Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 

11 Temmuz '11

 
Kategori
Deneme
 

Aşk'a aşksız mektup...

Aşk'a aşksız mektup...
 

Nicedir yazmıyorum... Ya kalemim lal oldu ya da kayıp oldu bilmediği o memleketin ıssız sokaklarında... Belki gerçek bir şehir değildi, sokakları yoktu, kaldırımları kirlenmemişti gelip geçen insanların attıkları çöplerle... Belki kirlenmişti de ben görememiştim... Belki de görmeme izin vermemişti şehrin sahibi.. 

Evet şehir dediğim gizli bir yarin apaçık kalbiydi...
Hatırlarsanız sitem dolu bir başlıkla yazmaya giriştiğim bir yazı daha vardı.."Ben aşık olamıyorum !" diye... Şans mıdır bilmem ya o yazıyı yazdıktan kısa bir süre sonra hayatıma yeni biri girdi... Aslında daha önceden de hayatımdaydı... Ama... Aması yok işte... Bir süreliğine yoktu... Gitmişti belki de gitmek zorunda bırakılmıştı tarafımdan... Hep diyorum ya uğraşılması zor biriyim... O tekrar hayatıma girdi... Ve benim o zamanlar da bir sevgili bir arkadaş ilişkimize devam ettiğimiz bay tanımsız (yukarıda bahsettiğim yazıdaki takma adıdır ) 'a söylediğim tek şey " ben bu adama aşık olurum.." olmuştu... O bana gülmüştü... Bir şey dememişti... O da aşık olabileceğime inanmıyordu... Aslında onu tebrik etmeliyim kendisine aşık olmam için bir tek yaz günü kar yağdırmaması kalmıştı... Neyse...
Biz bay gizem ile her zaman ki yakınlığı aşıp flört etmeye başladık... Ama bu adamı hiç tanımıyorum ben... Bildiğiniz anlam da HİÇ... neyi sever neyi sevmez, tuttuğu takım nedir, çikolatayı sever mi vs... Aklınıza gelen bütün benzeri sorularının birinin bile cevabını bilmiyordum... İşin kötüsü oda aynı durumdaydı... Şimdi tam hatırlamıyorum ama bay gizem'le sevgili olduktan hemen sonra ya da hemen önceydi..
Ben kendisine "seni hiç tanımıyorum "diye dert yanınca yine benim fikrim olan bir oyuna başladık.. Soru oyunu !
Bayılırım bu oyuna ben... Çünkü soru sormayı çok seviyorum... Ciddi anlam da seviyorum hem de... Neyse ben en ince ayrıntıya kadar soru sormayı planlıyordum bay gizem'e... Ama gelin görün ki bütün gece planlayıp düşündüğüm o ilginç soruların biri bile aklımda değildi ona soru sormaya başladığım da..
Ne yapacağım derken, çoğunuz bilirsiniz ilkokul dönemlerinde anket defteri olurdu... bütün sınıfta dolaştırır herkese zorla yaptırırdık o anketleri... İçinde adın soy adınla başlayıp sevdiğin televizyon programına kadar her telden soru olan deftercikler vardı... Bende oradan aklımda kalan soruları sordum... En sevdiğin tatlı, en sevmediğin davranış vs..
Evet ben bu sorularla onu tanımaya çalışıyordum... Ama ne yapabilirim adama Allah ağız vermiş ama o kadar az konuşuyor ki onu tanımam imkansız... Ki ilişkimiz neredeyse bir ayını dolduracak ama ben onu hala çokça tanımıyorum..
Neyse... Öyle işte... Bindik bir alamete gidiyoruz kıyamete giyerek başladık ilişkiye... Günaydın mesajları gün içinde sıkıldıkça hatta sıkılmadıkca da mesajlaşmak falan... Bildiğin sevgili ilişkisi işte..
Ama şu var ki ben çocuksu, manyak, her türlü deliliği yapabilecek biriyken-onunla sevgili olmam bile delilik nedenini birazdan anlayacaksınız o olgun, fazlasıyla büyümüş, çocuksuluktan epey uzak, aklı başında, ağır başlı birisiydi..
Diyeceksiniz sana bu kadar zıt bir adamla ne işin var... Bende bilmiyorum ve bunu pekte önemsemiyorum açıkçası... Hoşlandım... belki biraz fazla hoşlandım ve sevgilim olmasını istedim... Sonunda da isteğim gerçekleşti..
Bu ilişkiyi bilen az kişi vardı... Hala da bir elin parmaklarının sayısını geçmez bilenler... Ama onlar bile kafi... Çünkü duyar duymaz ilk söyledikleri şu oluyor..
"Senden sekiz yaş büyük bir adamla ne işin var !"
Evet belki aramızda yaş farkı var... Ama sonuçta gidip yarın evleniyoruz biz demiyorum ki.."Sadece sevgilim".. Ya ben bunu çok hafife alıyorum ya da arkadaşlarım "sadece sevgili " kavramını anlayamıyor... Ki zaten yaşıtım insanlarla anlaşabilen biri değilim... Kendimden büyük insanlarla arkadaşlık etmeye alışkın olduğumdan onun benden büyük olması sorun oluşturmuyordu..
Ama bu başkalarına göre delilikti..
Her neyse ne diyorduk... Heh... Ben bu adamla niye çıkıyorum..?
Bunu bay gizem'de sormuştu bana... Hatta bir kaç kere imasını etmeye de kalkmıştı... Allah'tan bunu yapmaktan çabuk vazgeçti... Çünkü bu beni fazlaca sinirlendiriyordu. Uzun süre neden onunla olduğumu merak etti... Hatta bir keresinde ona dünyanın en lanet adamı olduğunu ve şu dünya da baş edemediğim tek kişi olduğunu söylemiştim... onun verdiği cevapsa "belki bu yüzden ilgini çekiyorum" oldu..
O anda çok sinirliydim ve bu lafıyla onu boğabileceğimi bilecek kadar beni tanımıyordu... Nasıl oldu hatırlamıyorum ama sorun çıkmadan kapandı konu... öyle işte..
Hala bay gizem'den neden hoşlanıyorum bilmiyorum... Belki de bana hiç benzemediği için olabilir... Ya da bu benim sırf bir sebebim olsun diye uydurduğum bir şeydir ? Bilmiyorum işte... Bilen, anlayan varsa söylesin..
Dedim ya yukarılarda bir yerler de ilişkimiz bir ayı dolduracak diye... Keşke doldurmasaydı.."Niye ?" diyeceksiniz... Çünkü bana sorsalar ilk iki hafta da yaşadığım ilişkiyi isterdim... Bu sefer de "Neden?" dediğinizi duyar gibiyim... Çünkü bir bu güne bakıyorum bir de o istediğim ilk iki haftaya... Fazlasıyla kısa bir zaman dilimi var arada değil mi ? Ama biz sanki bin yıldır birlikteymiş gibiyiz... Elbette birbirini tanıma manasında söylemiyorum... Ona hala yabancıyım, onun hayatının hala çook dışındayım... Ama sanki şimdiden bir bıkkınlık var..
Hani olur ya bir çift çok aşıktır... Hevesle evlenir... Cicim ayları geçer önce dinlememezlikler başlar... Sonra ilgisizlik... sonra uzak durmalar... O ilk zaman ki heves kaçıyor... Deyim yerindeyse aşkın alevi küle dönüyor... Benim bildiğim kül çöpe atılır arkadaş... Yanlış mı biliyorum ?
Biz de küle dönüyoruz sanki... En azından ben öyle hissediyorum... Sebebi belki şu son günlerdeki sessizlik... Hayatımdaki en sessiz dönem diyebilirim... Çünkü ben hiç susmam... Yazıdan ne kadar anlarsınız bilmem ama ciddi anlamda geveze biriyim... Kolay kolay susmam... Ama şu günlerde susasım geliyor..
Çünkü ben kendimi hatırlatmayı seven bir insan değilim... Beni unutan birinin karşısına çıkıp "Bööö ! Ben buradayım !" diyemem... Pardon "Diyemezdim" demem gerekiyordu.... Çünkü son zamanlarda bunu fazlasıyla yapmak zorunda kalıyorum..
En yakın örneği bu geceden verebilirim sanırım..
Saat gece yarısına yaklaşıyordu belki de geçmişti... Bin tane mesajın birine bile cevap vermeyen bay gizemin ilgisini nasıl çekeceğimi düşünüyordum... Buldum ve işleme koydum... Attığım mesaja da trink! diye cevap geldi..
O anda çok güldüm biliyor musunuz ? Bin tane mesaja cevap vermeyen adam mesajda kendisini fazlasıyla yakından ilgilendiren konuyu görünce hemen cevabı yazı vermişti... Demek ki beceriksiz olan benmişim... Değil mi ?
Tabi işin altında yatan gerçeğin verdiği kırgınlıkla ilgisini çeken konu tarafımdan değiştirildi... Bilin bakalım ne oldu ?
Sessizlik !
Bence de çok güzel... Geçenlerde aldığım bir kitabı okumaya karar verip yatağıma kuruldum bu sessizlikten sonra... Mesaj atmayacaktım... Artık alışılmış olan günaydın mesajımı da atmayacaktım sabahın kör vakti... İçimdeki ses o anda bildiğim bir şeyi söyledi..
"Daha iki gün önce sen ona mesaj atmadan o seni hatırlama zahmetine katlanmadı... Son anda bir mesaj geldi anca... Yine aynı şey olacak.."
Bunu biliyordum..Ama önemsemedim... Çünkü kızmaktan çok kırılıyordum... Sonra yine yenildim kendime... Mesaj attım.."Bunu neden yaptım anlamadın değil mi ?" dedim.."Anlamadım" dedi... Ben de kısaca "İlgisini çekmek için" olduğunu yazdım... Yine muhteşem bir karşılık geldi..
Sessizlik !
Öyle işte... O her ne yapıyorsa onu yapmaya devam etti bende kitabımı okudum... Yeri gelmişken söyleyeyim... Sinan Akyüz'ün Piruze adlı romanını okudum... Gerçekten muhteşemdi... Bir erkek, diğer erkeklerin gerçek yüzünü anca bu kadar güzel anlatabilirdi... Tavsiyemdir mutlaka okuyun... (Kısa zaman da onun yorumunu da blog'da yayınlayacağım..)
Bu gecelikte bu kadar..İçimi dökmeye fazlasıyla ihtiyacım vardı... Dinlediniz teşekkür ederim... Hepinize iyi geceler... ya da iyi sabahlar... Saat dört olmuş !
Aşkıma aşksız, kırgın bir mektuptur..
not ! Bay gizem... ne dersin ne düşünürsün ya da yine susar mısın bilmem... Ama bir şeyi biliyorum ki benim düşündüğümü şu anda bunu okuyanlar da düşünüyor.. 

 
Toplam blog
: 112
: 512
Kayıt tarihi
: 05.08.10
 
 

Yazarım, çizerim... Hayalperestin önde gideniyim... Uykuya aşka aşık olduğumdan daha çok aşığım....

 
 
 
 
 

 
Sadece bu yazarın bloglarında ara