Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

09 Eylül '11

 
Kategori
Aşk - Evlilik
 

Aşk iki defa kapıyı çalar mı?

Aşk iki defa kapıyı çalar mı?
 

Bitti.
Bugün gerçekten bitti.
Söz verdik birbirimize, o istemeden verdi ama olsun. Tekrar kavuşmamız için türlü türlü sürprizler yapmayacağız. Çiçek almak yok, hediyeler yok, fotoğraflarımızın olduğu kalp şeklinde fotoğraf albümü vermek yok, ve diğerleri... Eğer karşılaşırsak dostça, geride yaşanmış onca güzel gün hatrına bir selamlaşma, hatır sorma talebinde bulundum, ama reddetti. "Dayanamam" dedi. Ben de dayanamazdım zaten... Onu çok seviyorum, herşeyden ve herkesten çok. Ama sevgi yetmiyormuş bir ilişkiyi yürütmeye. Çocuk da değiliz ki artık! Aşk sözcükleriyle sonu evlilik olabilecek bir ilişkiyi yürütemeyeceğimizin farkındayız. Bu yıl üniversiteye başlayacağım. O ise başladı bile! Zaten bu yüzden başladı kavgalarımız. Aynı okuldayken iyiydi de, o üniversiteye başlayınca, herşey değişti. Lise yılları onun sayesinde mükemmel geçti. Her an yüzümde gülücük vardı.. Ama son bir yıl neler çektiğimi bir ben bir de Allah bilir! En ufak sorunlarda kocaman tartışma çıkıyordu. Çok yıprattık birbirimizi. Biliyorum o da sevdi, hatta seviyor hala, benim gibi. Ama... Ama işte! Ama'lar öyle çok ki!
Hiç olmadığım kadar üzgünüm, yaralıyım, kolum kanadım kırılmış sanki. Duvarlar üstüme geliyor, her yerde ayrılığın hüznü var, ve doyasıya ağlamak istediğim halde ağlayamıyorum. Keşke ağlayabilsem de içimdeki ateş sönse... 

 

Onu gördüm. O'nu..
Yolda dalgın dalgın etrafa bakınıp ilerlerken, birden kalp ritmim bozuldu.. Kendime geldim, gözlerim "görüyordu" artık. Bakmakla yetinmiyor, görüyordu. Sonunda tahmin ettiğim gözlere dokundu gözlerim. Hemen bir iki adım ötemde duruyordu işte. Derinden bakan gözleri, dağınık saçlarıyla karşımda duruyordu. Hüzünlü bakıyordu. Üzgündü. Onu tanıyorum, bir bakışından anlarım ne hissettiğini. Gözlerimizle yalvarıyorduk sanki..
Şimdi gitsem yanına, sarılıversem, "Özledim.." desem..
Hayır! Dayanmalıyım. Dayanmalıyız. İkimiz için de en iyisi bu. Aşk yetmiyor işte! Anlasana be çocuk! Aşk yetmiyor ya da hediyeler, ya da sevda sözleri, ya da öpücükler, ya da el ele tutuşmalar...
Gözlerimdeki kararlılığı görünce olsa gerek, gitti. Çekip gitti yanımdan. Son kez gözlerime baktı, dolmuştu, galiba.. Bana öyle geliyordur! Gitti işte. Bitti. 

 

Sık sık karşılaşıyoruz. Öyle canım acıyor ki. Ailem de farkında olanların. Herkes farkında.
Bu yüzden... Üniversitemi başka bir şehirde okumaya karar verdim. Ne kadar uzak olursa o kadar iyi!
Bu gün aldım haberi, artık Mersin'de bir üniversitede okuyacağım. Tüm hayatım değişecek. Arkadaşlarımı ve ailemi özleyeceğim.. Ara sıra onunla karşılaşmalarımızı, ardından hiçbirşey olmamış gibi yolumuza devam etmemizi özleyeceğim.. 

 

Mersin'deyim! Üniversitem çok güzel! Öğretmenlerim, arkadaşlarım.. Yakın dostlarım bile oldu.
Kardelen, Elif, Ayşenur, İrem... Bir de Murat var. Çok iyi biri. Bana iyi davranıyor. Pek erkek arkadaşım yok zaten, bir Murat var işte.
Yeni evime alışmaya çalışıyorum bir yandan. Bavulumu boşaltırken kıyıda köşede birlikte çekilmiş fotoğrafımızı gördüm. Tabii ya! Evden çıkarken, kendimi yalnız hissettiğimde bakarım diye son anda tıkıştırmıştım. Biliyorum ki bu fotoğraf varken ben tam anlamıyla ayrılığa alışmış olmayacağım. Ama en azından her an karşıma çıkacak tereddütüyle yürümeyeceğim sokaklarda.
Gece yatarken öptüm resmini. Yastığımın altına koydum. Ah, ne kadar aptalcaydı! Aslında fotoğrafa sarılmış halde uyumayı isterdim ama, kıvrışırdı, kenarı kıvrılırdı, kıyamazdım ona.
Rüyamda görmedim, tuhaf. Oysa yarım saatlik şekerlemelerde bile görürdüm onu. Sarılırdım. Bazen kabus gibi biterdi sonları, ama olsun, rüyada da olsa onu görmeyi severdim. 

 

Bugün çok garip birşey oldu! Elimde kitaplarım sınıfa doğru ilerlerken, Murat'la çarpıştık. Benim kitaplarımla onunkiler yere düştüler. Apar topar toplamaya çalışırken eli elime değdi, ben.. bilmiyorum.. sanırım, heyecanlandım.. Biliyorum daha birkaç ay geçti ayrılıktan ama.. sanki birşeyler hissediyorum ve.. ah, çok utanıyorum, bunları hiç yazmamalıydım, unut gitsin! 

 

Murat bana çıkma teklif etti!
Yok canım o anlamda değil, yani öylesine bi teklifti. Bugün çok dersin yoksa birşeyler yemeye gidelim mi diye sordu o kadar. Abartılacak bişey yok! Yok tabi. İyi de yüzümdeki sırıtmayı neden silemiyorum? Sanki biri almış beni, bulutlara çıkarmış, orada bırakmış ve ben uçuyorum! Böylesine mutluyum. Aylardan sonra ilk defa bu kadar mutluyum. O'ndan sonra...
O ne yapıyordur acaba şimdi? Yeni birini bulmuş mudur? Özlüyor mudur beni? Eli telefonuna gidiyor mudur ya da, benim gibi. Geliyor muyumdur aklına, bir aşk şarkısı duyduğunda ya da romantik bir film izlediğinde.. Ya da durup dururken, öylesine! Gözleri doluyor mudur eski günleri hatırlayıp. O da anı defteri tutuyor mu acaba benim gibi? Beni yazmış mıdır hiç defterine? Benim gözlerimi, benim bakışlarımı, benim gülüşümü... 

 

Hissediyorum, aşık bana. Murat. Beni seviyor, eminim. Asıl soru ben de aşık mıyım?
Geçen gün yine başbaşa bir yemekte, beni izlediğini fark ettim. Tam da ağzıma bir lokma götürürken fark ettim hem de! Rezil görünmüşümdür kesin. Öyle gözgöze gelince, kalbim öylesine hızlı atmaya başladı ki duyacak sandım! Hafif gülümsüyordu, gözleri muhteşemdi.. Derin derin bakıyordu, birşeyler fısıldıyordu sanki.. Ne geçiriyordu acaba içinden? Off.. "O" olsaydı, yani Özgür olsaydı hemen anlardım. Ama Murat'ın içini okuyamıyorum, ayrı bir gizemi var.. Çözemiyorum.
O an anladım ki, sanırım ben de aşığım. Olamaz! Aşk olamaz ki bunun adı! Aşk iki defa çalar mı kapıyı? İki defa aşık olamaz ki bir insan! Ben böyle bilirdim. Herkes böyle derdi hem. Ben Özgür'den ayrılınca, ileride olacak evliliğimin mantık evliliği olacağını düşünüp üzülürdüm hatta. Yok yok, hoşlanıyorumdur sadece. Ama Özgür'e de böyle hissederdim? En azından bir kısmını. Aralarında çok fark var aslında.
Ne yapacağımı bilmiyorum.. Murat'ı kırmak istemiyorum, benden birşeyler beklediği belli. Ona kalbimi, sevgimi, aşkımı vermemi istiyor. Yapabilir miyim ki bunu? Yakında bir teklifte bulunursa? Evlilik felan? İkimiz de okuyacağız, ama geçenlerde laf arasında kariyer ve evliliğin bir arada olabileceğini düşündüğünü söylemişti. Zaten üniversite bitmek üzere. Ya bir gün pat diye içinde yüzük olan bir kutu çıkarırsa cebinden? Ne derim? Off of... 

 

"Seni seviyorum..."
dedi. "Seni delicesine seviyorum ve hayatımın sonuna kadar bırakmak istemiyorum."
Bu cümlelerden sonra hissettiklerim sayesinde kendimden emin oldum. Biz birbirimize aşıktık. Geçmişte her ne yaşamış olursak olalım.
Gülümsedim.
"Seni seviyorum..." dedim ben de. Ardından aynı cümleleri tekrarladım; "Seni delicesine seviyorum ve hayatımın sonuna kadar bırakmak istemiyorum."
Elimi tuttu. Sonra yaklaştı... yaklaştı ve... kendinden emin bir öpücük kondurdu alnıma. Sonra yanağıma. Son olarak da dudağımın kenarına.
Hayatımda hiç bu kadar mutlu olmadım! Eve giderken elimde bir demet papatya vardı Murat'tan.. Bir de pasta aldım yanına. Eve gidince kutlama yaptık ev arkadaşlarımla. Etrafı da topladıktan sonra ev telefonu çaldı, annemdi. Hal hatır sorma faslı geçtikten sonra utana sıkıla birşeyler geveledi ağzında. "Hadi anne.." dedim. "Çıkar artık ağzındaki baklayı!"
Murat'tan bahsetmemiştim daha. Nasıl olsa yakında dönecektim İstanbul'a. Yüz yüze konuşmak daha iyiydi.
"Peki.." dedi. "Söylemek istediğim şey... Özgür!"
Yüzümdeki gülücük biraz soldu, ama tam anlamıyla değil. Hala mutluydum. Evet.
"Nişanlanmış... Eylül'de düğünü varmış." dedi. Kalbimde derinden birşeyler hissettim, adını koyamadım. Gülücük tamamiyle soldu... Sonra gözlerim doldu ve bir damlacık düşüverdi. Ama hüzün gözyaşı değildi bu. Acı acı gülümsedim bu kez.
"Hayırlısı olsun anne. Umarım çok mutlu olur." dedim. Gerçekten mutlu olmasını istiyordum, sevdiği ve değer verdiği nişanlısıyla mutlu olmasını umuyordum. Benim Murat'la yaşadıklarımı onun da yaşamasını istiyordum.
Artık hiç bir şüphe kalmamıştı işte. Başarmıştım. Ondan ayrı kalmayı, hayatıma devam etmeyi.. Başarmıştım!
Telefonu kapattıktan sonra odama gittim. Baş ucumdaki masamda duran cep telefonuma baktım. Murat'tan mesaj vardı. "Yarın olsa da seni görsem.. Şimdiden özledim. Seni seviyorum.." demiş. Mesajı bile yetiyordu beni heyecanlandırmaya. Cevap yazdım. Ardından dolabımın en gizli bölmesinden O'nun, Özgür'ün fotoğrafını çıkardım. Gülümsedim. Son defa öptüm. "Hoşçakal.. Umarım ikimizde mutlu oluruz.." diye fısıldadım. Sonra da onlarca parçaya bölüp, penceremden salıverdim. Ruhunu azad ettim. 

 
Toplam blog
: 30
: 503
Kayıt tarihi
: 27.02.11
 
 

Hayatı film gibi yaşayan, başından dert eksik olmayan, durup dururken ağlayabilen ama herşeye rağ..