- Kategori
- Felsefe
Arzunun gizemi
O kadar gizemli bir dünyada yaşıyoruz ki, bu gizemli dünyada şu anda sahip olduğumuzu varsaydığımız her şeyin geçmişte bizzat kendimiz tarafından bilerek veya bilmeyerek şiddetli arzularımıza bir cevap olarak sunulduğunu pek az kişi idrak eder.
Eğer insanlar, şu anda yaşadıkları hayatın geçmişte kendileri tarafından şekillendirildiğini tam olarak anlayabilselerdi, bundan sonraki yaşamlarını çok daha verimli ve mutlu yaşayabilmek için arzularına isteklerine tutkularına ve korkularına dikkat ederlerdi.
En küçük bir arzunun bile yerine getirilmesi gerektiği şeklinde temel bir evrensel yasa vardır.
Bir şeyi arzuladığınızda, tüm evren elele bu arzunuzu yerine getirmek için çalışmaya başlar.Sizin arzunuz şu yada bu şekilde ilerleyen zamanın bir noktasında, arzunuzun gücüne, ciddiyetine ve sürekliliğine bağlı olarak yerine getirilir.Pek çok insan, arzuladığı bir şeyi arzular ve unutur. Birkaç yıl sonra bu arzusu yerine getirildiğinde şaşırır.
Korkular da böyledir! Herhangi bir olaydan çok korktuğunuzda, siz aslında bununla ilgili oluşumu harekete geçirirsiniz. Zihninizde bunu sürekli düşünür tasarlar, olabilecekleri göz önüne getirirsiniz. Zihninizin ekranında renklendirdiğiniz bu film tamamen size ait. Senaryo tamamen size ait. Evren ise bir hizmetkarınız olarak bu filmi çekmeye ve ortaya çıkarmaya başlar. Filmin kusurlu olmasıyla ilgilenmez. Belirsizlik ve kusurların kaynağı tamamen sizsinizdir.
Şimdiye kadar okuduklarınızın benzerini bir çok yerden duydunuz. Hatta bununla ilgili “çekim yasası“ adı altında bir belgesel bile yayınlandı. Kişisel gelişim kitapları yarım yamalak bilgilerle , “neyi arzularsanız evren size onu sunar!” der. Fakat işin derinliği çok farklı yerlere dayanıyor.
Madde dünyasının temeli atomlar , atomların temeli atomaltı parçacıklar, atomaltı parçacıkların temeli ise kozmik enerjidir. Peki kozmik enerjinin temeli nedir?
İşte bu sorunun cevabı net olarak şudur: Bilinç ya da şuur…
Dünyada ve onu çevreleyen evrende, görünen ve görünmeyen her şeyin özü bilinç tir.
Her şey sürekli olarak hareket etmekte. Yüzyıllarca bir kenarda atıl durumdaki küçük bir çakıl taşının
Bile atomları ve sürekli titreşen atomaltı parçacıkları, kendine has enerjisi ve bu enerjide yansıyan bilinci var.
Bu parçacıkların arka planında enerji ve enerjinin arka planında bilinç mevcut.
Bu bilinç, çakıl taşında yansıyan fakat çakıl taşının iradesinde olmayan bir bilinçtir.
Bir çakıl taşı veya bir balinadaki atomaltı parçacıkların arkasındaki güç aynıdır. Su (h20) veya demir (fe) atomlarını da meydana getiren farklı dizilimlere ve sayılara sahip proton –nötron ve elektronların arkasındaki enerjinin arkasında yine bilinç var.
Bu açıdan bakıldığında her şey BİR dir ve her şey aynı kozmik enerjiye varır. Tüm enerjilerin kaynağı olan şey de bilinç tir.
Teklik bilincine varan bir insan ,(sufi-zen ustası-ermiş-evliya –peygamber-nebi-aziz) dünyadaki tüm ortaya çıkışların ve kayboluşların ,olayların en temelde birer illüzyon olduğunu birden idrak eder.
İyi ve kötü onun için aynı şeydir. İkisinden de etkilenmez. olayların dışına çıkar.Hayat denen oyunun ve evrene çatı olan Zaman ve mekanın dışına çıkar. Arzularının , evrensel kozmik enerjiyi harekete geçirici bir güce sahip olduğunun bilincinde olarak , arzularının esiri olmaktan çıkar ve onların efendisi olur.Onlara hükmeder, yok eder veya filizlendirir. Tamamen kendi insiyatifinde hareket eder.
Şu ana kadarki anlatımı özetleyecek olursak; yeryüzünde var olan her şeyin temelinin kozmik enerji olduğunu , bu enerjiyi yöneten bir BİLİNÇ olduğunu ve her şeyin bu bilinçten kaynaklı olarak ortaya çıktığını ve yok olduğunu ( form değiştirdiğini ) söyleyebiliriz.
-Peki bilinç en son nokta mıdır ? Hayır! Bilincin dışında, bilinci ortaya çıkaran, bilinçle kozmik enerjiyi yaratan, kozmik enerjiyi maddeleştiren veya maddeden tekrar kaybolmayan enerjiye dönüştüren Yüce Yaratıcı vardır.Bu konu başka bir blogda ele alınacaktır-
Arzuların kozmik enerjiyi harekete geçirecek güce sahip olduğunu da söyleyebiliriz.Süreklilik gösteren güçlü arzuların daha kısa zamanda, süreklilik göstermeyenlerin ise daha uzun zamanda belki de diğer hayatlara aktarılarak , evrenin tüm unsurlarıyla gerçekleştirilmeye çalışıldığını söyleyebiliriz.
O halde insan, emrine amade olan koca evrende , mutsuz yaşamayı nasıl başardığını iyice düşünmelidir.İnsanın kendi doğasında zaten var olan ve var olmak için çaba istemeyen gerçek ve mutlak huzur ve mutluluktan nasıl uzaklaştığını, yeryüzündeki bu oyunun kendi hırs bencillik arzu tutku ve korkularıyla kendisini içine alarak nasıl acı ve ıstırapla zamanın makinesinde yoğurup yok ettiğini açıkça görmelidir. Göremiyorsa görmeye çaba göstermeli, ve bunu şiddetle -gerçekleşeceğini bilerek- arzulamalıdır.
Tek arzunuz ,” kendini bilmek “olsun.
Sağlıcakla kalın….