- Kategori
- Gündelik Yaşam
Aşk dediğin şekerim…

Kaynak:İnternet
Aşk; insanın yaşam omurgasıdır, haa her duyduğun duygu aşk mıdır, onu da yaşayarak öğreniyor insan ancak; mesela ilkokulda kırk kişilik sınıfın yarısı kendi cinsin olsa, kalan yarısından bir kişi sana daha yakın geliyor. Arkadaşlık falan desek de, hepsi arkadaş ayol, ama o bir kişi var ya… O sana daha çarpıcı, daha çekici geliyor!
Onun fikirlerini daha çok önemsiyorsun, eleştirilerini daha fazla ciddiye alıyorsun!
Ama var ya, o yıllarda her anın onunla dolu olmuyor; çocukluk yılları işte, erişkinliğe geçiş dönemlerinin başlangıcı! İkokul birinci sınıftan söz etmiyorum zaten!
Kaç diyeyim, dördüncü, beşinci sınıflar, mesela…
******
Durum analizini şu yaşlarda yapmak pek kolay ve eğlenceli ancak o yaşlarda biri çıkıp da “Sen bilmem kimden hoşlanıyorsun!” dese, yeri ve göğü inleterek HAYIR!” derdik!
Aslında biz bile neyin ne olduğunun henüz ayırdında değildik ki…
******
Bazı kız ve erkek çocuklarının şanslı olduğu coğrafi bölgeler vardı; o bölgelerde anne ve babalar eğitimli olmakla beraber aynı zamanda çocuklarına karşı da sevgi doluydular.
O anne ve babalar çocuklarına arkadaş ayırımı yapmamayı öğretirlerdi; ne kız-erkek ayrımı ne din, ne de ülkenin doğu-batısı gibi…
O anne ve babaların çocukları arkadaşlığı da bilirlerdi hem kendi cinsleriyle hem de karşı cinsle, kendince aşık da olurlardı ilkokulda, orta okulda falan…
Kimse aklına kötü bir söz çalmadığından olsa, kötü bir düşünce de geçmezdi akıllarından… Mesela, rast gele gibi yapıp bir el tutma durumu olurdu, en fazla, içi titrerdi insanın!
******
Mesela, annem en yakın sırdaşımdı, her yaşadığım şeyi anlatırdım. O bir tarafta akşam yemeğini hazırlarken ben vıdı-vıdı konuşurdum.
Bir kere bile olsun “Konuşacağına şu işe yardım et!” demedi… Bir kere bile olsun bir kaşını havaya kaldırıp da “Sen ne diyorsun?” demedi…
Sevdiğini korumayı bilen bir anne olarak dinlemeyi, öğrenmeyi ve korkutmamayı iyi biliyordu! Bir de insan doğasını…
******
Haklıydı, “Bazı duygular duyarsın, normaldir, aşk sanırsın, ama değildir! Olabildiğince doğru insanı bulmaya çalış, yoksa deneye-deneye üzülürsün!” diye açıklamıştı bu durumu…
Az biraz denedik elbet, çocukluk, gençlik diyebileceğimiz hoşlukta… Bir travma yaratmayacak ölçüde ki aileme bu konuda teşekkürüm sonsuzdur!
******
Sonrası…
Üniversitede son sınıftayım, hiç de tarzım olmayan biri, sigaram bitmiş, bir arkadaştan isterken araya girdi, kendi paketimden uzatayım isterdim ama siz başka marka kullanıyorsunuz, bir dakika diyerek tedarik etti. İçtiğim sigaranın markasını bile biliyor, hayret!
Sınıfta aynı sıraya oturmaya başladı, değişik bir tarzı, espri anlayışı vardı; hiç de alışık olduğum arkadaşlarıma benzemiyordu… Kroydu aslında ama neyi sevip-sevmediğimi de iyi biliyordu!
Parmağında kocaman altın bir yüzük vardı, ıyyy, kronun allahı!
******
Gel zaman-git zaman, o altın yüzük bir parmağa bu kadar mı yaraşır moduna girdim mi? Girdim!
Üniversitenin olduğu yer yel alıyor, soğuk mı soğuk! Üzerimde bir kaban, şıklık olsun diye düğmeleri yok, elimdeki kitapları alıyor ve diyor ki: Kabanının önünü kapat, yoksa üşütürsün!
******
Yazıyı epey uzattım, farkındayım…
Aşk dediğimiz nelerle başlar, nelerle son bulur… Ve yine başlar… Yine de bitebilir…
Bir hafta sonu devamı gelecektir, yaşarsak…
Sevgiyle kalın...
http//twitter.com/Gulgunkaraoglu
gulgun_2006@hotmail.com