Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

09 Haziran '09

 
Kategori
Güncel
 

Bakın bakalım, lâiklik yerinde mi?

Bakın bakalım, lâiklik yerinde mi?
 

Ekonomiden dolayı arkada kalan örtü


26 .01. 2008 tarihli, "Kafayı Yemeden Az Önce" başlıklı yazımı aşağıdaki cümlelerle bitirmişim:

"Esasen bu ülkede bizim için düşünen, bizim için yorulan, bizim için karar veren, bizim için demokrasi, hukuk, ahlak, maneviyat ayarlaması yapan büyüklerimiz vardır. ...Böyle zor işler için, sadece büyüklerimize kulak vermemiz yeterlidir.

...Kendini, onların emin ellerine bırakırsan, 84 yıldır olduğu gibi, bundan sonra da huzur ve refah içinde yaşarsın!

Bunu yaparken, içinde boğulduğun ekonomik çıkmazı, aldığın ücreti, yerlerde sürünen karizmanı, yoksulluğu, işsizliği düşünmeyeceksin. Laiklik yerinde duruyor mu, durmuyor mu ona bakacaksın. Duruyorsa işler yolunda demektir. Okey mi?"

Ülkemizde böyle bir zihniyetin varlığını görmek ve bunun baskın bir unsur olduğunu anlamak için kesinlikle feraset gerekmiyor. Geçmişimizi, özellikle 22 temmuz 2007 öncesini hatırlamak, biraz haber dinleyip, biraz da köşe yazısı okumak yetiyor.

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Sn. Abdurrahman Yalçınkaya'nın geçen hafta yaptığı konuşma bunun en somut örneğidir.

O açıklamasının bir bölümünde, "Muhafazakâr partiler öne çıktıkça artan radikalleşmeyle birlikte, ekonomik büyüme ve modernizasyona daha çok vurgu yapılarak, batı tipi demokrasilerin ayrılmaz parçası olan lâikliğin gündemden düşürüldüğü ve tanımının değiştirilmeye çalışıldığı görülmektedir." demiştir.

Bu, dilbilgisi kuralları açısından mükemmel bir cümledir. Fakat anlamı ve muhteviyatı bakımından ise son derece sorunludur. Birincisi, radikalleşme, sadece Yalçınkaya'nın kastettiği "dindar muhafazakârlıkla" ortaya çıkan bir olgu değildir.

Ülkemizde ulusalcı, Atatürk'çü, milliyetçi hatta kürtçü radikaller de vardır. Fakat bu tür köktenciliklerin lâiklikle ilişkilendirilebilecek yönü bulunmadığından muhtemelen konuşmaya dahil edilmemişlerdir.

Memleketimizde lâiklik niçin her şeyden daha önemlidir? Meselâ bölücülük, neredeyse toplumu ikiye ayıran başörtüsü karşıtlığı, insanımızı tek tip düşünceye, tek tip yaşamaya yönlendiren sistemik baskılar... okul ve nizamiye girişlerinde, hatta mahkeme kapılarında yapılan kıyafet kontrolleri... kanunsuz, nizamsız yasaklar ve benzer eylemler acaba, "batı tipi demokrasilerin" ayrılabilir parçaları mıdır da hiç ciddiye alınmamaktadır? Sn. Yalçınkaya'nın, bir hukukçu olarak bu konularda da söyleyecekleri var mıdır?

İkincisi, "ekonomik büyüme ve modernizasyona vurgu yapmak, "yani ekonomik kalkınmaya öncelik vermek, esasen iktidarlar için son derece olumlu eylemlerdir. Toplumlarının maddi refahını sağlamaya çalışmak hükümetlerin birincil görevidir. Bu, lâikliği gündemden düşürmek anlamında yorumlanamaz. Doğrusu, yönetimin ekonomiyi canlandırma çabasından böyle bir sonuç çıkarmak akıl kârı değildir.

Üçüncüsü, acaba batı tipi demokrasilerde toplum lâiklik bahanesiyle, "gericiler, ilericiler; aydınlar, örümcek kafalılar" gibi kriterlerle ayrıştırılmakta mıdır? Ülke vatandaşlarının % 75 i rejim karşıtı, tehlikeli yaratıklar olarak gösterilmekte midir? Tabi ki hayır. Diyelim ki, sn. Yalçınkaya'nın iddiası doğrudur. O zaman "batı tipi demokrasilerde" olmadığı halde bizde uygulanan bir çok yanlış şey arasından neden sadece "lâiklik" seçilmiştir?

Dördüncüsü, esasen lâikliğin tanımını değiştirenler muhafazakârlar değildir. Otoriter elitlerle, (kadınlarının yüzde 65 inin başını örttüğü bu ülkede başörtüsünü, Anayasa'nın değişmez ve değiştirilmesi teklif dahi edilemez 2. maddesine aykırı bulan) Anayasa Mahkemesi'dir.

Sn. Yalçınkaya'nın konuşması bir çok kişi tarafından değerlendirilmiştir. İktidarın ve yanlılarının hiç bir eylemini yasal zemine oturttuğunu göremediğim Prof. Süheyl Batum, bu açıklamayı hukuken onaylamıştır. Demokratik ve sosyal açıdan da tasdik etmiş; "Türkiye gerçeklerinde muhafazakârlığın, demokrasiye karşı bir tehdit olduğu doğrudur!" demiştir.

İbrahim Kaboğlu "sosyalizm dinzislik, muhafazakârlık ta lâiklik karşıtlığı anlamına gelmez" mealindeki ifadesiyle yarı yarıya, Mümtaz Soysal ise, "herhalde Yalçınkaya bu sözleri, Atatürk karşıtlığını lâiklikle eş saydığı için sarfetmiştir" anlamındaki sözleriyle kısmen desteklemiştir.

Prof. Niyazi Öktem, Prof H. Sami Türk ve yazar Cüneyt Ülsever de Yalçınkaya'nın bu yargısının doğru olmadığını söylemişlerdir.

Ne dersek diyelim ülkemizde bazı şeyler yanlış zeminde seyrediyor. Makam ve statüler kullanılarak toplum belli bir anlayışa yönlendirilmeye çalışılıyor. Fikrî iknanın yeterli gelmediği durumlarda ise devreye, yargı ya da bilinen güçler sokuluyor. Belki bu görüşüme karşı çıkanlar olacaktır. Malesef olanı inkâr etmek ya da yok saymak yaşadıklarımızı değiştiremiyor. Bazılarımız hata ve yanlışların yasalardan kaynaklandığını düşünebilir. Bu doğru değildir.

Şahit olduğumuz tüm çelişkilerin, düştüğümüz tüm çıkmazların, karşılaştığımız tüm açmazların temel nedeni esasen kanunlar değil, sahip olduğumuz zihniyetttir. Bizim, kanunlarımıza, sosyal hayatın gerçeklerine, toplumun kabullerine uymayan bir takım fikir ve görüşleri hukuk dışı yollarla hayata geçirmek gibi bir alışkanlğımız vardır. Bir kısım davaların kararı zaten (yargı dışı güçlerce) önceden verilir. Mahkemeye de, bu karara usturuplu bir gerekçe yazmak kalır.

Nihayetinde, ortaya çıkan garabetin hukuki, yasal ve çağdaş bir karar olduğuna dair bir yığın lâf edilir. Ne var ki, verilen yanlış hükümleri savunma sadedinde söylenen bu sözler, kararlarla kanun maddeleri arasındaki tezadı ortadan kaldıramıaz.

Doğrusu bu garip anlayış, "Bir toplumun hayatı ve geleceği açısından ekonomi mi, lâiklik mi daha önemlidir? Yahut ta, Atatürk'ün, "muasır medeniyet"ten kastı, sadece lâiklik miydi?" diye bir sorgulamada bulunmamızı zorunlu kılıyor.

Görüldüğü gibi ideolojik bakış, yani tarafsız olamayış insanın bir adım bile ötesini görmesini engelliyor. Kanaatimce, Atatürk ilkelerine sıkı sıkıya bağlı olduklarını iddia edenlerin söz söylemeden önce, onun nasıl bir toplumu hedeflediğini de hesaba katmaları gerekiyor.

Resim: www.ansesnet.com/ara.php?q=simgele

 
Toplam blog
: 462
: 707
Kayıt tarihi
: 28.04.07
 
 

Emekliyim. Herkes gibi benim de bir dünya görüşüm var. İnsanların farklı fikir ve inançlara sahip..