Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

17 Ocak '12

 
Kategori
Deneme
 

Aşk, bir annenin çocuğuna gülümsemesidir…

Aşk, bir annenin çocuğuna gülümsemesidir…
 

Sevgiliye Mektuplar

Saat başı uyanırdın sobalı bir evin isli puslu ağırlığında ve üstü açıldı mı diye merak ederdin, futbol topuyla uyuyan küçücük delikanlını… Onunla uyur, onunla üşür, onunla ısınır, onunla kurardın bütün hayatını, düşünce ve geleceğe dair hayallerini geceden sabaha ve YAL’nız bir OVa’da…

Ezgi de ‘’sevgi kuşun kanadında der, ama hangi anne sevgiyi sadece kanadında taşır, sarıldığında elleri, yaslandığında göğsü, öptüğünde dudakları değil midir sevgi bir annenin? O hastalandığında parçalanan yüreğindedir, sesindedir, öyle aralar öyle açar ki tüm kapıları sevgi sesiyle, kışı bahar olur çocuğun, ama tanımlayamaz çocuk kalbiyle… İşte o an sarılır çocuk ve bir daha asla unutamayacağı o en kutsal anne kokusunu içine çeker, komşu bir kadının kokusunu benzetip ‘’annem gibi kokuyorsun’’ diye onun kollarını öper… Her anne çocuğunun ilk aşkıdır ve bu yüzden ‘’her kadın aşık olduğu erkeği doğurur’’ sevgili… Ve o koşar, oynarken düştüğünde dizi acıyan, kanayan annedir aslında aşktır o an içini acıtan annenin…O aşkla öptüğünde acılar sıfırlanır, her dokunuşu, her öpüşü aşkla, sevgiyle ve de kutsal olduğundan….

Ve bozkırın ayazında atkısını, eldivenini giydirmek değildir onu ısıtan, gözlerinin yakıcı deltasına hapsetmek ve her bakışında üşümesin diye sarıp sarmalamaktır anne gözleriyle… Gamzelerinde biriktirdiği onlarca yıldız, sevgi sağanağına döner sarmalarken ve yıldız yıldız dokunur yanağından yanağına, aşk olur o onlarca yıldız ve gökyüzüne kayar anne kokusuyla… Fenerbahçe futbol seçmelerinde ‘’oğlum kazandı, oğlum kazandı’’ sesine sevinç gözyaşlarını eklemek ve uzaklardan telefonla paylaşmanın sesidir aşk bir oğula… İnsanların özel arabalarıyla çocuklarını taşıdığı antrenmana, karda, kışta elini tutarak belediye otobüsü, minibüsle götürmek ve sahada yaptığı hareketleri izlemek, o anda göz göze gelmektir aşk bir anneden oğla…

Tren istasyonu raylarının üzerinden geçerek, sabahın erken saatlerinde, gireceği üniversite sınavına onu yetiştirmek, sabırla beklemek ve güzel geçtiğini duyunca kına gecesi mutluluğunu gözleriyle yaşamaktır aşk… İşte o mutluluğun geleceği için kendisine ait olmayan, kendi seçmediği hayatlarda rol almak ve sırf onun için o hayata katlanmak ve yaşamaktır aşk… Kazanılan okul yakın bir kentte dahi olsa ilk gidişin ardından günlerce ağlamak, köşe bucak gözyaşlarını silmek ve o geleceğinde en sevdiği yemekleri yapmaktır aşk… Üstelik lisenin bir bölümünü annenin de okuduğu o kentte günlerce dolaşıp, tabanlar şişene kadar kalacak yer aramak, sonunda mütevazı bir yurt bulmak, gözü arkada kalmamak ama hüzün gözlerine gözyaşlarını eklemek, beni de 1977 yılı Ekim’ine Sirkeci Alemdar otele götürecekti sevgili… Ağladığını hiç söylemeyen annem de ağlamış mıydı acaba diye?

Akıp geçen, yiten günlerin ardında en çok siyah beyaz resimler özlenir, renkler kirletmemiştir henüz o resimleri, o yüzdendir elli yıldır çocukluğun sahip çıkman… Sahip çıktığın çocukluğunda bir annenin çocuğuna duyduğu aşkın ayak izlerini arar ve bulur musun sevgili. Oysa sana doğru öyle güzel izler uzanmaktadır ki… Hayatında ilk kez çalışıp alın teri para ile alınan bulaşık makinesi, o kutsal aşkın pekişmesidir sana uzanan yolda… Mevsimler değişir ama bahar sonrası yaz sıcağı, yağmur sonrası güneşte gökkuşağı sevgindir hiç değişmeyen delikanlına ve belki her kadın sana biraz ama hiçbir anne, hiçbir aşk benzemez sana bu nedenle…

Payına düşendir o evet, ya günü geldiğinde onun da payına düşenler olduğunda aşkın odak noktası yer mi değişecek sevgili? Dünyanın en güzel babaannesi olduğun gün, aşk ekseninin yönünü kaybedecek olman olası mıdır sevgili? Gülüşlerin ve hüzünlerin öyle cesur ki, varlığın sırtı yere gelmeyecek bir aşkın ta kendisidir… Ne pay, ne payda, ne de odak noktan değişmez, nehir gözlerinden aşk çağlarken...

Çünkü sen en güzel yoksulluğumsun, hiç tükenmiyorsun.

Payıma Düşen

'  Ekinsu'ya..' 


Emanet çığlığımsın 
Kaçarı olmayan yaşamı kucaklamada. 
İzdüşümüm,imgelerim,isyanımsın 
Namelerimde haykırdığım sonsuzluğa.. 
Susuşunda yandığım kavrulduğum 
Uyanışımsın sırra,sabıra,farkındalığa.. 
Yüreğimin her atışında adın dillenirken canda, 
Adında canı aşk bildiğim oğlum, delikanlım, payıma düşensin yansımada.
( SÖ )

 

15.01.2012 – Adana

Olgun Ekinci

 
Toplam blog
: 111
: 726
Kayıt tarihi
: 22.01.09
 
 

Adana doğumluyum halen bu kentteyim.. Marmara Üniversitesi İşletme mezunuyum. Deneme ve şiir yazıy..