şey kaldı mı? diye...”

Bu cümleleri dinlerken farkettim ki, “Ben” dediğimiz şey, yaşamımızın başından itibaren bir çok elekten geçerek biçiliyor. Geriye güdük, yaşanmamış, eksik, artık hayatlar kalıyor. Eminim bu tanıdığımın eşiyle konuşsam, o da kendi açısından hayatını nasıl başkaları için yaşadığını, harcadığını anlatacaktır ve haklıdır da...

Doğduğumuz andan itibaren öncelikle cinsiyetimiz, etnik-dinsel-mezhepsel kökenimiz, ailesel geçmişimiz bizi kendisi için yaşatmaya başlıyor, hemen ardından toplumsal normlar, zamanla mesleğimiz, evliliğimiz ve onunla beraber çekirdek ailemiz, “Ben”i süzgecinden geçirmeye başlıyor. Bütün bu elemelerden, eksilmelerden geriye; kendi olamamış, birey olamamış, başkaları için yaşamış, başkalarının değer yargıları ve ihtiyaçları için yaşayan “artık insanlar” kalıyor.

Çevrelerimiz, böyle artık insanlarla dolu. Herkes birbirinin ömründen çalıyor yada daha amiyane tabirle, herkes birbirinin ömrünü yiyor bitiriyor. Arta kalan, artık kısımlarımız ne mi yapıyor? Fark ediyor eleklerde tüketildiğini, “ben”liğini yaşayamadığını ama, o vakit de; vücudu ve fizyolojisi; yani yaşlılık denen zalim elvermiyor... Sonra o malum şarkı başlıyor;

“Dönülmez akşamın ufkundayız,

Vakit çok geç...”

D. Dara KILINÇ

ddarakilinc@hotmail.com

 
Toplam blog
: 160
: 2717
Kayıt tarihi
: 16.04.09
 
 

Öykü Şiir Deneme ..